Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

aşka ve terke dair

whitepearl

🏅Acemi Tasarımcı🏅
Katılım
13 Eki 2008
Mesajlar
31
Tepkime puanı
3
Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında...

En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişlerinizin sebebi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.

Göz yaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkahanızdır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak...

Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; "Ölmek var, dönmek yok"tur.

Lakin gün gelir anlarsınız içten içe bir şeyin kanadığını...

Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya... Şurasından burasından eleştirmeye koyulursunuz: "Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..."

Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız.

Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya..." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirilerin kapısı; açıldıkça bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından.

Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.

O, sevgisizliğinize yorar bunu. İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.

"Ya sev böyle ya da terk et" diye gürler...

Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya,bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...

Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar, mahkum eder.

Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden...

"İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşayamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.

İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz...

"Madem öyle"nin çağı başlar ondan sonra...

Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde günah sizden gitmiştir.

Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...

Daha özgür olacağınız limanlara demirlersiniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni. Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini...

Gurur duyar onlarla, koynunda besler gözünü oysunlar diye...

Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... "Bana ne... Kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre. Ama sonra... Ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da bir kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...

Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz, türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi...

Karşı nehrin kıyısından hasret şiirler haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye...

Dönüp "Seni hâlâ seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden... Dönemezsiniz. Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.

Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...

Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.

Sürünür gidersiniz.

"Can Dündar"
 

tirEdsOuL

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
15 Tem 2008
Mesajlar
1,136
Tepkime puanı
15
çok güzel bir yazı.. paylaşim için teşekkürler..
 

whitepearl

🏅Acemi Tasarımcı🏅
Katılım
13 Eki 2008
Mesajlar
31
Tepkime puanı
3
evet tespitler ne yazııkki hemen hemen gerçek. begenilmesi güzel ben teşekkür ederim..
 

Harika Yıldız

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
25 Tem 2008
Mesajlar
284
Tepkime puanı
14
teşekkürler paylaşımınız için.

Bizim işyerine yakın bir dede oturyor sene 2003,o dede hep işyerimizin önünden geçerdi çok sevimli biriydi ben onu dul bilyordum ilk eteplarda ama sonraları bu dedenin yanında eşinide görmeye başladım hep eşini koluna takar bizim işyerinin önünden geçerdi çok merak ederdim bu ne biçim bir sevgi bağımlılk derdim taki 2005 senesi sonbahar ayalarında iş yerimize gelerek evine kalorifer tesisatı çekmeyi düşündüğünü söyleyene kadar, kalorifer tesisatını eşi için çekiyormuş , eşi böbrek hastasıymış kömür sobası hem ısıtmıyor hemde iyi gelmiyormuş yazın bile soba yakarmış,geçen sene eşinin rahatsızlığı baya bir artmış hastane eve arası götürüp getirirdi hep eşinin yanıda hiç yalnız bırakmıyordu çocuklarıda vardı ama o hep kendisi ilgileniyordu eşini ölümünden bir hafta önce onlar kendi köylerine gittiler belki temiz hava iyi gelirdiye şansızlıkya belkide şanstır kadın orda rahatsızlanmış vefat etti kendi memleketinde allah rahmet eylesin, 1 sene sonra dede geldi iş yerimize çökmüş bir vaziyete abimle kunuştu biraz, yanlızlık kötü diyordu çok alışmıştım yeri beli oluyor,sizinle paylaşmak istedim, yani diyeceğim o ki AŞK yalan, kendinize bir eş değil size iyi kötü günlerinizde sizin dertlerinizi paylaşacak dürüst, saygılı, güvenilir bir hayat arkadaşı bulun.
 

grafikerkartal

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
5 Ocak 2008
Mesajlar
2,593
Tepkime puanı
80
Sakız Hanım ve Mahur Bey

Çocukluğunun geçtiği o mahallede
Başı boyalı ahşap eski bir evde otururlardı
Sakız hanımla mahur bey
Bembeyaz tenli bembeyaz saçlıydı sakız hanım
Zaten onun için sakız hanım derdik kendisine
Pamuk gibi elleriyle kemençe calardı
Eşi mahur bey önce biraz nazlanır
Sonra oda kanunuyla eşlik ederdi sakız hanıma
Beraber meşk ederlerdi

Yaz akşamlarında
Açılırdı perdeler
Yorgun ellerinden
Dökülürdü nağmeler

İki yıl kadar oluyor
Önce kanun sustu eski evde
Birkaç ay sora da kemençe
Ve başı boyalı ahşap evin perdeleri
Bir daha açılmamak üzere kapandı

Evin satılacağı söylendi bir başka gence
Gittim içeri girdiğimde eski bir koltuğun üzerinde
Boynu bükük bir kanun
Ve kanunun göğsüne yaslanmış mahsun kemençeyi gördüm
Bizi rahatsız etmeyin der gibiydiler
Kıyamadım uzaklaştım

Mahur bey susunca kapandı perdeler
Sakız hanımla bitti o hüzünlü nağmeler


Barış MANÇO (Allah rahmet eylesin)


demekki şarkılar boşuna yazılmıyor... aslında fazla sözede gerek yok... bazen susmak çok şeyi anlatmaktır...
 
Üst