Bir Altın Kubbe Garip Ve Yalnız Bir Mescit Mescid-i Aksa...........
BİR ALTIN KUBBE GARİP VE YALNIZ BİR MESCİT MESCİD-İ AKSA.……………………
Ben iki yıl önce Ürdün üzerinden Mescid-i Aksa’ ya gittim. Lut Gölü’nün bir tarafında Ürdün, bir tarafında İsrail var. Başkent Amman’a uzaklığı yaklaşık 100 km. gibi yanlış hatırlamıyorsam. Ürdün’ den günübirlik geçişler gerçekleştirilebilmekte. Yalnız giriş ve çıkış denetimleri o kadar sıkı ki sınır kapısına erkenden gidip sıraya girilmesi gerekiyor. Ben oraya gidinceye kadar Mescid-i Aksa ‘yı o sarı altın rengi kubbesi olan yer zannederdim. Bu yazıları okuyuncaya kadar da anlam verememiştim. Niye ısrarla o sarı kubbeli bina Mescid-i Aksa olarak yansıtılıyor dünyaya diye. Meğer amaç farklıymış yeni öğrendim.
Batı Şeria’ dan geçerek ulaştığımız Kudüs üç semavi dinin de kutsal saydığı bir şehir. Bu yüzden olayların çıkma ihtimali en az olan bir yer. Ama tedbir elden düşürülmüyor. Yeşilliklerin çevrelediği yollardan geçip ulaştık Kudüs’e. Kudüs’ ün Eski Şehir denen daracık ve üstü kemerli sokaklarından geçtikten sonra bir meydana çıktı yolumuz.
Bu meydan İslam Konferansı tarafından yönetilen bir alan olmasına rağmen Mescid-i Aksa’ nın bulunduğu avluya giriş kapılarında İsrail askerleri bekliyordu. Söylenenlere göre bu kapıları geçtikten sonra gelen geniş çok büyük bir bahçe ve yıllanmış ağaçların olduğu bölümde oldukça pahalı satılan milyon dolarların konuşulduğu değerlere sahip mezarlıklar var. Yine söylenilenlere göre kıyamet bu mezarlıkların olduğu yerde kopacakmış ve sırat köprüsü burada kurulacakmış. Bu mezardan kalkanlar da kalabalık olmadan hemen herkesten önce sırat köprüsünü geçeceklermiş. ( Şu anda masal anlatır gibi oldum ama bize gerçekten böyle anlatıldı. Bizler inanmıyoruz tabii böyle şeylere kim önce geçecek? onların İnanışlarına göre. Yazılı bir belge yok elimde ama anlatılanlar böyle.)
Mescid-i Aksa nın duvarı ile Ağlama Duvarı nın aynı yerde oluşu hatta ağlama duvarının bir yüzünün Mescid-i Aksa’ ya sınır duvarı olması Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ yı paylaşılamaz duruma getirmiş. Tabii onların inanışına göre Süleyman Mabedi’ nin kalıntılarının bulunduğunu söyleyip Mescid-i Aksa’ nın tabanını kazmaları Filistin ve Müslüman camiada kabul edilemez görülmekte. Ama kazıyorlar işte. Arkeolojik hiçbir dayanağı olmayan bu kazıların ne zaman son bulacağı ise meçhul. Sarı altın rengi kubbesi olan yer Kubbe-tüs Sahra adıyla anılmakta olup içinde Muallak Taşı denilen havada asılı kalmış gibi görünen bir taş var.(Sanki ekmeğin üst kabuğu kabarır ya ona benzer bir görüntü. Benzetme yanlış olmamıştır inşAllah.) Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) ‘in bu taşın üzerinde Miraç’a yükseldiği anlatıldı bilenler tarafından. Bu taşın altında bulunan bölüm biraz açıklık ve orayı bir cami içi olarak halı kaplamışlar ve ışıklandırmışlar. Merdivenden inilip namaz bu taşın altında da kılınabiliyor.
Yine aynı avlu içinde olan Mescid-i Aksa ise son derece büyük bir cami. Çok muntazam kitaplıklarla çevrili duvarları vardı ilk aklımda kalan. Büyük bir dikdörtgen şeklinde. İçinde ibadetinizi rahatça yapabiliyorsunuz fakat Müslüman halktan sadece yaşlılara ve ülke dışından ziyarete gelen misafirlere giriş izni verilmekte. Tuhaf bir duyguyla ibadetinizi yerine getiriyorsunuz. Kapıda elinde son sistem teçhizatlarıyla askerler ve içeride yalnız Rabbine sığınan bir avuç Müslüman. Çok fazla kişi yok. İçerisi tenha.
Bu yolculuğum sırasında gördüğüm Ağlama Duvarından da bahsetmeden geçmek olmaz. Ağlama duvarı güvenlik önlemlerinin son derece sıkı olduğu ve x-ray cihazlarından geçilerek ulaşılan bir yer. Kameralarınıza kadar kontrolden geçerek içeri alınıyorsunuz. Kadınlar için ve erkekler için iki bölüme ayrılmış durumda olan kocaman, yüksek, beyaz renkli bahçe duvarı gibi bir şey. Açık bir avlu gibi. (Üstü kapalı iç kısmı varmış görmedim.) Dışarıdan gördüğüm kadarıyla ön tarafında sandalyeler bulunan bir yerdi. Belki altı yedi sıra dizilmiş sandalyeler. Erkekler mutlaka başlarına kippa denilen küçük şapkaya benzer çoğu toka ile tutturulan minik bir şeyi giymek -demeyelim de- kafalarına tutturmak zorundalar. Kadınlar ise başlarını mutlaka başörtüsü, eşarp ya da perukla kapatmak zorunda. Yahudiliğin çok katı kurallarına uyan radikal olarak adlandırılan Yahudilerin ibadet şekilleri geriden görülebiliyor. Favorilerinin üzerine taktıkları fötr mü melon mu tam adını bilmiyorum şapkalarıyla ve sırtlarında frak gibi siyah ceketli takımlarıyla ibadet ediyorlardı. Bir diğer dikkatimi çeken şey ise Ağlama Duvarından ayrılırken sırtını dönerek değil de huzurdan ayrılıyor gibi geri geri çekilerek çıkmaları.
Aynı geniş bahçe içinde iki ayrı bina olarak bulunan Kubbe-tüs Sahra ve Mescid-i Aksa. Bir diğer tarafta ise Ağlama Duvarı. Hıristiyanlar için de birçok kilise. Bu değerlendirme bile medeniyetin ilk yapı taşlarının atıldığı bu toprakları kat be kat kıymetlendiriyor herkesin gözünde.
Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesi. O yüzden Kabe ve Mescid-i Nebevi’den sonra ziyaret edilmesi tavsiye edilen yerlerden birisi.
Yeryüzünde namaz kılmak ve ziyaret etmek maksadıyla yolculuğa çıkılabilecek üç mescit vardır. “Üç mescidden başka bir yere (ibadet ve ziyâret etmek için) özel olarak yolculuk yapılmaz; Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve Benim mescidim. (Mescid-i Nebevi)” (Hz. Muhammed S.A.V.-Buhârî, Fedâilu’s-Salât)
(Bu arada konu dışı olacak ama türbe ziyaretlerinde yapılan aşırılığı ve yanlışlığı da bu Hadis giderir umarım.)
Diğer yerlerini pek değil hiç gezmedim. Sadece küçük bir çarşısını gördüm. Ne alışveriş ne de bir şeyler yemek istedim garip ve hüzünlü bir duyguya kapıldım. Güvenlik nedeniyle saat 17:00 ‘de kapatıyorlarmış sınır kapılarını. Daha sonra hemen döndük Ürdün’e. Şimdiki son halini bilmiyorum.
Çok uzun yazdım biliyorum. Bu başlığı görünce ben de gördüğüm bu kutsal mekanı anlatmak istedim. Umarım sıkılmamışsınızdır.