poseidon
🌟Usta Tasarımcı🌟
Fotografcilikta pozlandirma
Bir görüntünün kaydedilebilinmesi için kameranın içine bir fotoğrafik malzemenin yani ışığa duyarlı bir malzemenin konulması gerekir. ( film) Pozlama sırasında, objektif ve obtüratör açık kalırlar. Bu süre içinde, görüntünün oluşması başlar. Bu gizli görüntüdür. Işığa duyarlı malzemede üzerine düşen ışığın etkisi ile, ne şekilde değişirse değişsin her zaman için optimum bir sonuç elde etmek mümkündür. Bu optimum sonuç da en iyi görüntüyü veren doğru pozdur.
Genel terimlerle ifade etmek gerekirse, pozlama problemi birkaç açıdan ele alınabilir. Poz öyle ayarlanmalıdır ki, ışığa duyarlı malzemeye ulaşan ışık kayıt yapmak için yeterli olmalıdır. Bu yüzden poz, ışığa duyarlı malzemenin duyarlılık miktarına ve konunun parlaklığına bağlıdır. Konunun en parlak noktalarını ve en az parlak noktalarını birlikte kaydetmek isteyeceğimizden poz buna göre ayarlanmalıdır.
Pozlandırmanın miktarı, verilen diyafram ve obtüratör değerleri ile ayarlanır. Diyafram, objektiften giren ışık demetinin çapını, obtüratör ise bu ışık demetinin filmi etkileme süresini belirler. Böylece büyük diyafram açıklığı ve kısa obtüratör süresi ya da, küçük diyafram açıklığı ve uzun poz süresi kullanılarak aynı poz değerine ulaşmak mümkündür. Hangi diyafram-obtüratör ikilisinin seçileceğinin şartlarını, alan derinliği ve konunun hareketliliği belirler. Eğer konu hareketli ise, ilk amacımız, konuyu net çekmemize yetecek kadar yüksek bir obtüratör hızı kullanılmasıdır.
Böyle bir kısa bir obtüratör süresi kullanıldığında, yeterli poz miktarını sağlayabilmek için, büyük çaplı bir diyafram açıklığı kullanmak gerekir. Ancak bu da alan derinliğinin azalmasına neden olur. Bu da göstermektedir ki bütün bu gereksinimleri karşılayacak doğru pozu bulabilmek için fotoğrafçı zaman zaman bazı noktalardan tavizler vererek sonucu dengelemek zorunda kalacaktır. Bu yüzden poz konusunda karşılaşılacak ilk problem, belli şartlar içindeki konuyu gerekli alan derinliği ve obtüratör hızını sağlayabilecek biçimde çakmaktır.
Yoğunluğu ve kontrastı normal olan negatiflerden, konunun hem ışıklı hem de gölgeli bölgelerinden (yada koyu tonlarından) yeterli detay alınabilir.
Yoğunluğu düşük olan negatiflerde, konunun gölgeli yada koyu tonlarından yeterli detay alınamaz. Çünkü bu bölgelerden yansıyan ışık negatif üzerinde yeterince etkili olamamışlardır. Fotoğraf kağıdı üzerinde temiz beyazlar elde etmek çok zordur ve siyahlarda detay yoktur.
Eğer fotoğraftaki diğer birçok nesnelerinde kabul edilebilir bir şekilde net görünmesini isterseniz diyafram değerini f/16 veya f/22 gibi değerlere düşürmelisiniz. Bu tanımlama amatör fotoğrafçılara veya yeni başlayanlara biraz yanıltııcı gibi görünebilir.
Çünkü küçük değerli diyafram, objektif uznluğunun diyafram çapı'na bölünmesi sonucunda ortaya çıkan değerin büyümesi demek olacaktır ve bunun sonucunda daha büyük bir f-sayısı ortaya çıkacaktır.
Daha da kafa karıştırıcı olan, objektiflerin daha da tuhaf bir sıralanış şeklinde diyafram değerine sahip olmalarıdır. Örneğin: 1.4, 2.0, 2.8, 4.0, 5.6, 8.0, 11, 16, 22, 32, 45, 64 gibi. Her bir adım da objektif içinden gelen ışığın miktarı yarı yarıya azaltılmaktadır/arttırlmaktadır. Neden? Diyafram alanı kare çapının yarısına orantılıdır. Yani f-sayısını 2 sayısının karekökü ile çarpmak objektif içinden gelen ışığıda yarıya düşürür.
Diyafram Açıklığı ve Enstantane Hızını Belirlemenin Kolay Yolu
Yukarıdaki bilgiyi verdikten ve örnekleri gösterdikten sonra, biraz da olsa elde etmeye çalışacağınız estetik sonuçları nasıl elde edeceğiniz konusunda biraz bilgilendiğinizi umuyoruz. Eğer hareket halini göstermek istiyorsanız veya hareketi flulaştırmak istiyorsanız öncelikle enstantane hızını belirleyiniz. Eğer öncelikle net olarak çıkacak alan ile ilgileniyorsanız o zamanda ilk olarak diyafram ayarını belirleyiniz. Eğer çekeceğiniz ortama ve estetik tercihinize uygun bir kombinasyon seçemiyorsanız, o zaman ASA/ISO değeri farklı olan bir film seçiniz veya Digital Kamera kullanıyorsanız kameranın ASA/ISO değerini değiştiriniz. Başka bir alternatif ise objektif önüne takılan natural density filtresi kullanmak olabilir. Bu filtreler net olan bölgeyi değiştirmeden film veya (digital kamerada) ışık algılayıcı sensörlere (CCD vey CMOS) düşen ışık miktarını azaltmaya yararlar.
Peki, film çekerken sonucun tamamen iyi olacağını nasıl bilebiliriz veya fotoğrafın ne az ışık almış nede çok ışık almış şekilde çıkmayacağını nasıl bilebiliriz. Eski zaman fotoğrafçıları bunu tamanen deneyimlerinden yararlanarak yaparlardı. Deneyimlerine göre bir pozlama kombinasyonu seçerler ve eğer birtakım hatalar olmuş ise bunu da karanlık oda da giderme yoluna giderlerdi.
Dijital Kamera Kullanicilarina
Artık teknoloji o kadar gelişti ki özellikle digital kameralarda bu sorunlar ile boğuşmak zorunda kalmıyoruz. Eğer makina SLR tipi bir digital kamera değilse LCD ekranı vardır ve çekim yaparken aynı zamanda da fotoğrafın nasıl çıkacağını bu ekranda görürüz. Ona göre de diyafram ve enstantane değerleri ile oynayarak pozlamayı ayarlayabiliriz. DSLR tipi gelişmiş bir digital fotoğraf makinesi kullanıyor ise bu defada fotoğrafı çektikten sonra makinenin LCD ekranında fotoğrafı görebiliyoruz ve eğer istenilen netice alınmamış ise pozlama değerlerini değiştirerek tekrar aynı (!?) fotoğrafı çekme imkanı bulunmakta. Tabi eğer konu hareket eden bir obje değil ise. 2002 sonuna doğru geliştirilmiş olan DSLR tipi yeni fotoğraf makinelerinde ise görüntü RAW formatında ve makinanın pozlama değerleri saklı tutularak çekilmekte ve makina ile verilmiş olan özel yazılımlar ile sonradan pozlama ayarları bilgisayar ortamında değiştirilerek daha kaliteli görüntüler ve fotoğraflar elde edilebilmektedir.
Bu tür makinalara örnek olarak Canon EOS 1Ds ile Kodak DSC 14n modeli gösterilebilir.
Bir görüntünün kaydedilebilinmesi için kameranın içine bir fotoğrafik malzemenin yani ışığa duyarlı bir malzemenin konulması gerekir. ( film) Pozlama sırasında, objektif ve obtüratör açık kalırlar. Bu süre içinde, görüntünün oluşması başlar. Bu gizli görüntüdür. Işığa duyarlı malzemede üzerine düşen ışığın etkisi ile, ne şekilde değişirse değişsin her zaman için optimum bir sonuç elde etmek mümkündür. Bu optimum sonuç da en iyi görüntüyü veren doğru pozdur.
Genel terimlerle ifade etmek gerekirse, pozlama problemi birkaç açıdan ele alınabilir. Poz öyle ayarlanmalıdır ki, ışığa duyarlı malzemeye ulaşan ışık kayıt yapmak için yeterli olmalıdır. Bu yüzden poz, ışığa duyarlı malzemenin duyarlılık miktarına ve konunun parlaklığına bağlıdır. Konunun en parlak noktalarını ve en az parlak noktalarını birlikte kaydetmek isteyeceğimizden poz buna göre ayarlanmalıdır.
Pozlandırmanın miktarı, verilen diyafram ve obtüratör değerleri ile ayarlanır. Diyafram, objektiften giren ışık demetinin çapını, obtüratör ise bu ışık demetinin filmi etkileme süresini belirler. Böylece büyük diyafram açıklığı ve kısa obtüratör süresi ya da, küçük diyafram açıklığı ve uzun poz süresi kullanılarak aynı poz değerine ulaşmak mümkündür. Hangi diyafram-obtüratör ikilisinin seçileceğinin şartlarını, alan derinliği ve konunun hareketliliği belirler. Eğer konu hareketli ise, ilk amacımız, konuyu net çekmemize yetecek kadar yüksek bir obtüratör hızı kullanılmasıdır.
Böyle bir kısa bir obtüratör süresi kullanıldığında, yeterli poz miktarını sağlayabilmek için, büyük çaplı bir diyafram açıklığı kullanmak gerekir. Ancak bu da alan derinliğinin azalmasına neden olur. Bu da göstermektedir ki bütün bu gereksinimleri karşılayacak doğru pozu bulabilmek için fotoğrafçı zaman zaman bazı noktalardan tavizler vererek sonucu dengelemek zorunda kalacaktır. Bu yüzden poz konusunda karşılaşılacak ilk problem, belli şartlar içindeki konuyu gerekli alan derinliği ve obtüratör hızını sağlayabilecek biçimde çakmaktır.
Yoğunluğu ve kontrastı normal olan negatiflerden, konunun hem ışıklı hem de gölgeli bölgelerinden (yada koyu tonlarından) yeterli detay alınabilir.
Yoğunluğu düşük olan negatiflerde, konunun gölgeli yada koyu tonlarından yeterli detay alınamaz. Çünkü bu bölgelerden yansıyan ışık negatif üzerinde yeterince etkili olamamışlardır. Fotoğraf kağıdı üzerinde temiz beyazlar elde etmek çok zordur ve siyahlarda detay yoktur.
Eğer fotoğraftaki diğer birçok nesnelerinde kabul edilebilir bir şekilde net görünmesini isterseniz diyafram değerini f/16 veya f/22 gibi değerlere düşürmelisiniz. Bu tanımlama amatör fotoğrafçılara veya yeni başlayanlara biraz yanıltııcı gibi görünebilir.
Çünkü küçük değerli diyafram, objektif uznluğunun diyafram çapı'na bölünmesi sonucunda ortaya çıkan değerin büyümesi demek olacaktır ve bunun sonucunda daha büyük bir f-sayısı ortaya çıkacaktır.
Daha da kafa karıştırıcı olan, objektiflerin daha da tuhaf bir sıralanış şeklinde diyafram değerine sahip olmalarıdır. Örneğin: 1.4, 2.0, 2.8, 4.0, 5.6, 8.0, 11, 16, 22, 32, 45, 64 gibi. Her bir adım da objektif içinden gelen ışığın miktarı yarı yarıya azaltılmaktadır/arttırlmaktadır. Neden? Diyafram alanı kare çapının yarısına orantılıdır. Yani f-sayısını 2 sayısının karekökü ile çarpmak objektif içinden gelen ışığıda yarıya düşürür.
Diyafram Açıklığı ve Enstantane Hızını Belirlemenin Kolay Yolu
Yukarıdaki bilgiyi verdikten ve örnekleri gösterdikten sonra, biraz da olsa elde etmeye çalışacağınız estetik sonuçları nasıl elde edeceğiniz konusunda biraz bilgilendiğinizi umuyoruz. Eğer hareket halini göstermek istiyorsanız veya hareketi flulaştırmak istiyorsanız öncelikle enstantane hızını belirleyiniz. Eğer öncelikle net olarak çıkacak alan ile ilgileniyorsanız o zamanda ilk olarak diyafram ayarını belirleyiniz. Eğer çekeceğiniz ortama ve estetik tercihinize uygun bir kombinasyon seçemiyorsanız, o zaman ASA/ISO değeri farklı olan bir film seçiniz veya Digital Kamera kullanıyorsanız kameranın ASA/ISO değerini değiştiriniz. Başka bir alternatif ise objektif önüne takılan natural density filtresi kullanmak olabilir. Bu filtreler net olan bölgeyi değiştirmeden film veya (digital kamerada) ışık algılayıcı sensörlere (CCD vey CMOS) düşen ışık miktarını azaltmaya yararlar.
Peki, film çekerken sonucun tamamen iyi olacağını nasıl bilebiliriz veya fotoğrafın ne az ışık almış nede çok ışık almış şekilde çıkmayacağını nasıl bilebiliriz. Eski zaman fotoğrafçıları bunu tamanen deneyimlerinden yararlanarak yaparlardı. Deneyimlerine göre bir pozlama kombinasyonu seçerler ve eğer birtakım hatalar olmuş ise bunu da karanlık oda da giderme yoluna giderlerdi.
Dijital Kamera Kullanicilarina
Artık teknoloji o kadar gelişti ki özellikle digital kameralarda bu sorunlar ile boğuşmak zorunda kalmıyoruz. Eğer makina SLR tipi bir digital kamera değilse LCD ekranı vardır ve çekim yaparken aynı zamanda da fotoğrafın nasıl çıkacağını bu ekranda görürüz. Ona göre de diyafram ve enstantane değerleri ile oynayarak pozlamayı ayarlayabiliriz. DSLR tipi gelişmiş bir digital fotoğraf makinesi kullanıyor ise bu defada fotoğrafı çektikten sonra makinenin LCD ekranında fotoğrafı görebiliyoruz ve eğer istenilen netice alınmamış ise pozlama değerlerini değiştirerek tekrar aynı (!?) fotoğrafı çekme imkanı bulunmakta. Tabi eğer konu hareket eden bir obje değil ise. 2002 sonuna doğru geliştirilmiş olan DSLR tipi yeni fotoğraf makinelerinde ise görüntü RAW formatında ve makinanın pozlama değerleri saklı tutularak çekilmekte ve makina ile verilmiş olan özel yazılımlar ile sonradan pozlama ayarları bilgisayar ortamında değiştirilerek daha kaliteli görüntüler ve fotoğraflar elde edilebilmektedir.
Bu tür makinalara örnek olarak Canon EOS 1Ds ile Kodak DSC 14n modeli gösterilebilir.