Başka toplumlar arasında yaşamadığım için başka yerlerde insanın eleştiri karşısında çoğunlukla halet-i ruhiyesi nasıldır bilemiyorum. Ancak ülkemizde eleştiri kültürünün yerleşmediğini, daha doğrusu hem eleştirenin, hem de eleştirilenin belli sınırlar içinde kalamadığını düşünüyorum.
Beğeni ile eleştiri arasında büyük farklar olduğunu söylemek isterim. Herkesin bildiği bir söz vardır, "bir yemeğin iyi olup olmadığını anlamak için yemek pişirmeyi bilmek gerekmez" şeklinde. Burada beğeni söz konusudur, kişinin bir çalışmayı beğenip beğenmeme hakkı vardır. Ancak yemek pişirmeyi bilmeyen kişinin, "bu yemeği şu şekilde pişirseydin, şu baharat yerine bunu koysaydın" gibi yaklaşımları beğeni olmaktan çıkıp eleştiriye dönüşür. Tam bu noktada kişinin atıp tuttuğu alandaki yeterliliği sorgulanabilir.
Gerçek yaşamımızda fazla karşılaşmasak da, internet gibi, insanların hiçbir zaman yüzyüze gelmeyecekleri ortamlarda, ruhsal patlamalarını, bastırılmışlığını, ezikliğini tatmin etmek isteyenlerin çabalarını sıklıkla görebiliriz.
Öte yandan eleştiriye karşı bir de "antieleştiri" çabaları var ki, en az bir önceki kadar anlamsız ve gülünç. Birçok açıdan eksiklerle ve yanlışlarla dolu bir çalışmayı "motivasyon", "kalp kırmama" gibi gerekçelerle anlamsız yere pohpohlamak, çalışma sahibine ne yazık ki koskoca bir hiç kazandırır. Birçok çalışması bu şekilde anlamsızca pohpohlanan kişinin özgüvenine belki geçici olarak katkıda bulunabilirsiniz. Ta ki, gerçek dünyada bir iş görüşmesine kadar. Orada yerle bir olacak olan özgüvenin tamirine de katkıda bulunabilinecekse sözüm yok tabii.
Benim de başıma geldi, hatta eleştiriden öte, çalışmamın çalıntı olduğu bile söylendi. Üstelik tarz öylesine pespaye, öylesine bayağı idi ki, aynı tarzda cevaplayıp forum içinde kendimden utandığım bile oldu. Her türden, her kaliteden insanların bulunabileceği ortamlarda bu türden olayların da yaşanabileceği tecrübeyle öğreniliyor işte..