Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

İngilizce Şiirler - Türkçe Tercümeli

Serdar Yıldırım

🏅Acemi Tasarımcı🏅
Katılım
28 Şub 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
2

YOU TO YOUR WAY, I TO MINE
SEN YOLUNA BEN YOLUMA


You and me,
Seninle ben,

How wonderful days had we lived
Ne kadar güzel günler yaşamıştık birlikte

Knowing that those days wouldn’t last
Bilirdik ki bugünlerin yarınları olmayacak

A nice friendship during a few-weeks-holiday
Birkaç haftalık tatilde dostça bir arkadaşlık

During the moonlit nights, under the trees
Mehtaplı gecelerde, ağaçların altında

In the arms of loneliness we would chat
Yalnızlığın kollarında sohbet ederdik

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

About richness, poverty, happiness, unhappiness
Zenginlikten, yoksulluktan, mutluluktan, mutsuzluktan

Fortune, misery for long hours
Servetten, sefaletten uzun uzun konuşmuştuk

Perhaps we had found its remedy
Belki de çaresini bulmuştuk

Now our ways are separated
Şimdi burada bizim yollarımız ayrılıyor

You to your way, I to mine
Sen yoluna ben yoluma

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

What would happen if there were seas, high mountains?
Aramızda derya, deniz, yüce dağlar olsa ne olur

Since your name is carved on my heart, don’t think I’ll forget about you
Unuturum sanma sakın ismin kalbimde yazılı

Goodbye my sympathetic ear, goodbye my friend
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım

We might meet somewhere one day
Belki bir gün bir yerlerde karşılaşırız seninle

We would talk about the past and future
Eski günleri anarız gelecekten bahsederiz


Goodbye my sympathetic ear, goodbye my friend.
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım.





YEARS HAVE PASSED SINCE SPLITTING UP
AYRILALI YILLAR OLDU

Years have passed since splitting up, who knows where you are?
Ayrılalı yıllar oldu, şimdi sen kimbilir nerelerdesin?

I could do anything to see you and hear your voice
Seni görebilmek için, sesini duyabilmek için neler vermezdim

Your jetblack eyes, your wavy hair are unforgettable
Simsiyah gözlerini, dalga dalga saçlarını unutmak mümkün değil

Never think you’ve been forgotten, you’re always on my mind without being forgotten.
Unutuldum sanma, her zaman aklımdasın unutulmuş değilsin.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx


Your memory had stayed somewhere deep in my heart
Kalbimin bir köşesinde hatıran kalmış

The oppressive years had pulled you away from me
O zalim yıllar seni benden çekip almış

Noone has said “I love you” except you
Bana senden başkası seviyorum demedi

Noone has known our love except us
Aşkımızı bizden başka kimse bilmedi

I am left alone and our love has become a song
Sensiz kaldım aşkımız bir şarkı oldu

I have been thinking of you with this song.
Yıllardır ben bu şarkıyla seni anarım.




LİTTLE CHİLD
KÜÇÜK ÇOCUK

With pearls in his eyes and pain in his heart
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı

The little child is crying being lost in darkness
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk

You mightn’t have a house or parents
Belki evin yokmuş senin, anan-baban yokmuş senin

You mightn’t have anybody, you might have been scorned
Kimselerin yokmuş senin, belki seni hor görmüşler

Whatever happens and happens
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun

The time and the days will pass
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek

One day might come and you might be consoled little child.
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.

X X X

With pearls in his eyes and pain in his heart
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı

The little child is crying being lost in darkness
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk

You’d had various troubles making you get lost
Türlü türlü derdin varmış, dertler seni senden çalmış

Strangers had taken the little money you deserve
Hakkın olan üç kuruşu o yabancı eller almış

Whatever happens and happens
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun

The time and the days will pass
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek

One day might come and you might be consoled little child.
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.





A STREET MAN
BİR SOKAK ADAMI

Many years ago an afternoon
Bundan yıllar önce bir akşamüstü

Tired of the arc on the way home
Yorgun, argın eve dönerken

I see him as she passed
Yanından geçerken gördüm onu

Drawn in a dark corner
Çekilmiş bir köşeye karanlıklarda

Bread in his hand, was eating bread
Elinde ekmeği, ekmek yiyordu

By bread additives to tears
Gözyaşlarını ekmeğine katık ederek

Sobbing, crying
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu

I saw a poor, poor me too
Bir fakir gördüm, benden de fakir

I saw a poor, poor me too.
Bir yoksul gördüm, benden de yoksul.

XXX

In a world where man's man crush
İnsanın insanı ezdiği bir dünyada

It was not easy for him to live
Yaşamak onun için kolay değildi

There was no house, no money had
Ne evi vardı, ne parası vardı

What were safe, what car
Ne kasası vardı, ne arabası

The streets of his home, loneliness, his friendly
Sokaklar onun evi, yalnızlık onun dostu

Years ago, it was an abandoned street children
Yıllar önce terkedilmiş bir sokak çocuğuydu

What has changed in the years after the man was a street.
Yıllar sonra ne değişti bir sokak adamı oldu.






THE OLD MAN’S TEARS
YAŞLI ADAMIN GÖZYAŞLARI

Once upon a time I had watched a play somewhere
Yıllar önce bir yerlerde bir oyun seyretmiştim

There was a curled old man in that play
Bu oyunda iki büklüm yaşlı bir adam vardı

Wearing ragged clothes
Yırtık pırtık elbise vardı üstünde

Having meaningless glance in his eyes
Anlamsız bakışlar vardı gözünde

Being too old, having no energy left, and being deserted,
Yaşı geçmiş, işi bitmiş, terkedilmiş

Left alone, having lived nothing
Yalnız kalmış, yaşamamış ihtiyarın

X X X

His tears had neither stopped nor finished
Yaşlı adamın gözyaşları durup dinmek bilmezdi

He had so much trouble that hadn’t ever finished
Dertler ne kadar fazla bitip tükenmek bilmezdi

Breathing was his profit, living was his only ambition
Nefes almak kazancıydı, yaşamak tek amacıydı

Having played the greatest tragedy in the world
Perdesi olmayan bu hayat sahnesinde

On the life stage without curtains
Dünyanın en acıklı oyununu oynadı

He had passed on, do you have a clue?
Göçtü gitti aramızdan, haberin var mı?

END




WHY FALLING IN LOVE WİTHOUT BEING LOVED?
AŞIK OLUP SEVİLMEMEK NEDENDİR?

If eyes see, heart likes and falls in love
Göz görse, gönül sever, aşık olur

The passion to meet lights fire
Kavuşmak tutkusu bir ateş yakar

Reality and dream get mixed into each other
Hayal, gerçek birbirine karışır

One moment comes and arched eyebrows are frowned.
Bir an gelir hilal kaşlar çatılır.

X X X

He had loved a lot of beautiful ones without being loved
Çok güzeller sevmiş, seveni olmaz

He knows that there is no remedy for this trouble
Bilir ki, bu derde çare bulunmaz

The lover also bears the trouble
Seven aşık dert yükünü çeker de

Why falling in love without being loved?
Aşık olup sevilmemek nedendir?

X X X

Days full of hope and expectation
Umutlar, ümitlerle dolu günler

Passed with happiness and grief
Sevinçler, kederlerle geçti günler

We had tried hard but too hard
Çok ama pek çok uğraştık yine de

But couldn’t answer the riddle called love.
Aşk denen bilmeceyi çözemedik.


Serdar Yıldırım
 
Üst