hackmemo
⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
- Katılım
- 23 Nis 2008
- Mesajlar
- 161
- Tepkime puanı
- 2
Aşk, Şarap Ve İsyan
Gecenin tonlarına dikkatlice baktınız mı?
Saat 04.30…Gözlerim yorgun…Geceden kalma…Ağzımda devam eden leş kokulu küfürler…Masa lambam soldan vuruyor ışığını…Odam kapalı kutu;penceresiz…Hava almak için çıkıyorum arada bir…Pencerenin önüne geçip lacivert tonlarına bakıyorum havanın…Mütemadiyen bir şekilde…Ağzım zifir gibi…Karanlık saçıyor yeni doğmakta olan güneşe…Odama dönüyorum…Saat 05.00…Masanın solunda duruyor Nazım’ın şiirleri…Arada bir rahatlamak için yavaş yavaş okurum onu…Gözlerim kan çanağı olmuş…Sözlerim kokuşmuş birer lokma…Sıcaklık bastırmış oldu bedeni…Ter…Parfüm…Kitap kokusu…Sağımda sıcağı daha da sıcaklaştırmak için bir kahve duruyor…Arada bir ondan da bir yudum alıyorum…Ağzımın tadı açılsın diye…Bir süre bakıyorum önümdeki beyaz kağıda…Kalemimin mürekkebi bile sıcak…
Dün sahafçıdaydım…Saat 16.50 sıralarında…Ömer Hayyam adını aradım raflarda…Bulamadım…Çıktım…Başka sahafçıları dolaştım…Bulamadım…Kitapçıları gezdim…Gene bulamadım…Artık hiç umudum kalmamışken…Küçük bir sahafçıda bazı rübailerini gördüm Hayyam’ın…
Eve döndüm…Büyük bir heyecan vardı içimde…Sabırsızlık…Gözlerimden akıyor…Açıyorum…Osmanlıca yazılmış kitabı anlamak için kendi bilgilerimi gözden geçirdim…Birazcık da olsa anlıyordum…Ama sözlüğümü aldım tozlu raflardan…Elimle sıyırdım tozunu…Elimi üstüme başıma sildikten sonra masanın başına geçtim…Tek tek bilmediğim kelimeleri sözlükten buluyor sonra da bildiklerimle de birleştirip dizeleri yeniden yazıyordum…Uzun bir zamanımı aldı…Fakat bitti…Saat 23.35…Yazdığım defteri açtım…Teker teker okumaya başladım…Gitgide şarabı kitapta tadıyor oldum…Çoğu rübaisi şarap gibi içimi yandırdı…Ama güzel bir yakıcılık bıraktı içimde…Nikbinlik sarıyor içimi…O zaman da Nazım geliyor aklıma…Güzelce gidip geliyor aklımda şiirleri…Nikbinlik…Motorları maviliklere süreceğiz…Güzel günler göreceğiz…Güneşli günler…Ardından Hayyam…Şarap çekiyor canım…Sorguluyor yücesini…Büyük bir içtenlikle…İranlı komşum aylar öncesinden bana şarap getirmişti…Orada gizli saklı evin bodrumlarında yıllanırmış şaraplar…Babadan miras kalır gibi…Yıllarca…İyi mantarlar ve fıçılarda…Kitabı okudukça küfürler başladı dudaklarımda…İçten ettiğim küfürlerdi…Yanlış anlaşılmasın…Güzelce her şeye sövdüm saydım…Epeyi bir rahatladım…Şarabın güzelliğiyle de bir hoş oldum ki hiç sormayın…Saat 03.09…Gözler kan çanağı olmaya başladı…Odamdan çıkıp pencereye yöneldim…Hava siyah,evlerin ışıkları sönük…Yıldızlar da öyle…Sözler kesilmiş;gece sessiz…Yavaş yavaş devam ettim bakmaya…Tek ses…Tik tak tik tak…Saatin güzel sesleri…Ritimli bir şarkı gibiydi…Gitgide açılıverdi siyah gökyüzü…Koyu lacivert oldu ilk başlarda…Koştum…Bu anı güzelce yaşamalıydım…Şarabımı alıp sandalyeye uzanır gibi oldum…Açılıveriyordu bir gül gibi hava…Kuşların sesi de havayla beraber açılıyordu…Ömer’i ve Nazım’ı aşkla birleştirdim…İkisi de koca aşk yazarları…İkisi de koca dünya yazarı…Şarabın verdiği tatlılıkla uykuya dalmışım…Kalktığımda saat 04.30…Hala aynı hoşnutluk…Ve hala aynı küfürbaz ben…Şarabın o leziz güzelliğini sadece dün akşam tattım…Hani hayatta en güzel anlar vardır ya…Öyle işte…Bir daha içmeye tövbeler olsun…O bir anı olarak kalmalıydı damaklarımda…Şişeyi hemen çöpe attım…Ama Hayyam’ı yapamadım…O şarap değildi çünkü…O şarapçıydı…Banklarda yatanlar gibi değil…Tadı iyi bilen…sözleri güzel dizen…Aşkı büyük tutkuyla anlatan…İnsancıl bir insan…Nazım’ı da Ömer’i de aynı rafa koydum…Bir bezle tozlarını özenle sıyırdım…
Yüce Aşk, Şarap ve İsyan ustaları birlikteler, yan yana…Daha ne isterim ki bu hayattan…
Muhammed DEVRİM
Gecenin tonlarına dikkatlice baktınız mı?
Saat 04.30…Gözlerim yorgun…Geceden kalma…Ağzımda devam eden leş kokulu küfürler…Masa lambam soldan vuruyor ışığını…Odam kapalı kutu;penceresiz…Hava almak için çıkıyorum arada bir…Pencerenin önüne geçip lacivert tonlarına bakıyorum havanın…Mütemadiyen bir şekilde…Ağzım zifir gibi…Karanlık saçıyor yeni doğmakta olan güneşe…Odama dönüyorum…Saat 05.00…Masanın solunda duruyor Nazım’ın şiirleri…Arada bir rahatlamak için yavaş yavaş okurum onu…Gözlerim kan çanağı olmuş…Sözlerim kokuşmuş birer lokma…Sıcaklık bastırmış oldu bedeni…Ter…Parfüm…Kitap kokusu…Sağımda sıcağı daha da sıcaklaştırmak için bir kahve duruyor…Arada bir ondan da bir yudum alıyorum…Ağzımın tadı açılsın diye…Bir süre bakıyorum önümdeki beyaz kağıda…Kalemimin mürekkebi bile sıcak…
Dün sahafçıdaydım…Saat 16.50 sıralarında…Ömer Hayyam adını aradım raflarda…Bulamadım…Çıktım…Başka sahafçıları dolaştım…Bulamadım…Kitapçıları gezdim…Gene bulamadım…Artık hiç umudum kalmamışken…Küçük bir sahafçıda bazı rübailerini gördüm Hayyam’ın…
Eve döndüm…Büyük bir heyecan vardı içimde…Sabırsızlık…Gözlerimden akıyor…Açıyorum…Osmanlıca yazılmış kitabı anlamak için kendi bilgilerimi gözden geçirdim…Birazcık da olsa anlıyordum…Ama sözlüğümü aldım tozlu raflardan…Elimle sıyırdım tozunu…Elimi üstüme başıma sildikten sonra masanın başına geçtim…Tek tek bilmediğim kelimeleri sözlükten buluyor sonra da bildiklerimle de birleştirip dizeleri yeniden yazıyordum…Uzun bir zamanımı aldı…Fakat bitti…Saat 23.35…Yazdığım defteri açtım…Teker teker okumaya başladım…Gitgide şarabı kitapta tadıyor oldum…Çoğu rübaisi şarap gibi içimi yandırdı…Ama güzel bir yakıcılık bıraktı içimde…Nikbinlik sarıyor içimi…O zaman da Nazım geliyor aklıma…Güzelce gidip geliyor aklımda şiirleri…Nikbinlik…Motorları maviliklere süreceğiz…Güzel günler göreceğiz…Güneşli günler…Ardından Hayyam…Şarap çekiyor canım…Sorguluyor yücesini…Büyük bir içtenlikle…İranlı komşum aylar öncesinden bana şarap getirmişti…Orada gizli saklı evin bodrumlarında yıllanırmış şaraplar…Babadan miras kalır gibi…Yıllarca…İyi mantarlar ve fıçılarda…Kitabı okudukça küfürler başladı dudaklarımda…İçten ettiğim küfürlerdi…Yanlış anlaşılmasın…Güzelce her şeye sövdüm saydım…Epeyi bir rahatladım…Şarabın güzelliğiyle de bir hoş oldum ki hiç sormayın…Saat 03.09…Gözler kan çanağı olmaya başladı…Odamdan çıkıp pencereye yöneldim…Hava siyah,evlerin ışıkları sönük…Yıldızlar da öyle…Sözler kesilmiş;gece sessiz…Yavaş yavaş devam ettim bakmaya…Tek ses…Tik tak tik tak…Saatin güzel sesleri…Ritimli bir şarkı gibiydi…Gitgide açılıverdi siyah gökyüzü…Koyu lacivert oldu ilk başlarda…Koştum…Bu anı güzelce yaşamalıydım…Şarabımı alıp sandalyeye uzanır gibi oldum…Açılıveriyordu bir gül gibi hava…Kuşların sesi de havayla beraber açılıyordu…Ömer’i ve Nazım’ı aşkla birleştirdim…İkisi de koca aşk yazarları…İkisi de koca dünya yazarı…Şarabın verdiği tatlılıkla uykuya dalmışım…Kalktığımda saat 04.30…Hala aynı hoşnutluk…Ve hala aynı küfürbaz ben…Şarabın o leziz güzelliğini sadece dün akşam tattım…Hani hayatta en güzel anlar vardır ya…Öyle işte…Bir daha içmeye tövbeler olsun…O bir anı olarak kalmalıydı damaklarımda…Şişeyi hemen çöpe attım…Ama Hayyam’ı yapamadım…O şarap değildi çünkü…O şarapçıydı…Banklarda yatanlar gibi değil…Tadı iyi bilen…sözleri güzel dizen…Aşkı büyük tutkuyla anlatan…İnsancıl bir insan…Nazım’ı da Ömer’i de aynı rafa koydum…Bir bezle tozlarını özenle sıyırdım…
Yüce Aşk, Şarap ve İsyan ustaları birlikteler, yan yana…Daha ne isterim ki bu hayattan…
Muhammed DEVRİM