Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

27 mart/Dünya Tiyatro günü , Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi..

a.g.s.l

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
1 Eki 2008
Mesajlar
2,444
Tepkime puanı
134
Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi...

"Sanat doğaya eklenmiş insan demektir."

Bacon bu bilgece sözü söylerken kuşkusuz, insanoğlunun doğada var olan güçleri kendi istekleri doğrultusunda yoğurmasını, onlara yeni bir biçim vererek dışa vurmasını kastediyordu.

Resim, şiir, heykel, müzik gibi tiyatro da doğaya eklenmiş insan.

Yani bir insan oluş biçimi.

Ne yazık ki bu "insan oluş biçimi", 2003 yılının Dünya Tiyatro Günü'nde savaş denilen korkunç yıkımın gümbürtüleri arasında kutlanıyor. Hemcinsini kitle halinde yok etme çılgınlığına kapılan tek canlı türü olarak insanoğlu, yine karanlık savaşların karanlık gölgesi altında.

Demek ki karşımızda iki değişik insan türü var: Bir yanda doğaya eklenmiş ve onu yorumlayan yaratıcı insan, öte yanda ise bu birikimi tahrip etme amacını taşıyan yok edici insan.

Bu iki insan türü arasındaki ayırt edici özelliklerden birisi de tiyatro.

Tiyatro, uzun tarihi boyunca yok edici insanı sahnede eleştirerek yaratıcı insana dönüştürmeyi amaçladı. Kimi zaman bunu, sahnenin bulunduğu bina bombalanırken yaptı hem de.

Bir koltukta oturup sahneye bakan seyirciye bir ayna tutarak, yok edici insanı eleştirmeye ve seyircinin içindeki yaratıcı insani gücü ortaya çıkarmaya çalıştı. Bu yüzden de her rejimde iktidar sahipleri ve zorbalar tarafından sevilmedi, baskı altına alınmaya çalışıldı.

Tiyatro direnerek ve bütün bu güçlükleri aşarak 21. yüzyıla ulaştı ama bugün daha değişik, daha sinsi ve zor anlaşılan bir baskı altında.

Umursamazlık baskısı.

Özellikle Türkiye'de yaşandığı gibi, kültürün eğlenceye dönüştüğü ve insanlık değerlerinin teker teker ortadan kaldırıldığı bir kabalaşma döneminde, tiyatroyu ya biçim değiştirmeye ya da yok olmaya zorluyorlar.

Bunun için kullanılan yöntem ise tiyatroyu umursamamak, görmezden gelmek, haberlerini iletmemek ve tiyatroyu bir entelektüel umacı haline getirmek.

Oysa tiyatronun yaşayabilmek için gerek duyduğu oksijen, genç kuşakların ilgisi, hevesi ve tiyatro tutkusu değil mi?

Aşık Veysel, "Muhabbet, bir ekin ekip yeşertmek" diyordu.

Tiyatro da bir ekin gibi ekilmeye, yetiştirilmeye, bakılmaya ihtiyaç duyuyor. İşte bu "umursamazlık komplosu"nun en yıkıcı ethisi de burada ortaya çıkmakta.

Eğer tiyatroyu gözden düşürürseniz, hele yeni yazarların yetişmesini zora sokarsanız, genç kuşaklardaki yaratıcı tiyatro enerjisini de daha baştan engellemiş, başka alanlara yöneltmiş ve tiyatro alanını çölleşmeye terk etmiş olursunuz.

Yapılan iş korkunçtur: Bacon'ın tarifiyle, insanın doğaya eklenmesini engellemek suçtur.

Ama Türkiye'de yaratıcılığa karşı işlenen diğer suçlar gibi bu da bir hoşgörü merhemiyle sıvanmakta.

2003 Dünya Tiyatro Günü'nü bu bilinç ve biraz da bu acıyla kutlamak gerekiyor.

Sevinç ve acı bir arada.

Sevinç bizi, adına tiyatro denilen "insanın doğaya eklenme çabası"nın yüceliklerine savuruyor; acı ise bu alanda uyanık olmamızı, ulusal tiyatrosunu yitiren bir ulus haline düşmememizi hatırlatıyor.
_________________________________
______________________________________________
hayatını kaybeden tiyatro sanatçılarımızı
saygıyla anıyorum...
 

a.g.s.l

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
1 Eki 2008
Mesajlar
2,444
Tepkime puanı
134
Bu konu dahilinde paylaşımlarım
sürecektir arkadaşlar
saygılar...
 
Üst