Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Penceremin Kiracıları

sevgiden-iz

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
26 Şub 2010
Mesajlar
335
Tepkime puanı
67
PENCEREMİN KİRACILARI-------------
Yazayım, yazmayayım aralığında kaldım ama bu aralar çenem düştü. Yazayım dedim.
Bugün iki güvercin yavrusunun hikayesi var. Sonu trajik.
Hayatı gözlemlemek çok önemli, geriden sessizce. Herkesin yanı başından başka bir hayat akar ya, bu kuşların hayatı da yanı başımdan değil bizzat gözümün önünden aktı geçti.

Hiç bir güvercin yuvasını yakından takip ettiniz mi gün gün?
Benim gözümün önünde gerçekleşen bir olayı yazmak istedim bugün.

İlkbahar daha gelmeden havanın yavaş yavaş ayazı bitirmeye başladığı günlerdi. Tarihlerini kesin hatırlamıyorum onun için işte havanın az soğuk günleri diyebilirim. Pencerenin önündeki çiçeklik içi toprak dolu küçük bir yuva gibi olunca güvercinlere kuytu bir yaşama alanı olmuştu. Küçük bir ağacımsı bitki adını bilmiyorum. Onun gölgesine düzgün düzgün çatılmış birkaç küçük dal parçası.

Açtım pencereyi biraz baktım ne bunlar diye daha önce pek dikkat etmemişim bir güvercin çatmış dalları. Dalların üstünde de küçük beyaz iki yumurta ve kuş onların üzerinde kuluçkada. Benim pencereyi açtığımı görünce hemen uçtu, kaçtı. Ama yakındaki çatıdan da gözetliyor bu tarafı. Bendeki düşünce şu: “Amaan burası böyle nasıl olacak şimdi pencere açılamayacak atayım bari ” dedim ama bir yandan da anne kuşun bu tarafa baktığını görünce de kıyamadım. (Kuşlar alemini bilmiyorum. Yumurtaların sahibi Anne o herhalde)
Eskiden beri duyardım ki yumurta ellenmez yoksa kuş gelip orayı yuvası gibi görmez.

“İyi dedim. Burası da cami önü gibi oldu gel bakalım sende çoluğa çocuğa karış. Sanki kolay bir şey.”

Her gün kuşla artık kanka gibi olmuştuk bu arada baba olduğunu tahmin ettiğim başka bir kuş daha yerleşti yanlarına. (Başka bir teyze olacak değil ya? Bendeki de laf ) Ben azıcık açıp perdenin arasından bakıyorum.
Bu iki kuş nöbetleşe kuluçkaya yatıyorlar. Kedimi bile camın önüne çıkartmıyorum ki korkup uçup gitmesinler diye. Yaklaşık iki ay o kuşlar gece gündüz soğukta yağmurda her türlü zorlu doğa şartlarında korudular yumurtaları. Ben hemen müdahale etmek istiyorum içimden sıcak çorba ikram etmek geliyor ya da içi sıcak su dolu şişe koysam kalorifer ortamı sağlasam yok yok doğal ortamlarını bozmamak lazım. Başka zaman nereden bulacaklar? Diye düşünüyorum.

Yine geçen süreyi pek bilmiyorum. Yaklaşık iki ay diyeyim. Sonunda yumurtanın birisi çatladı. İçinden çirkin, güvercine hiç benzemeyen, sarı, tüysüz daha gözleri açılmamış, kafasının üstü diken diken, civcivimsi bir canlı kocaman kapkara -mı diyeyim patlıcan moru mu- gagasıyla çıktı. Ben de müjdeli haberi alan anneanne edasıyla bir seviniyorum ki size anlatamam (ya da anlattım bile) neyse diğer çirkin şey de kırdı yumurtasını ve çıktı. Anne mi baba mı hangisi hangisidir bilmiyorum kanatlarının altına sakladılar bu -bana göre çok çirkin ama kendilerine göre- çok güzel iki bebeği. Kanatların birazı açılınca başlıyorlar titremeye. Bunun için artık ben perdeyi bile oynatamaz oldum. Köşesinden bakıyorum. Birinci gün geçti, ikinci gün geçti bizim küçük ailenin keyfi yerinde.

Benden tabii manevi destek var ama çorba, salata yerler, içerler mi bilmiyorum ki. Bir de dokunursa doktorları da yok gariplerin. (Yok bu normal değil kesin bir tedaviye ihtiyacım var. :D Yavaş yavaş delirdiğimi düşünüyorum bazen. Sana ne ki her gün milyonlarca kuş gözünü dünyaya açıyor ve yine doğal seleksiyondan geçiyor. Ama yook onlar benim özel kuşlarım çünkü benim penceremin kiracıları )

Neyse aradan bir hafta geçti. Bu arada minikler biraz büyür gibi oldular ama hala çirkinler. Bir gün kuşlardan biri gitti gelmedi. Diğeri ara ara kaybolup geri geliyor. Ben söylenmeye başladım. “Ne vefasızsınız ya o kadar iki ay emek verdiniz neredesiniz?” Derdim büyüsünler de bir an önce hepsi gitsinler ben de onları düşünmekten kurtulayım. (Sanki düşünecek bir onlar vardı da.) Bizim küçükler aç kalmasın diye dayanamadım bir küçük tabakla ince ince kıyılmış salata marul koydum önlerine. Biraz da su.(Suyu da içerler mi o soğukta bilmiyorum da kedimden alışkanlık.) Kuşlardan ara ara geleni alışır bir şey getirmez diye de korkuyorum bu arada. Bir gece hava çok soğuktu perdeden hafifçe baktım güvercin yine korumaya almış minikleri ama bu sefer yiyecek getiren yok. Ben yine salata takviyesi yaptım. Çünkü ilk salatayı hangisi yediyse içi boştu kabın. Hımm sevdiler demek ki diye düşündüm. (Limon falan isterler miydi bilmiyorum. Limonsuzdu.) Ertesi sabah baktım küçüklerin üstünde kanatlarını geren kuş yoktu. Bir tanesi bir iki adım atar gibi oldu süründü resmen ve oracıkta öldü. Bir diğeri de ona doğru giderken öldü. Gözlerimin önünde benim baktığım sırada hem de. Çok ağladım. Kuş da olsa iki can gözümün önünde gitti.

Çok üzüldüm. Hem ağlıyorum hem de doğduklarını müjdelediğim kim varsa herkese haber veriyorum kuşlarımız öldü diye. Akşama doğru başlarında kalan o tek kuş tekrar geldi. Miniklerin ölmüş olduğunu görünce boynunu yana doğru kırmış vaziyette epeyce baktı. Ben de ona baktım. (Şimdi nerelerdeydin öldüler işte senin yüzünden diyeceğim ama kim anlayacak? Hem onun derdi kendisine yeter bir de ben konuşmayayım dedim.) Belki de ağlıyordu kendince anne miydi baba mıydı hangisiydi bilmiyorum. Ama o kuşları ben oradan alıncaya kadar gitmedi. Başlarında durdu.

Epeyce etkiledi beni.
Aradan zaman geçti artık yaz geldi.
Üzüntümüz küllendi bu arada. Ne yapalım hayat devam ediyor. (Böyle düşünmek işime geldi belki de )
Şimdi artık kuş gelsin istemiyorum çünkü ölümleri beni kötü etkiliyor. Üzülüyorum.

Ama ben istemesem de iki kuş yerleşti çoktan. Bunların yumurtaları yok.

Kızımın bana seslenişini duysanız çok hoş:
“ Anneciiim hayatım; senin yeni kiracıların - kısır.-”:giggle:

Çok uzun oldu biliyorum. Cuma akşamından beri bu kadar kısaltabildim. Sabır gösterip sonuna kadar okuyanlara Teşekkürler. Paylaşmak istedim.

---------------- Alıntı değildir efendim. Kuşlar penceremin önünde olunca mecburen katıldığım, önce sevindiğim, sonra çok üzüldüğüm bir doğal süreç işte. Kira bedeli ne idi diye merak ettiyseniz ben de bilmiyorum. Belki de bu gözlem, hikaye. Şimdikilerle de kontrat yapmadık. Çocukları olmadığı sürece bedava kalabilirler. Ama artık bunları gözlemlemiyorum. (Şeyy duymasınlar da. Onlar gidince arada bir yumurta var mı diye bakmıyorum desem yalan olur. :D Merak işte. Neden marul demeyin ben de bilmiyorum.)-----------------
 
Son düzenleme:

özgüll

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
3,704
Tepkime puanı
168
:) Çok güzel yazmışsınız. :) Kısır kiracilar...:)

Hayat böyle maalesef, acı da sevinç de peşpeşe geliyorlar. Zamanın akışında kabullenmekten başka seçeneğimiz kalmıyor.

Bu güzel yazı için çok teşekkür ediyorum.:)
 

sevgiden-iz

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
26 Şub 2010
Mesajlar
335
Tepkime puanı
67
:) Çok güzel yazmışsınız. :) Kısır kiracilar...:)

Hayat böyle maalesef, acı da sevinç de peşpeşe geliyorlar. Zamanın akışında kabullenmekten başka seçeneğimiz kalmıyor.

Bu güzel yazı için çok teşekkür ediyorum.:)

Bazen isyan anlarımız oluyor ama en mantıklısı kabullenmek.
Yorumunuz için ben Teşekkür Ederim...
 

basilic

Memento mori !
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
6 Eyl 2009
Mesajlar
3,091
Tepkime puanı
201
Konum
İstanbul
Bir anı ancak bu denli mükemmel yazılabilir ve anlatılabilirdi. Kimi kısmında yüzümde tebessüm oldu, kimi yerde içim burkuldu. Çok çok çok beğendim desem bile inanın duygularımı anlatmaya yetmez. Tek kelimeyle mükemmel ötesiydi. Paylaşım için teşekkürler. :)
 

sevgiden-iz

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
26 Şub 2010
Mesajlar
335
Tepkime puanı
67
Bir anı ancak bu denli mükemmel yazılabilir ve anlatılabilirdi. Kimi kısmında yüzümde tebessüm oldu, kimi yerde içim burkuldu. Çok çok çok beğendim desem bile inanın duygularımı anlatmaya yetmez. Tek kelimeyle mükemmel ötesiydi. Paylaşım için teşekkürler. :)

Zamanını yeni hatırladım. Bu siteye ilk bağlandığım günlerdi. Şubat gibi. Benim gördüğüm sadece kuşlar. Ama dünyanın nerelerinde, ne canlar, ne uğruna harcanıyor kimbilir. Düşündüğümüz zaman sadece üzülüyoruz. Beğendiğinize sevindim. Ben Teşekkür Ederim.
 

Hepyek

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
17 Eyl 2007
Mesajlar
3,069
Tepkime puanı
84
Paylaşım için teşekkürler...

Not: Benim de kiracılarım var :giggle:
 

sevgiden-iz

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
26 Şub 2010
Mesajlar
335
Tepkime puanı
67
:rofl: Ne iyi. Bizim kiracılar gagasını dayayıp içeri bakıyor artık ne diyeyim ben onlara bilmem ki. :D
Ama son dakika: Bir yumurtamız olmuş nihayet. :D
 

kurbaa

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
17 Kas 2008
Mesajlar
909
Tepkime puanı
87
Yaş
36
Çook teşekkür ederim paylaşımınız için..
Öncelikle ilk kiracılarınızın bebekleri için başınız sağolsun:( ; ikinci kiracılarınızın bebekleri için de allah analı babalı büyütsün. :)
Dilerim bunlar ölmezler yaa; havalarda ısındı zaten.
Çook güzel yazdığınız paylaştığınız anılarınız; devamını merakla bekliyorum.
İyi ki varsınız; iyi ki burda bizimlesiniz:)
 

child_play

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
1,452
Tepkime puanı
73
Yaa! :surprised: Nasıl anlatsam bilemiyorum. :surprised: Diyeceğim o ki; "vır vır vır vır" konuşan ben; şu an, şu yazınıza, şu duygularınıza diyecek söz bulamadım. :S
Sebep mi?
Sebep: Yazım şekliniz, olayı anlatış tarzınız, kullandığınız kelimeler, duygularınızı bu kelimelere -içtenlikle- yükleme şekliniz vs... inanılmaz etkiledi beni. :S
Tek söyleyebileceğim şey; bu konu başlığını, bizimle paylaşmak istediğiniz bir konu ya da anı olarak görmüyor, yüreğinizi paylaştığınızı düşünüyorum. Bu yüzden sadece "yüreğinize sağlık" diyebiliyorum.
Allah herkese böyle kiracılar nasip etsin. :smile:

(Bu arada; paylaştığınız bir diğer anınızda da -Muammer sineğim :D- benzer bir olay gelmişti başıma küçükken. :) Ve bu anınıza benzer bir anım da var. Ve benimki gerçekten çok üzücü. :crying: Vakit bulduğum ilk fırsatta paylaşacağım inşallah. :) Ayrıca bu -yorum denilemeyecek kadar saçma cümlelerden oluşan- yorumumu da siz sonuna kadar okuduysanız, ben de size teşekkür ederim. :giggle: Tekrar yüreğinize sağlık. Saygılar... :angel:)
 

grafike

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
15 Nis 2009
Mesajlar
587
Tepkime puanı
14
Yaş
43
Paylaşım için çok teşekkürler.

Gerçekten bu harika doğa olayını çok iyi gözlemlemiş ve anlatmışsınız, tebrik ederim sizi.
 

Tollyver

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
24 Ocak 2008
Mesajlar
526
Tepkime puanı
6
1999 yıllarındaydı, bizim de aynı şekilde kiracılarımız oldu.. 3 yumurtası vardı.. yavrular yumurtadan çıkmışlardı ama onları bekleyen son daha kötü olmuştu :S
 

sevgiden-iz

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
26 Şub 2010
Mesajlar
335
Tepkime puanı
67
Çook teşekkür ederim paylaşımınız için..
Öncelikle ilk kiracılarınızın bebekleri için başınız sağolsun:( ; ikinci kiracılarınızın bebekleri için de allah analı babalı büyütsün. :)
Dilerim bunlar ölmezler yaa; havalarda ısındı zaten.
Çook güzel yazdığınız paylaştığınız anılarınız; devamını merakla bekliyorum.
İyi ki varsınız; iyi ki burda bizimlesiniz:)

Siz de iyi ki varsınız. Yeni bebeğimiz de maalesef olamayacak. Aile içi şiddet midir nedir kırmışlar yumurtayı.
Devamı gelecek elbette. Sıkılmazsanız ben hep paylaşırım.

Teşekkür Ederim.

Yaa! :surprised: Nasıl anlatsam bilemiyorum. :surprised: Diyeceğim o ki; "vır vır vır vır" konuşan ben; şu an, şu yazınıza, şu duygularınıza diyecek söz bulamadım. :S
Sebep mi?
Sebep: Yazım şekliniz, olayı anlatış tarzınız, kullandığınız kelimeler, duygularınızı bu kelimelere -içtenlikle- yükleme şekliniz vs... inanılmaz etkiledi beni. :S
Tek söyleyebileceğim şey; bu konu başlığını, bizimle paylaşmak istediğiniz bir konu ya da anı olarak görmüyor, yüreğinizi paylaştığınızı düşünüyorum. Bu yüzden sadece "yüreğinize sağlık" diyebiliyorum.
Allah herkese böyle kiracılar nasip etsin. :smile:

(Bu arada; paylaştığınız bir diğer anınızda da -Muammer sineğim :D- benzer bir olay gelmişti başıma küçükken. :) Ve bu anınıza benzer bir anım da var. Ve benimki gerçekten çok üzücü. :crying: Vakit bulduğum ilk fırsatta paylaşacağım inşallah. :) Ayrıca bu -yorum denilemeyecek kadar saçma cümlelerden oluşan- yorumumu da siz sonuna kadar okuduysanız, ben de size teşekkür ederim. :giggle: Tekrar yüreğinize sağlık. Saygılar... :angel:)


Yorumunuz için çok Teşekkür Ederim.
Onur duydum yazdıklarınız çok mutlu etti beni.
Estağfurullah saçma değil kesinlikle.

Öğrenciyken çalışkandım ama bir tane kompozisyon yazamazdım, resimde yapamazdım. Hepsini ablama yaptırırdım. Şimdi kurşun kalemle resim değil ama desenler çiziyorum (artık bilgisayar da eklendi) ve bu siteye üye olduktan sonra bu tip küçük anı-hikaye (ama hepsi gerçek yaşanmış) yazmaya başladım. Öğreneceğim ve paylaşacağım çok şey var diye düşünüyorum.

Okumayı çok severdim. Yakın zamana kadar da çok okurdum. Bir arkadaşım “Okumak dolmak, yazmak boşaltmak” demişti.

Ben daha başka hikayeler de hazırladım ama insanlar sıkılırsa diye çekiniyorum.
Daha önce de yazmıştım artık Muammer ismini nerede duysam gülerim. Hele sinek görünce bu kesin Muammer’ dir diyorum.


Paylaşım için çok teşekkürler.

Gerçekten bu harika doğa olayını çok iyi gözlemlemiş ve anlatmışsınız, tebrik ederim sizi.


Beğendiğinize sevindim.
Teşekkür Ederim.

1999 yıllarındaydı, bizim de aynı şekilde kiracılarımız oldu.. 3 yumurtası vardı.. yavrular yumurtadan çıkmışlardı ama onları bekleyen son daha kötü olmuştu :S

Evet zaten dünyaya gözünü açan her kuş yaşasaydı. Bu da hayatın gerçeği.
Teşekkür Ederim.

Çok güzel yorumlamışsınız birebir yaşadım sanki :)

Yorumunuz için ben Teşekkür Ederim.
 

child_play

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
1,452
Tepkime puanı
73
Vakit bulduğum ilk fırsatta paylaşacağım inşallah. :)

Kendimden alıntı biraz garip oldu. :D Ama sözümü tutmak istedim. :angel:

Siz de iyi ki varsınız. Yeni bebeğimiz de maalesef olamayacak. Aile içi şiddet midir nedir kırmışlar yumurtayı.
Devamı gelecek elbette. Sıkılmazsanız ben hep paylaşırım.

Ben daha başka hikayeler de hazırladım ama insanlar sıkılırsa diye çekiniyorum.
Daha önce de yazmıştım artık Muammer ismini nerede duysam gülerim. Hele sinek görünce bu kesin Muammer’ dir diyorum.

Öncelikle sıkılmayacağım(ız)dan emin olabilirsiniz. :angel: Ama insan olmadığımı düşünürseniz o başka mesele. :rofl::rofl: Bakınız:

insanlar sıkılırsa

Sıkılmazsam, insan değilmişim gibi bir mantık yürüttüm de. :D:D Herneyse... :p Yeter ki paylaşın... Tekrar kendi adıma söyleyeyim: Sıkılmam. :) :angel:

Diyeceğim o ki; buna benzer bir anımı paylaşmak istedim söz verdiğim gibi... Başlayayım müsaadenizle. :angel:



Küçükken "büssürü" her biri birbirinden güzel tavuğumuz, her biri birbirinden heybetli horozumuz ve her biri yine birbirinden şirin civcivlerimiz vardı. :) Bunlar küçük bir odada yaşarlardı. Babam beslerdi; ben sadece yakalayıp severdim. :D (çocukluk ya işte: bir de soranlara utanmadan "ben besliyorum, ben bakıyorum" vs... derdim.) :) Hatta yakalayıp sevmekle kalmaz, horozlar gibi ötmeye çalışır; tavuklar gibi "gıt gıt gıdak"lar, civcivler gibi de "ciiiiiik"lerdim. Abartıp akşamları damdaki korkuluklara tünerdim desem yeridir. :S :D (Düşerim diye annemin yüreği ağzına gelse de ben "ben"dim... Yeri gelince "horoz", yeri gelince "tavuk", yeri gelince de "civciv"dim. Ben "çocuk"tum...) :)

"Büssürü" tavuklarımız vardı. "Gıdaklamaya" başladıklarını duyduğum an ile odanın kapısını açıp kendimi içeride buluverdiğim an arasında 3 saniye ya vardı ya yoktu. :) "Aha!" derdim, "Yumurtladıııııııııııııııııııııı..." :)

Odanın içerisinde sobada yakmak için çuval çuval "talaşlar" vardı. Her bir tavuğumuz, kendi çuvalını bilir, gider canı istediği zaman oraya yumurtlardı. :) (evet! bizim tavuklarımız her gün yumurtlamazlardı, canları istediği zaman yumurtlarlardı... :D)

O tavukların içlerinde en çok 2 kız kardeşi severdim. :angel: Onlar benim "kınalı" tavuklarımdı. :) Renkleri öyle güzeldi ki, kahverenginin bütün tonları mevcuttu tüylerinde. Ve ben onları "kınalı kardeşler" diye severdim. Ayrıca ikisi de resmen birbirlerinin kopyasıydı. Ve ikisi de biraz tipsizdi. :D:D

Ben, tavuklar yumurtladıklarında; özellikle gidip ikisinin yumurtalarını ayırır, kahvaltıda diğerlerini annemlere verir, ikisininkini ben yerdim. :D Öyle çok severdim işte onları. :angel: Yumurtlamasalar da severdim yani. :party: Benimdi çünkü onlar, "kınalı"larımdı. :) Kucağıma alır, ikisinin de gözleri kapanıp uyuyuncaya dek saatlerce severdim. Hatta, yemek yemediklerinde; evden bir parça ekmek getirip yarısını onlara, yarısını da kendime alırdım. Onlar karşımdayken ekmeği yemeye başlardım (sebep: ben yiyince onlar da yesinler diye). :smile: (bu arada yazıyı yazarken fark ettim de: küçükken daha bi duygulu, daha bi zekiymişim :D. şimdiki halime bakıyorum da... neyse... :giggle:)

Günlerden bir gün yine odadan "gıdak"lama sesinin gelmesiyle birlikte, 3 saniye geçmeden odada buluverdim kendimi... Baktım ki kınalı'larımdan birisi "bas bas gıdaklıyo"... :S Yumurtayı gördüm görmesine de...

Kardeşi yok!..

Aldım kucağıma kınalım'ı. "Kardeşin nerde" diye sorguya çektim. :S Hala "bas bas gıdaklıyoooo"!!!

"Tamam, sus" dedim "Buluruz şimdi"... Başladı(k)m aramaya.

Kümeslerin içlerine girdim (şu anda gir deseler, bırakın kümesi, o odaya bile girmem!), diğer kümeslere baktım, altlarına, üstlerine, duvar kenarlarına; diğer kınalım'ı bulabileceğimi sandığım her yere baktım, ama yok!

Korktum...

Eve gittim. Anneme söyledim! "Akşam olsun, bulunur yavrum" dedi.

Kızmıştım anneme. :crying: Kınalım'la ilgilenmedi bile... Koştum tekrar odaya... Yine baktım sağa sola. Yokkkkkk... Bulamadım...

Kucağımda diğer kınalı'm. Oturdum oraya. Bir yandan diğer kınalım ortaya çıksın (utanmasam "ben burdayım" deyip boynuma sarılsın diye düşüneceğim yani, o derece) diye dua ederken; diğer yandan kucağımdaki kınalım'ı seviyordum.

Birden aklıma talaş çuvallarının aralarındaki küçük boşluklar geldi. İçime bir umut doğmuştu. Çocukça bir sevinç işte. :S Acaba benden mi saklanıyordu?

İnanır mısınız; kınalım'ın bile sığamayacağı küçük boşluklardan geçtim. Aradım, baktım, bağırdım, seslendim... Orada da yok... Yok işte...

Odada, birkaç tanesinin üst üste yığılı olduğu köşedeki talaş çuvalları çarptı gözüme. Onların da aralarına bakayım dedim. Orada da yok...
Derken o çuvalların üstü geldi aklıma. Eski, kullanmadığımız bir sandalyeye tırmanarak çıktım çuvalların üzerine... :S Çıkmamla, kucağımdaki kınalım'ı fırlatmam bir oldu. Ne göreyim!!! :crying: Kınalı'm, çuvalın iplerine dolanmış asılı duruyor orada. Hareketsiz olduğuna dikkat etmedim önce... Çuvalın iplerinden kurtarmak istedim... Soğuktu... Elimi geri çektim...

Önceleri, ben onu tutmak isteyince; küçük "gıdak" sesleri çıkarır, adeta bana naz yapar, gevşeyip teslim ederdi kendini. Ama şu anda... Şu anda kaskatıydı. Gevşeyen tek bir yeri yoktu... Korktum.

Annemi çağırdım, "Ölmüş bu" dedi. :crying: "O'na 'bu' deme" dedim ağlayarak. Koştum içeri...

O gün, O'nun o halini kabullenmem zor olmuştu. Daha önce hiç "kınalı'm" ölmemişti çünkü... Daha önce hiç, öleceğini düşündüğüm, öleceğini aklımın ucuna bile getirebileceğim bir kınalı'm olmamıştı çünkü... Neticede küçücük bir çocuktum. Şekerle, çikolatayla kandırmışlar beni "sana yeni kınalı alacağız" diye...

Şu anda 'büyük'üm. Küçük değilim... Kınalım'ın, yumurtlamak için çıktığı talaş çuvalı üzerinde; çuvalın iplerine dolanıp kurtulma çabasıyla içgüdüsel olarak ters bir hamleyle boşluğa düşerken, boynunu saran iplere asılı kalarak ölmesini ve hatta onu oraya özellikle biri asmış gibi gördüğüm o anı çoktan unuttum...
Ama unutamadığım tek şey var: İpleriyle asıldığı talaş çuvalının üzerindeki yumurtası..........
 

sevgiden-iz

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
26 Şub 2010
Mesajlar
335
Tepkime puanı
67
Kendimden alıntı biraz garip oldu. :D Ama sözümü tutmak istedim. :angel:



Öncelikle sıkılmayacağım(ız)dan emin olabilirsiniz. :angel: Ama insan olmadığımı düşünürseniz o başka mesele. :rofl::rofl: Bakınız:



Sıkılmazsam, insan değilmişim gibi bir mantık yürüttüm de. :D:D Herneyse... :p Yeter ki paylaşın... Tekrar kendi adıma söyleyeyim: Sıkılmam. :) :angel:

Diyeceğim o ki; buna benzer bir anımı paylaşmak istedim söz verdiğim gibi... Başlayayım müsaadenizle. :angel:



Küçükken "büssürü" her biri birbirinden güzel tavuğumuz, her biri birbirinden heybetli horozumuz ve her biri yine birbirinden şirin civcivlerimiz vardı. :) Bunlar küçük bir odada yaşarlardı. Babam beslerdi; ben sadece yakalayıp severdim. :D (çocukluk ya işte: bir de soranlara utanmadan "ben besliyorum, ben bakıyorum" vs... derdim.) :) Hatta yakalayıp sevmekle kalmaz, horozlar gibi ötmeye çalışır; tavuklar gibi "gıt gıt gıdak"lar, civcivler gibi de "ciiiiiik"lerdim. Abartıp akşamları damdaki korkuluklara tünerdim desem yeridir. :S :D (Düşerim diye annemin yüreği ağzına gelse de ben "ben"dim... Yeri gelince "horoz", yeri gelince "tavuk", yeri gelince de "civciv"dim. Ben "çocuk"tum...) :)

"Büssürü" tavuklarımız vardı. "Gıdaklamaya" başladıklarını duyduğum an ile odanın kapısını açıp kendimi içeride buluverdiğim an arasında 3 saniye ya vardı ya yoktu. :) "Aha!" derdim, "Yumurtladıııııııııııııııııııııı..." :)

Odanın içerisinde sobada yakmak için çuval çuval "talaşlar" vardı. Her bir tavuğumuz, kendi çuvalını bilir, gider canı istediği zaman oraya yumurtlardı. :) (evet! bizim tavuklarımız her gün yumurtlamazlardı, canları istediği zaman yumurtlarlardı... :D)

O tavukların içlerinde en çok 2 kız kardeşi severdim. :angel: Onlar benim "kınalı" tavuklarımdı. :) Renkleri öyle güzeldi ki, kahverenginin bütün tonları mevcuttu tüylerinde. Ve ben onları "kınalı kardeşler" diye severdim. Ayrıca ikisi de resmen birbirlerinin kopyasıydı. Ve ikisi de biraz tipsizdi. :D:D

Ben, tavuklar yumurtladıklarında; özellikle gidip ikisinin yumurtalarını ayırır, kahvaltıda diğerlerini annemlere verir, ikisininkini ben yerdim. :D Öyle çok severdim işte onları. :angel: Yumurtlamasalar da severdim yani. :party: Benimdi çünkü onlar, "kınalı"larımdı. :) Kucağıma alır, ikisinin de gözleri kapanıp uyuyuncaya dek saatlerce severdim. Hatta, yemek yemediklerinde; evden bir parça ekmek getirip yarısını onlara, yarısını da kendime alırdım. Onlar karşımdayken ekmeği yemeye başlardım (sebep: ben yiyince onlar da yesinler diye). :smile: (bu arada yazıyı yazarken fark ettim de: küçükken daha bi duygulu, daha bi zekiymişim :D. şimdiki halime bakıyorum da... neyse... :giggle:)

Günlerden bir gün yine odadan "gıdak"lama sesinin gelmesiyle birlikte, 3 saniye geçmeden odada buluverdim kendimi... Baktım ki kınalı'larımdan birisi "bas bas gıdaklıyo"... :S Yumurtayı gördüm görmesine de...

Kardeşi yok!..

Aldım kucağıma kınalım'ı. "Kardeşin nerde" diye sorguya çektim. :S Hala "bas bas gıdaklıyoooo"!!!

"Tamam, sus" dedim "Buluruz şimdi"... Başladı(k)m aramaya.

Kümeslerin içlerine girdim (şu anda gir deseler, bırakın kümesi, o odaya bile girmem!), diğer kümeslere baktım, altlarına, üstlerine, duvar kenarlarına; diğer kınalım'ı bulabileceğimi sandığım her yere baktım, ama yok!

Korktum...

Eve gittim. Anneme söyledim! "Akşam olsun, bulunur yavrum" dedi.

Kızmıştım anneme. :crying: Kınalım'la ilgilenmedi bile... Koştum tekrar odaya... Yine baktım sağa sola. Yokkkkkk... Bulamadım...

Kucağımda diğer kınalı'm. Oturdum oraya. Bir yandan diğer kınalım ortaya çıksın (utanmasam "ben burdayım" deyip boynuma sarılsın diye düşüneceğim yani, o derece) diye dua ederken; diğer yandan kucağımdaki kınalım'ı seviyordum.

Birden aklıma talaş çuvallarının aralarındaki küçük boşluklar geldi. İçime bir umut doğmuştu. Çocukça bir sevinç işte. :S Acaba benden mi saklanıyordu?

İnanır mısınız; kınalım'ın bile sığamayacağı küçük boşluklardan geçtim. Aradım, baktım, bağırdım, seslendim... Orada da yok... Yok işte...

Odada, birkaç tanesinin üst üste yığılı olduğu köşedeki talaş çuvalları çarptı gözüme. Onların da aralarına bakayım dedim. Orada da yok...
Derken o çuvalların üstü geldi aklıma. Eski, kullanmadığımız bir sandalyeye tırmanarak çıktım çuvalların üzerine... :S Çıkmamla, kucağımdaki kınalım'ı fırlatmam bir oldu. Ne göreyim!!! :crying: Kınalı'm, çuvalın iplerine dolanmış asılı duruyor orada. Hareketsiz olduğuna dikkat etmedim önce... Çuvalın iplerinden kurtarmak istedim... Soğuktu... Elimi geri çektim...

Önceleri, ben onu tutmak isteyince; küçük "gıdak" sesleri çıkarır, adeta bana naz yapar, gevşeyip teslim ederdi kendini. Ama şu anda... Şu anda kaskatıydı. Gevşeyen tek bir yeri yoktu... Korktum.

Annemi çağırdım, "Ölmüş bu" dedi. :crying: "O'na 'bu' deme" dedim ağlayarak. Koştum içeri...

O gün, O'nun o halini kabullenmem zor olmuştu. Daha önce hiç "kınalı'm" ölmemişti çünkü... Daha önce hiç, öleceğini düşündüğüm, öleceğini aklımın ucuna bile getirebileceğim bir kınalı'm olmamıştı çünkü... Neticede küçücük bir çocuktum. Şekerle, çikolatayla kandırmışlar beni "sana yeni kınalı alacağız" diye...

Şu anda 'büyük'üm. Küçük değilim... Kınalım'ın, yumurtlamak için çıktığı talaş çuvalı üzerinde; çuvalın iplerine dolanıp kurtulma çabasıyla içgüdüsel olarak ters bir hamleyle boşluğa düşerken, boynunu saran iplere asılı kalarak ölmesini ve hatta onu oraya özellikle biri asmış gibi gördüğüm o anı çoktan unuttum...
Ama unutamadığım tek şey var: İpleriyle asıldığı talaş çuvalının üzerindeki yumurtası..........

AAA Yok ben öyle yanlış anlaşılsın diye yazmadım.

"İnsanlar" genel bir tabir olarak dilime yerleşmiş. Konuşurken söylediğim bir söz.
Tamamen tesadüf yanlış anlamayın.
Belki doğrusu şuydu:

"Herkes sıkılabilir" demeliydim. Siz yinede onu herkes sıkılabilir şeklinde algılayın.
Ters mantık yürütmenize gerek yok. :D

Ama zaten sıkılmayacağınızı yazmışsınız.:rofl:
Bende daha çok anı var.
.........

İşte uzmanların aktardığına göre "Küçükken hayvan besleyip te onun ölümünü yaşayan, o acıyı idrak eden çocuklar. Bir büyüklerini ya da herhangi bir yakınlarını kaybettiğinde de bu acının idrakine varıp daha serinkanlı atlatabiliyorlar herhangi bir travma yaşamadan." Diyorlar. Ben onların yalancısıyım. Hayat gibi ölümü de kabullenince herşey daha değişik yaşanıyor. Ama gerçekten çok üzüldüm. Ne feci bir ölüm. :crying:Yazık ya. :crying: Teşekkürler paylaştığınız için.
 

kurbaa

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
17 Kas 2008
Mesajlar
909
Tepkime puanı
87
Yaş
36
Şu anda 'büyük'üm. Küçük değilim... Kınalım'ın, yumurtlamak için çıktığı talaş çuvalı üzerinde; çuvalın iplerine dolanıp kurtulma çabasıyla içgüdüsel olarak ters bir hamleyle boşluğa düşerken, boynunu saran iplere asılı kalarak ölmesini ve hatta onu oraya özellikle biri asmış gibi gördüğüm o anı çoktan unuttum...
Ama unutamadığım tek şey var: İpleriyle asıldığı talaş çuvalının üzerindeki yumurtası..........

Yazdıklarınızı okurken önce kıskandım aslında biraz; benim neden hiç hayvanım olmadı gibilerinden ama sonlara doğru içim burkuldu...:sadsmile:

Küçük çocuklara hayvan sevgisi aşılamak için hayvan beslemek çook doğru bir yöntem evet, peki yaa sonra?:worried:
O hayvan sevgisini aşılarken ölüm acısını da tattırmış olmuyormuyuz?:worried:

Hayvanlar uzaktan sevilmeli bence... Uzaktan sevdirilmeli..

Teşekkürler paylaşımınız için... Anlatım şekliniz çook güzeldi, zevkle okudum Child_play:smile:
 
Son düzenleme:
Üst