sevgiden-iz
🌟Usta Tasarımcı🌟
- Katılım
- 26 Şub 2010
- Mesajlar
- 335
- Tepkime puanı
- 67
Betül Mardin hayatı, yaptıkları ilginç. Sanat ve Fikir İnsanlarının bulunduğu bu bölümde Betül Mardin’in de bulunması özellikle azim ve kararlılık için yol gösterici olur diye düşündüm. Anıları ve Öğütlerine geniş yer vermek için hayatındaki başarılar kısmını biraz özetledim.
Betül MARDİN
Türkiye’de kendini yetiştirmenin en güzel örneği, bilgili, kültürlü ağzından çıkan her kelimeye hakim başarılı bir halkla ilişkiler uzmanı. Betül Mardin (d. 1926 , İstanbul )
Türk Halkla İlişkiler Uzmanı.
Betül Mardin’in annesi Fatma Fahire Hanım, Adliye Nazırı (Adalet Bakanı) Necmettin Molla’nın kızı.
İnanılmaz derecede aristokrat bir ailede büyüyor Betül Hanım. O kadar ki evde aynı anda Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca ve Almanca konuşuluyor. Bu durum ileride halkla ilişkilerin lideri olacak biri için ironi de yaratıyor, Türkiye' de halkla ilişkilerin temellerini atan kişilerden biri.
Osmanlı ailesi olan Mardin ailesinin ikinci çocuğudur. Ünlü müzik yapımcısı Arif Mardin'in ablası ve tiyatro oyuncusu Haldun Dormen’in eski eşidir. Gazeteci Ayşe Arman'ın da kayınvalidesi.
Betül Mardin İstanbul Amerikan Kolejinden mezun olmuştur.
Meslek hayatına gazeteci olarak başlamış, TRT için yapımcı olarak devam etmiştir. 1967 yılında Londra’da gerçekleşen bir BBC eğitim kursunu tamamladıktan sonra, 1968 yılında Ankara’da kurulmuş olan Türkiye Devlet Televizyonunun oyun bölümünü oluşturmuştur.
1968 yılından bu yana meslek hayatını halkla ilişkilere adamıştır. 1976–1982 yılları arasında Türkiye halkla ilişkiler derneği başkanlığını yapmış olup başkanlığı sırasında uluslararası halkla ilişkiler derneği (IPRA) konsey toplantısı İstanbul’da, mesleğin Türkiye’de gelişimine önemli katkıda bulunacak şekilde gerçekleşmiştir. Kendi ülkesinde halkla ilişkilerin kurucu annesi olarak tanınan Betül Mardin, mesleki etik, hoşgörü, ortaklaşa yardım ve saygının dünya genelinde önemini artırmak için çalışmıştır………..
Bu meslek alanı için etki ve önemi üniversite eğitimine yaptığı katkılarıyla da devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Fakültesinde düzenli olarak ders veriyor. 1997 yılından bu yana İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler bölüm başkanlığını yapmaktadır. Üniversitelerde verdiği dersler için yol gösterici bir kitap yazmıştır.
1998 yılında Anadolu Üniversitesi tarafından iletişim konusunda fahri doktor ilan edilmesinin yanı sıra bu meslek alanının gelişmesine bulunduğu katkı ve hizmetlerden dolayı birçok ulusal ve uluslararası ödül almıştır.
“Bana yaşamımın sonuna kadar çalışacak iş ver.
Bu işleri yapacak kadar da ömür ver.'”
(Betül Mardin 16 yaşında iken anı defterine yazdığı not.)
GENÇLERE MEKTUP
Sevgili Gençler,
Size öğüt vereceğime, yaşam hikayemin bir yerinden girip diğer ucundan çıkmaya karar verdim. Yaşam, zaten ders kitabı değil midir?
Çocukken dilsizdim. İnsan özürlü olunca bir yolunu bulup, onu kapatmaya çalışır. Karşısındakini de kandırdığını, durumsuzluğunu idare ettiğini sanır. Ancak, o zaafla ilgili soru sorulursa sakatlığını bütün açıklığı ile hatırlatır.
Dostlar öğrenmek isterlerdi, 'O yıllarla ilgili neler hatırlıyorsun, çok mu acı çektin? Diye. Sıkıntım yoktu, fakat etraftakilerin beni göstererek konuşmalarından bende bir eksiklik olduğunu anlıyordum.
Sonra kelimeler ağzımdan döküldü, konuştum.
Başlarda cümlelerin ortasında durup, yutkunup tekrar konuşmaya başlardım. Gene o özrümden dolayı algılama sorunum vardı. Arkadaşlar bir veya iki defada konuyu kavrıyorsa, ben yazıp çizip temize çekip, sabah erken kalkıp okursam ancak anlıyordum;
Ama ben öğrendiğim vakit arkadaşlara ders verecek duruma geliyordum. Dolayısı ile araştırmak, derinine öğrenmek, bilgi edinmek bende bir emel oldu. Kelimeler aklımda kalmazsa, başka komik sözcüklerle kafiyelendirirdim. Bazen aksi anlamına gelen bir kelimeyle hatırlardım. Önemli satırların altını mutlaka çeşitli renklerde kalemlerle çizerdim.
Zaaflarıma kul köle olmamalıydım. Belki tüm yaşamımda bu doktrin ile başarılıydım diyemem ama sanıyorum hiç olmazsa bu yolda çok çalıştım.
Sonra, bir gün büyükbabam bana bir 'iyi' bir 'kötü' ders verdi.
Devrin hem ileri gelen bir iş adamıydı, hem de çok önemli bir hukukçuydu. Ancak yemeklerinde arasında siyasetçiler, şairler, yazarlar ve düşünürler bulunurdu. Konuşmalar fevkalade ilginç ve benim için öğreticiydi.
O gece, yemeğin ortasında, sohbet koyulaştığı bir anda, evin kahyası büyükbabama eğilip gizlice bir not iletti. O da etraftakilerden özür dileyip kalktı ve yandaki salona geçti. Çok geçmeden geri döndü ve nerede kalmıştık edasıyla oturdu. Konuklar merak etmişti, kötü bir haber miydi? 'Hayır' dedi büyükbabam, 'bizim postacımız, yılardır Büyükdere-Sarıyer hattında görev yapar. Erzurum'a tayini çıkmış, ricaya gelmiş, posta müdürüne söyleyeyim diye.'
Konuklar ve aslında küçük ben, merak etmiştik, sorun çözülebilir miydi? Ümit var mıydı? 'Yok canım, yardım sözü verdim ama müdürü de aramaya hiç niyetim yok' dedi. O an gözümün önüne postacının sevinç ve umutla eve dönüşü geldi. Halbuki 'rica' yerine hiçbir zaman ulaşmayacaktı, ona ve ailesine çoktan yol görünmüştü.
O anda ömür boyu sürecek bir yemin verdim: benim defterimde insanı oyalamak olmayacaktı. Bir iş yapılacaksa, o an takibe alınacak veya baştan olumsuz cevap verilecekti.
Oyalamak, yapıyormuş gibi görünmek aslında karşısındakini aldatmak, onu hafife almak değil miydi?
Bu olayda büyükbabam iyi bir not almamıştı ama verdiği diğer ders ile hayatımı düzene koydu.
Şöyle ki:
Gene bir akşam, yemekten sonra, kahveler yudumlanırken yaşamın güçlükleri, aşılması imkansız manialardan söz ediliyordu. Büyükbabam 'Her mania aslında kapalı bir kapı gibidir.
Olay, o kapıyı ağzına kadar değil, bir kırıntık açabilmektir' dedi.
'Derhal, ayakkabınızın ucunu o araya sokup bekleyin. Kapı bir süre sonra mutlaka açılacaktır.'
Konuşmanın üzerinden birkaç yıl geçti ve babam benim yatılı olarak devam ettiğim koleji bitirmeme yasak koydu. Kapı yüzüme kapatılmıştı.
Yukarıdaki düsturu uygulamak üzere bir pazarlığa oturdum. Uzun tartışmalar sonucunda, gündüzcü olmak üzere anlaştık. Daha bir çok şart vardı ama ayağımın ucu kapının aralığından girmişti.
Ertesi yıl üniversite yasak edilince tekrar aynı metoda başvurdum.
Dört yıl süren 'biçki-dikiş, yemek-pasta, çocuk bakımı, ev idaresi' gibi kursları bitirdim. Tüm yaşamımda, kah tiyatro, sinema ve televizyonda çalışırken, kah turizm, ağırlama veya halkla ilişkilerde bu bilgi birikimimden yararlandım, çocuklarımı elden geldiğince doktorsuz büyüttüm. Kapı açılmıştı.
Derken, çalışmam bir meslek sahibi olmam yasaklandı. Ama artık dersimi biliyordum. İçimden bir enerji, önüne geçilmez bir güç yükseliyordu. Sanki çiçek açmış bir ağaç gibiydim. Kapının ardına kadar açılması yıllarımı aldı ama beklemek değdi diyorum.
Sevgili gençler, her şeyden önce amacınızı bilmeniz gerek. Güçlükleri aşmak, kapıları açmak hep o amaca varabilmek içindir.
40 YAŞ ÖĞÜTLERİ
1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini “update” et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesela benim babam, hiç üşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
8. Olumlu olacaksın.
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin. Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği olduğunu bileceksin!!
---------------------Alıntıdır.------------------------