byzed
⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Bir yönetici adayı olarak işverenle bir görüşme yapacaksınız yada bir satış temsilcisi olarak ürününüzü veya hizmetinizi tanıtmak adına bir müşterinizle iş görüşmeniz var, nasıl giyinirsiniz ?
1.İlk intiba çok önemlidir diye düşünür, görüşmeye 1-0 galip başlamak, işveren yada müşteriyi önce görünüşünüzle etkilemek için sinek kaydı bir traşın arkasından son derece şık bir takım elbise giyinir, hoş kokulu bir parfüm sıkarsınız. ( Bayanlar için traş kısmını es geçiyorum )
2. “Görünüşümün pek bir önemi yok ! Ben zaten işimde en iyisiyim…” yada “müşterimin ürünümü başka yerden temin etmesi zaten mümkün değil, Tarzan gibi gitsem yine satarım” dersiniz.
Tanınmış bir marka, kalitesi tescilli bir ürünü en uygun fiyata müşterisine sunuyorsa ve ” Üretebildiğim kadarını zaten satıyorum, fazla para bizi bozar “ diye düşünüyorsa bu makale onları ilgilendirmiyor demektir.
Alışveriş kültürümüzü semt pazarlarından grosmarketlere ve binlerce metrekarelik alışveriş merkezlerine taşıdığımız günümüzde bazı değerler de yer değiştiriyor veya yeniden düzenleniyor. İhtiyaç duyduğumuz bir ürünün belkide yüzlerce alternatifini bir arada bulduğumuz bu alışveriş merkezlerinde basit bir makarna yada peynir bile onlarca çeşit ve onlarca marka ile alıcısını raflarda dakikalarca düşünmeye, tercih yapmaya zorluyor. Daha 5-6 yıl öncesine kadar fırına gidip “iki ekmek” derken, bugün grosmarketlerin ekmek reyonu önünde sanki bütün Dünya’nın kaderi bizim seçimimize bağlıymış gibi hangi ekmeği alacağımızı düşünüyoruz. Saatlerimiz alışveriş merkezlerinde geçiyor. Oraları tercih ediyoruz çünkü ekmekten bilgisayara, bardakdan araba lastiğine, peynirden karpuza kadar (bahçe mobilyası dahil) alabileceğimiz herşey o dört duvarın içinde mevcut. Hemde onlarca farklı kalite ve fiyatla.
Seçeneklerin bu kadar çok olduğu bir ortamda insanın en büyük yardımcısı ise “Ambalaj”. Ürünü kim yapmış, nerde yapmış, içine ne koymuş, hangi şartlarda üretmiş, kimden izin almış, ne zaman üretilmiş ve hatta bir tarafını kesip fabrikaya postaladığınız da araba veriyormu..? gibi bir çok sorunuzun cevabını üzerinde bulduğunuz “Ambalaj”. Yani ürünün sessiz satıcısı. Saydığım bu soruları ve daha fazlasını cevaplamak bir ambalajın öncelikli amacıdır. Ancak enaz soruları cevaplamak kadar önemli bir hedefi daha vardır ambalajın ; Satmak ! Yani alıcısını kendini tercih etmeye ikna etmek ve hatta onun psikolojisini kontrol altına alarak buna zorlamak.
Yukarıda verdiğim 1. madde örneği ( İlk intiba çok önemlidir… ) bizim konumuzla bire bir örtüşüyor çünkü ” Ambalaj da, ürünün elbisesidir “ ve ürün rafta müşterisi ile karşılaştığı anda aralarında psikolojik bir iş görüşmesi başlar, ürün giydiği elbisesi (ambalaj) ile bu iş görüşmesini galibiyetle sonuçlandırmak için alıcısını tavlamak, cazibesiyle etkilemek, onu cezbetmek zorundadır. Ambalaj da tasarımın önemi bu görüşmeden hemen önce başlıyor. Alışveriş marketlerinde ürünler sınıflandırılmış reyonlarda, kategorize edilmiş şekilde düzenlenirler, yani bakliyat reyonundaki raflarda on farklı marka, onlarca farklı ürün çeşitiyle müşteriye sunulur. Önce ürünler sonra markalar kategorize edilmiştir. A marka makarna, yine A marka pirinçle yanyana gelmez. Aslında bu sistem alıcı için avantaj ama marka sahibi satıcı için dezavantajdır. Makarna reyonuna girdiğinizde kırmızı-yeşil renklerin hakim olduğu bir ortam görürsünüz ve bu renklerdeki monotonluk yetmezmiş gibi bütün ambalajların tasarımları da neredeyse birbirinin aynısıdır. Çorba, salça, meşrubat, çay, turşu gibi daha bir çok üründe bu renk ve tasarım benzerliği maalesef kronikleşmiştir.
Renk ve tasarım monotonluğunda ürün kendisini ifade etme sıkıntısı çeker. Tamamı kamuflaj giyinmiş binlerce asker arasında sizin kardeşiniz veya oğlunuz hemde öylece esas duruşta beklerken nasıl farkedilebilsin ki ?
Ambalaj da tasarımın hedefi farkettirmektir. Binlerce kamuflajlı askerin arasına beyaz gömlekle girmektir. Kırmızı rengin makarna, sarı rengin çay ile hiçbir alakası yoktur. Algı psikolojisinde ne kırmızı makarnayı, ne de sarı renk çayı çağrıştırmaz. Ambalaj da profesyonelce işlenmiş bir tasarım, ürünün farkedilebilirliğini artırır, satışı kolaylaştırır, alışverişi hızlandırır. Aynı şekilde bir ambalaj tasarımı, müşterinin marka saplantısını yok eder, ufak tefek fiyat farklarını boşvermesini ve aldığı ürüne güven duymasını sağlar.
Bütün bu avantajların yanısıra kaliteli bir ambalaj tasarımının yetemeyeceği bir durum vardır. Üretici yada satıcı şuna karar vermek zorundadır ;
Ürünü ya daha fazla yada daha pahalı satmak ! İkisinin aynı anda olması pek mümkün değildir. Çünkü ; Ürünü daha fazla satacağınız hedef kitle ile, daha pahalı satacağınız hedef kitle farklıdır. Bu farklılık ürün alıcısının gelir ve kültür düzeyinde ortaya çıkar. Büyük bir marketde sızma zeytinyağının bir litresini en fazla 12 TL den satabilirsiniz, aynı zeytinyağını bir gurme mağazada yarım litrelik (500ml) özel bir şişeye doldurarak 15 TL’ye satarsınız ki bu da litresi 30 TL demektir. Gurme mağazada satacağınız zeytinyağı, kalite beklentisi yüksek müşteri kitlesinin görsel zevkine hitap edecek bir ambalaja ve tasarıma sahip olmak zorundadır. Zeytinyağınızı rakiplerinizden daha fazla ve daha hızlı satmak için ürününüze çok şık bir elbise giydirmek zorundasınız.
Ambalaj da kaliteli, farklı, profesyonel bir tasarımın hem üreticiye hemde satıcıya sağladığı bazı avantajları şöyle sıralayabiliriz ;
• Üreticinin, ürününü satmak istediği mağaza, market veya toptancılarla anlaşmasında ciddi bir avantaj sağlar.
• Mağaza veya marketlerde parakende alışveriş yapan müşteri kalabalık raflarda ürünü daha hızlı farkeder.
• Müşterinin görsel zevki ön plana çıkar, marka saplantısı ve fiyat mukayesesi gibi alışveriş refleksleri zayıflar.
• Müşterinin ambalaj ile arasındaki bu görsel iletişim uzun süreli inceleme ve kararsızlık yerine, beğeni ve satınalma ile sonuçlanır.
• Üretici daha hızlı ve daha kolay sattığı üründen kısa sürede yeni sipariş alır.
• Müşteri ve üretici arasında oluşan arz-talep sürekliliği bir süre sonra üreticinin hatırı sayılır bir markaya sahip olmasını sağlar.
• Üretici, ürünü ve ambalaj kalitesi ile değer verdiği müşterilerinin talebini karşılamak için üretimini ve hizmet kalitesini artırır.
• Müşteri özel bir ambalaj sayesinde aldığı ürünle yeni bir marka saplantısına sahip olur. Bu durum hem ambalajın tasarımına önem veren üreticinin hemde bu ürüne yatırım yapan satıcının kazancıdır.
Hangi amaca hizmet ederse etsin “tasarım bir hedef için üretilir” ve doğru tasarıma harcanan emek de, para da hiçbir zaman ziyan olmaz.
Herzaman dediğim gibi ; Eğitim ve kültür seviyesi ne olursa olsun her insanın algılama, güzel olanı seçebilme, farkı ayırt edebilme yeteneği vardır. Mona Lisa’nın kusursuzluğu bir entellektüeli etkilediği gibi bir çobanı da hayran bırakır. Meslek hayatı boyunca binden fazla tasarıma imza atmış bir grafik tasarımcı olarak bu tezimi yüzlerce defa doğruladığıma inanabilirsiniz.
Yada “En iyisini siz bilirsiniz”.
1.İlk intiba çok önemlidir diye düşünür, görüşmeye 1-0 galip başlamak, işveren yada müşteriyi önce görünüşünüzle etkilemek için sinek kaydı bir traşın arkasından son derece şık bir takım elbise giyinir, hoş kokulu bir parfüm sıkarsınız. ( Bayanlar için traş kısmını es geçiyorum )
2. “Görünüşümün pek bir önemi yok ! Ben zaten işimde en iyisiyim…” yada “müşterimin ürünümü başka yerden temin etmesi zaten mümkün değil, Tarzan gibi gitsem yine satarım” dersiniz.
Tanınmış bir marka, kalitesi tescilli bir ürünü en uygun fiyata müşterisine sunuyorsa ve ” Üretebildiğim kadarını zaten satıyorum, fazla para bizi bozar “ diye düşünüyorsa bu makale onları ilgilendirmiyor demektir.
Alışveriş kültürümüzü semt pazarlarından grosmarketlere ve binlerce metrekarelik alışveriş merkezlerine taşıdığımız günümüzde bazı değerler de yer değiştiriyor veya yeniden düzenleniyor. İhtiyaç duyduğumuz bir ürünün belkide yüzlerce alternatifini bir arada bulduğumuz bu alışveriş merkezlerinde basit bir makarna yada peynir bile onlarca çeşit ve onlarca marka ile alıcısını raflarda dakikalarca düşünmeye, tercih yapmaya zorluyor. Daha 5-6 yıl öncesine kadar fırına gidip “iki ekmek” derken, bugün grosmarketlerin ekmek reyonu önünde sanki bütün Dünya’nın kaderi bizim seçimimize bağlıymış gibi hangi ekmeği alacağımızı düşünüyoruz. Saatlerimiz alışveriş merkezlerinde geçiyor. Oraları tercih ediyoruz çünkü ekmekten bilgisayara, bardakdan araba lastiğine, peynirden karpuza kadar (bahçe mobilyası dahil) alabileceğimiz herşey o dört duvarın içinde mevcut. Hemde onlarca farklı kalite ve fiyatla.
Seçeneklerin bu kadar çok olduğu bir ortamda insanın en büyük yardımcısı ise “Ambalaj”. Ürünü kim yapmış, nerde yapmış, içine ne koymuş, hangi şartlarda üretmiş, kimden izin almış, ne zaman üretilmiş ve hatta bir tarafını kesip fabrikaya postaladığınız da araba veriyormu..? gibi bir çok sorunuzun cevabını üzerinde bulduğunuz “Ambalaj”. Yani ürünün sessiz satıcısı. Saydığım bu soruları ve daha fazlasını cevaplamak bir ambalajın öncelikli amacıdır. Ancak enaz soruları cevaplamak kadar önemli bir hedefi daha vardır ambalajın ; Satmak ! Yani alıcısını kendini tercih etmeye ikna etmek ve hatta onun psikolojisini kontrol altına alarak buna zorlamak.
Yukarıda verdiğim 1. madde örneği ( İlk intiba çok önemlidir… ) bizim konumuzla bire bir örtüşüyor çünkü ” Ambalaj da, ürünün elbisesidir “ ve ürün rafta müşterisi ile karşılaştığı anda aralarında psikolojik bir iş görüşmesi başlar, ürün giydiği elbisesi (ambalaj) ile bu iş görüşmesini galibiyetle sonuçlandırmak için alıcısını tavlamak, cazibesiyle etkilemek, onu cezbetmek zorundadır. Ambalaj da tasarımın önemi bu görüşmeden hemen önce başlıyor. Alışveriş marketlerinde ürünler sınıflandırılmış reyonlarda, kategorize edilmiş şekilde düzenlenirler, yani bakliyat reyonundaki raflarda on farklı marka, onlarca farklı ürün çeşitiyle müşteriye sunulur. Önce ürünler sonra markalar kategorize edilmiştir. A marka makarna, yine A marka pirinçle yanyana gelmez. Aslında bu sistem alıcı için avantaj ama marka sahibi satıcı için dezavantajdır. Makarna reyonuna girdiğinizde kırmızı-yeşil renklerin hakim olduğu bir ortam görürsünüz ve bu renklerdeki monotonluk yetmezmiş gibi bütün ambalajların tasarımları da neredeyse birbirinin aynısıdır. Çorba, salça, meşrubat, çay, turşu gibi daha bir çok üründe bu renk ve tasarım benzerliği maalesef kronikleşmiştir.
Renk ve tasarım monotonluğunda ürün kendisini ifade etme sıkıntısı çeker. Tamamı kamuflaj giyinmiş binlerce asker arasında sizin kardeşiniz veya oğlunuz hemde öylece esas duruşta beklerken nasıl farkedilebilsin ki ?
Ambalaj da tasarımın hedefi farkettirmektir. Binlerce kamuflajlı askerin arasına beyaz gömlekle girmektir. Kırmızı rengin makarna, sarı rengin çay ile hiçbir alakası yoktur. Algı psikolojisinde ne kırmızı makarnayı, ne de sarı renk çayı çağrıştırmaz. Ambalaj da profesyonelce işlenmiş bir tasarım, ürünün farkedilebilirliğini artırır, satışı kolaylaştırır, alışverişi hızlandırır. Aynı şekilde bir ambalaj tasarımı, müşterinin marka saplantısını yok eder, ufak tefek fiyat farklarını boşvermesini ve aldığı ürüne güven duymasını sağlar.
Bütün bu avantajların yanısıra kaliteli bir ambalaj tasarımının yetemeyeceği bir durum vardır. Üretici yada satıcı şuna karar vermek zorundadır ;
Ürünü ya daha fazla yada daha pahalı satmak ! İkisinin aynı anda olması pek mümkün değildir. Çünkü ; Ürünü daha fazla satacağınız hedef kitle ile, daha pahalı satacağınız hedef kitle farklıdır. Bu farklılık ürün alıcısının gelir ve kültür düzeyinde ortaya çıkar. Büyük bir marketde sızma zeytinyağının bir litresini en fazla 12 TL den satabilirsiniz, aynı zeytinyağını bir gurme mağazada yarım litrelik (500ml) özel bir şişeye doldurarak 15 TL’ye satarsınız ki bu da litresi 30 TL demektir. Gurme mağazada satacağınız zeytinyağı, kalite beklentisi yüksek müşteri kitlesinin görsel zevkine hitap edecek bir ambalaja ve tasarıma sahip olmak zorundadır. Zeytinyağınızı rakiplerinizden daha fazla ve daha hızlı satmak için ürününüze çok şık bir elbise giydirmek zorundasınız.
Ambalaj da kaliteli, farklı, profesyonel bir tasarımın hem üreticiye hemde satıcıya sağladığı bazı avantajları şöyle sıralayabiliriz ;
• Üreticinin, ürününü satmak istediği mağaza, market veya toptancılarla anlaşmasında ciddi bir avantaj sağlar.
• Mağaza veya marketlerde parakende alışveriş yapan müşteri kalabalık raflarda ürünü daha hızlı farkeder.
• Müşterinin görsel zevki ön plana çıkar, marka saplantısı ve fiyat mukayesesi gibi alışveriş refleksleri zayıflar.
• Müşterinin ambalaj ile arasındaki bu görsel iletişim uzun süreli inceleme ve kararsızlık yerine, beğeni ve satınalma ile sonuçlanır.
• Üretici daha hızlı ve daha kolay sattığı üründen kısa sürede yeni sipariş alır.
• Müşteri ve üretici arasında oluşan arz-talep sürekliliği bir süre sonra üreticinin hatırı sayılır bir markaya sahip olmasını sağlar.
• Üretici, ürünü ve ambalaj kalitesi ile değer verdiği müşterilerinin talebini karşılamak için üretimini ve hizmet kalitesini artırır.
• Müşteri özel bir ambalaj sayesinde aldığı ürünle yeni bir marka saplantısına sahip olur. Bu durum hem ambalajın tasarımına önem veren üreticinin hemde bu ürüne yatırım yapan satıcının kazancıdır.
Hangi amaca hizmet ederse etsin “tasarım bir hedef için üretilir” ve doğru tasarıma harcanan emek de, para da hiçbir zaman ziyan olmaz.
Herzaman dediğim gibi ; Eğitim ve kültür seviyesi ne olursa olsun her insanın algılama, güzel olanı seçebilme, farkı ayırt edebilme yeteneği vardır. Mona Lisa’nın kusursuzluğu bir entellektüeli etkilediği gibi bir çobanı da hayran bırakır. Meslek hayatı boyunca binden fazla tasarıma imza atmış bir grafik tasarımcı olarak bu tezimi yüzlerce defa doğruladığıma inanabilirsiniz.
Yada “En iyisini siz bilirsiniz”.