Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Mehmet Utku DİLER

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
9 Ocak 2008
Mesajlar
442
Tepkime puanı
27
Renkli cam parçalarından yapılan ve pencereleri örten saydam - yarı saydam panellerin yapımı için cam kullanımı çok eski dönemlere dayanıyor. Renkli camın mimarîye girişi ve kendine özgü bir sanat oluşturuşuna dair elimizdeki en eski buluntular XII. yy.a aittir. Bu uygulamalar özellikle Doğu Akdeniz’de çok önceleri biliniyordu. Roma ve ilk Hıristiyanlık dönemlerinde kullanılıyordu. O zamanlar Roma resim sanatıyla rekabet eden vitray, çok parlak ve göz alıcı renklerde camlarla, perspektifsiz ve kabartısız olarak basit kompozisyonlar halinde yapılıyordu.

XII. yüzyılda Roma sitili yerini Gotik tarza bıraktı. Bu yeni mimari anlayışta çatının bir dizi kolon ve kiriş sistemine taşıttırılması fazla ağırlık taşımayan duvarlarda daha çok ve geniş pencere boşlukları bırakmayı sağladı. Böylece pencereleri örtmek için renkli cam paneller kullanılmaya başlandı. Cam parçalarını birbirine tutturmak içinde kurşun çubuklar kullanılıyordu. Vitray süslemesi kiliselerde mozaik süslemenin yerini aldı ve Vitray zanaatkarları zaman içerisinde cam ve kurşun ile birçok farklı teknikler geliştirdiler.

XIII. yüzyılın başlarında Fransa'da Chartres şehri vitray sanatının en büyük merkezi oldu. Muhteşem Vitray süslemeleri 1200 ve 1236 yıllarında Chartres Katedralindeki 7000 m2 lik bir alanı kaplayan vitray süslemesi ortaçağ mimarisinin ve cam üstüne yapılan resim sanatının en büyük ve en önemli örneklerindendir.

Yapılara elden geldiğince bol ışık sokmak isteyen gotik çağ mimarları pencereleri gittikçe daha büyük yapıyorlardı. Bu yüzden kilise süslemeleri, Roma kiliselerinin iç duvarlarını kaplayan fresklerden değil vitraydan oluşabilirdi.

O devirde renkli cam ustaları, renk düşkünü çağdaşlarının zevkini okşamak için renkleri elden geldiğince çeşitlendirmeğe çalışıyorlardı; bu yüzden Aziz Bernard, perhiz ve çile amacıyla kendi tarikatına giren keşişlerin bundan uzak durmalarını ve renksiz camları yeğ tutmalarını istemişti. Hıristiyan cam ustalarının bu renk araştırma düşkünlüğü biraz da İncil hikâyelerinden gelir.

Chartreslı ustaların ustalığı sayesinde Beauce, zamanla bir vitray odağı haline geldi ve vitraycılık buradan bütün Fransa'ya (Bourges, Paris, Tours, Le Mans, Rouen) ve komşu ülkelere, özellikle İngiltere (Canterbury) ve Almanya'ya yayıldı. 1300’lü yıllarda Antonio da Pisa adlı İtalyan vitray sanatına ait ilk kitabı yazdı. Kitabında cam kesim teknikleri, camın renklendirilmesi, kurşun tekniği anlatılıyordu. Renkli camların vitray yapımımda kullanılması İsa’dan sonra ilk yıllara rastlıyor. Bu döneme ait en eski örnekler Ravenna’da İsa’dan sonra VI. Yüzyılda ortaya çıktı. Ancak gerçek vitray sanatı en parlak dönemi IX. ve X. Yüzyıllar arasında yaşadı.

XIV. ve XV. yüzyılda vitray değişikliğe uğradı. Renkli pencereler dana büyüdü, camlar daha aydınlık oldu. Gümüş sarısının ve külrenginin baskın olduğu beyaz camlar üstünlük kazandı. Resim gibi vitray da gerçeğe uygunluğu göz önünde bulundurmağa yöneldi. XVI. yüzyılda çoğu oymalı çift kat camlar pek çok değişik tona olanak sağladı. Ama vitray tek cam üstünde renkli bir resim olmağa yöneldi.


VİTRAYIN TARİHÇESİ (2)
XVII. yüzyıldan itibaren bu sanat desenden çok etkilendi. Basit kompozisyonlardan ve az sayıda canlı renklerden oluşan vitray yapma zevki XIX. yüzyılda doğdu. Büyük ressamlar (İngres, Delacroix) modeller yarattılar. Geleneğe dayanan ya da yeni tekniklerden yararlanan vitray böylece anıtsal sanat içindeki yerini aldı.

İlk bilinen cam kesim tekniği önceden cam üzerine tebeşir ile çizilen desenin ucu ısıtılmış bir demir parçası ile kesilmesi tekniği idi. Kesim sırasında cam soğuması için su ile ıslatılıyor ve işlem cam iyice kırılana kadar devam ediyordu. Daha sonra Vitray ustaları daha küçük parçaların kolay kesilebilmesi ile kükürt tekniği ile kesim yapmaya başladılar. Kesilen parçalar temizlenip kesim şekline göre yapıştırılıyordu.(Yapıştırmada tutkal kullanılmıyor.) Sonra camın üstüne desen işleniyordu. Bezeme bittikten sonra camlar kurşun içine gömülüyor. Yani H kesitindeki kurşun çubukların arasına yerleştiriliyor ve lehim ile kurşunlar kalaylanarak camlar sabitleştiriliyordu.

Uzun yıllar parlak dönem yaşayan vitray sanatı zaman içersinde kültürel ve sosyal nedenlerden dolayı eski önemini kaybetmeye başladı. Yeniden önem kazandığı dönem 19. yy. da Antonio da Pisa nın kitabı örnek alınarak vitray restorasyonları yapıldı ve eski zanaatkarlar gün ışığına çıkartıldı.

Vitray sanatının yeniden doğuşu ilk olarak Fransa da başladı. Ancak yüzyıl sonuna doğru Almanya vitray sanatının merkezi konumuna geldi. Bu dönemde vitray sanatı özellikle dini yapıların dışında saray ve malikanelerde, büyük konakların kapı, pencere ve tavan süslemelerinde kullanılmaya başlandı. Desenlerde tema olarak dini ve kutsal desenler işlenmiştir. 1890-1930 yılarında dini konuların dışında manzara, insan figürleri, zarif bezemeler, çiçek motifleri ve geometrik desenler vitray sanatında yeni ve dekoratif tekniklerle geliştirildi.

O tarihlerden bu yana daha yalın bir vitray anlayışı ortaya çıkıştır. Notre-Dame du Raincy Kilisesi'nde Auguste Perret «oyuk duvarlar» yarattı, Maurice Denis buralara Ortaçağ'ınkiler kadar göz kamaştırıcı vitraylar yerleştirdi. Chagall, Leger ve Bazaine gibi ressamlar da buna benzer vitraylar yaptılar, ister figüratif, ister soyut olsun vitraylar modern mimarîye uydurulmakta ve doğrudan doğruya betonarme içine yerleştirilmektedir.

Bu tekniklere farklı olarak Amerika da New York’lu ünlü tasarımcı Louis Comfort Tiffany vitray sanatı için farklı bir uygulama tekniği geliştirdi. Kurşun çubuklar yerine bakır folyo şeritler kullanmaya başladı. Ayrıca bazı farklı cam türleri geliştirdi. Opal, renkli opal ve sedefli camlar gibi.

Kullandığı camlar ve tekniği ile çok farklı aydınlatmalar da ortaya çıkardı. Günümüzde onun çalışmalarından bir çok örnek taklit edilip uygulanmaktadır.

Türklerin Orta Asya'da yerleştikleri bölgelerde yapılan kazılarda ele geçen cam parçalan, onların bu sanat hakkındaki ileri bilgilerini ve ince kullanım biçimlerini kanıtlayıcı niteliktedir. İran üzerinden Anadolu'ya gelirken Türkler bu sanatı getirdiler ve geliştirdiler. Selçuklu mimarları, Artukoğullarında da görülen ve «şemsiye» denilen cam süslemeleri kullandılar. Fakat Selçukluların son derece incelmiş ve gelişmiş vitray örnekleri, Beyşehir Gölü kıyısındaki Kubadâbâd Sarayı kazılarında ele geçen cam parçaları ve alçı süslemeler vardı.

Vitray sanatı Selçuklular döneminde geliştirilmiş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’un fethinden sonra bir çok tarihi mimarilerde Vitray Tekniği ile muhteşem çalışmalar yapılmıştır.

Evlerde, cami, medrese, şifahane, saray gibi anıtsal binalarda vitraylar normal pencere dizisinin üstünde oluyordu. «Kafa penceresi» denen bu nakışlı camlar, bitkisel ve geometrik şekillerle nefis bir bezeme biçimi oluşturuyordu. Bu camlardan süzülen ışıklar yapı içinde değişik yansımalar yapıyordu. Osmanlı vitrayının en güzel örnekleri Süleymaniye, Rüstempaşa, Yeni Cami gibi büyük mabetlerde, Topkapı Sarayı, Hünkâr Kasrı v.b. saray, kasır ve yalılardadır.
 

Benzer konular

Yasemin

Belgisiz Sıfat
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
14 Ağu 2007
Mesajlar
3,963
Tepkime puanı
175
Yaş
40
kursunlu_vitray_7.jpg

vitray.jpg

urun0001.jpg

vitray8.jpg

vitray.jpg

jehangir.jpg

xxxxxxxxxqm4.jpg
 

senem sevtap

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
29 Ağu 2008
Mesajlar
331
Tepkime puanı
17
Oldum olası vitrayı çok sevmişimdir, çok güzel örnekler...
 

alisalur

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
15 Ara 2007
Mesajlar
1,117
Tepkime puanı
3
çok güzel çalışmalar eline sağlık
 

donie

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
5 Ara 2007
Mesajlar
386
Tepkime puanı
12
Bu değerli bilgileri veren Mehmet Utku DİLER'e ve görselleri paylaşan casmin'e
teşekkürler emeğinize sağlık.:angel:

:iloveyou:
 
Üst