Grafikle olan merakınızı ne zaman keşfettiniz?
Ben ona grafiğe olan merakı ne zaman keşfettik diyemeyeceğim. Aslında her yerde aynı şey yazar. Ben akademinin resim bölümüne girmek istiyordum. Resim bölümü sınavları zordur diye düşündüğüm için, o zamanki adıyla bari süsleme sanatı bölümüne gireyim dedim ve süsleme sanatları bölümü sınavına girdim. Meğerse sınav aynıydı, aynı şeyleri çizdiriyorlardı. Boşuna korkmuşum. O zamanlar süsleme sanatının içinde afiş atölyesi vardı, ben de ona girdim. En azından resme biraz daha yakın olsun diye. Afiş atölyesine girdikten sonra iş biraz tutkuya dönüşmeye başladı.
Güzel Sanatlar Akademisi Afiş Atölyesi’nden mezun olduktan sonra kısa bir dönem reklam ajanslarıyla çalışmışsınız; neden daha sonra serbest çalışmayı tercih ettiniz?
Çok kısa bir süre; 6 ay ya sürdü ya sürmedi. Bütün öğrenci arkadaşlarıma da aynı şeyi söylüyorum. Reklam ajanslarına gidin mutfağı öğrenin ama 6 ay sonra da bırakın. Çünkü 6 ay sonra vida sıkmaya başlıyorsunuz. Şunu çiz bunu çiz başlık şu olacak bu olacak. Siz orada sadece çizim yapan bir eleman haline dönüşüyorsunuz. Yaratıcılığınız kalmıyor. Ben bir parça daha mesleğe farklı baktığım için o zamanlar sanat diye yaklaşıyoruz. Uyum sağlayamadım, o nedenle ayrıldım. O zamanlar ne tanıdığım var, ne cepte para var. Ne babamın durumu aman aman, ama işte evde tencere kaynıyor, kira vermiyorsun.
Bu sene Tüyap Sanat Fuarı’nda 60 yıllık eserleriniz sergilendi. Onur Sanatçısı seçildiğinizi öğrenince neler hissettiniz?
Aslında o sergide 60 yıllık eserler denildi ama hepsi o değildi. Aslında o sergi benim çok içime sinen bir sergi olmadı. Bir de o sergi sadece tasarımları kapsayan bir sergi. Benim bir de kendime özgü yaptığım resimlemeler var, onlar oraya konamadı. Ama o ödülü şu yüzden önemsiyorum. Bugüne kadar orada hep plastik sanatçılara ödül verildi. Ahmet olmuş, Mehmet olmuş, Yurdaer olmuş benim için fark etmiyor. Tasarım dalında ödül verilmiş olmasını önemsiyorum.
Tüyap diğer sergilerle kıyasladığımız zaman daha geniş kitlelere hitap ediyor.
Kesinlikle öyle, gençler çok geliyor. Özel üniversitelerden olsun, devlet üniversitelerinden olsun, meslek yüksek okulları olsun ya da liseler gelip orada sorular yöneltiyorlar. Bilgilenmek istiyorlar. Hem profesyonel insanlar hem öğrenciler yediden yetmişe herkes geliyor. Diğer fuarlar gibi sırf satışa yönelik, fazla burnu havada bir fuar değil. En hoş yanlarından biri de diğer taraftan gençlere yer veriyorlar, önlerini açmaları için fırsat veriyorlar.
Siyah Beyaz ve Sessiz isimli koleksiyonunuzdaki eserlerinizi yaparken nereden ilham aldınız?
Ben aslında ilham denen ya da yetenek denen şeylere pek fazla inanan bir insan değilim. Ben sadece çalışmaya inanırım. Birisi bir şeyi üç ayda yapabilir, birisi üç günde de yapabilir. Yani bu kafadaki çakan ampule bağlıdır. Ama bence tutku yoksa hiçbir şey yoktur. İşin başı tutkuyla başlar. Ondan sonra da gece gündüz çalışmak. Bu olduğu sürece bu iş olur.
Yeni dönem gelişen teknolojinin yaratıcılığı öldürdüğü görüşüne katılıyor musunuz?
Geçen gün üniversitede sunumumda verdiğim örnek şuydu: Dünyanın en iyi üç Chopin yorumcusu diyorlar mesela, nasıl oluyor da en iyi Chopin yorumcusu oluyor? Milyonlarca insan var dünyanın diğer tarafında, nota aynı nota değil mi? Notayı da değiştirmiyor adam ama demek ki kendinden bir şeyler katabiliyor. İşte o zaman kendi yorumunu sanata çeviriyor. Oyunculukta da bu böyle değil midir?
Sizce grafik bölümünde kariyer yapmak için sadece yetenek yeterli mi, yoksa üniversite eğitimi şart mı?
Bence beslenmeyi bilmek önemlidir. Bana bakarsanız ben en iyi hoca kitaptır derim. Tabii bakmasını bilirsen. Bizde bu eksik. Profesyonel arkadaşlarımız bile bir işi gördükleri zaman sorgulamadan iyi ya da kötü diyorlar. İyi de neden iyi, neden kötü? Ben çok iyi hatırlıyorum, bazı afişleri gördüğümde ya bu adam buraya bu çerçeveyi neden koymuş deyip, çerçeveyi kapatarak bakarım afişe, ne oluyor afiş? Hem kendi ürettiğimiz için hem başkalarının ürettiği için sorgulamak lazım, yoksa bir yere varamazsın.
Sizin için önemli, diğerlerinden daha farklı diyebileceğiniz özel bir eseriniz var mı ?
Pek var diyemem ama şunu diyebilirim. 60’lı yıllarda yaptığım afişler var. O zamanlar belki çok iyi dememişimdir, ama bugün bakıyorum bazı meslektaşlarım da “Bugünün afişleri hala senin afişlerin” diyorlar. Mesela Bit Yeniği afişi. Bazı 60’lı yılların afişlerine, bugün hâlâ yeni olarak bakıyorlar.
Grafikerler Meslek Kuruluşu’nun öncülerinden birisi olarak bu derneğin şu anda görevini tam anlamıyla yerine getirdiğini düşünüyor musunuz ?
Bence getiriyor. Biz bir ekiptik zaten. Anlaşan da bir ekiptik ve o dönem gerçekten iyi işler yapıldı. Ben dışarıdaki farklı dallardaki arkadaşları da işin içine katmaya çalıştım. İş verenleri de işin içine katmaya çalıştım. Onları üniversitelere söyleşilere çağırdım, ödül törenlerinde örneğin Nejat Eczacıbaşı’nı ödül vermeye çağırdım, geldi verdi. Rahmetli Demirtaş Ceyhun’u da çağırdım. Bir ara maalesef boşluk oldu. Çok fazla faaliyet yapılmadı. Ama bence şimdi iyi gidiyor.
Türkiye’de gerçekleştirilen ilk grafik tasarım sergisini açmaya nasıl karar verdiniz?
İşini sevme, benimseme, tutku, sanat diye bakma. O dönemlerde zaten tasarım sözcüğü de yok piyasada. Beni ressamların sergi açıp da, tasarım üstüne sergi açmamaları rahatsız ediyordu. Son derece iyi tepkiler aldım. Basında o alanda yazı çıkmazken sanat dergilerinde falan yazılar çıkmaya başladı. O hep kafamı tırmalayan bir şeydi. Neden sergiler açılmıyor, neden Batı’daki yayınlarda yer almıyor, neden dernekler kurulmuyor, bir araya gelinmiyor diye. Ama bazen de kızıyorum kendime kolay da değil, zahmetli işler.
Hedeflediğiniz kariyer hayatında ilerlerken, sizin dönüm noktası saydığınız bir olay ya da başarı öyküsü var mı ?
Ödül akşamı da konuşmada bunu vurguladım. Bir tanesi tiyatrolara afiş yapmaya başlamam. Çünkü gerçekten cebimde beş lira para yok, iş dünyasında tanıdığım yok ve ben afiş yapmaya başladım. İş dünyasından da Nuri İyem bir gün, Şakir Eczacıbaşı’na ben artık bu afişleri yapmak istemiyorum dedi ve beni tavsiye etti. İş dünyasına da böyle bir girişim oldu. Bu da bir dönüm noktası olabilir.
Kaynak
Yurdaer Altıntaş: 'Grafik tasarımı dalında ödül verilmesi önemli' | Kültür ve Sanat | EurActiv.com.tr