çalışmanız hakkındaki açıklamalrınızı okurken gözüm kullanıcı adınıza takıldı...
"Imperatore34" hep böyle çelişkiler içindemisiniz yoksa insanları yanıltmak mıdır niyetiniz.
çalışmanıza diyecek çok şey yok. sadece çok profesyonel olmadığını düşünüyorum.
zaten fırçalar yardımıyla yapılmış olduğunuda kendiniz dile getiriyorsunuz?
saygılar...
1-Ben çalışmam hakkında herhangi bir çelişkide değilim, sadece çalışmada kullandığım karakter hakkında daha önce olumsuz yorumlar aldım aynen şöyle: ''Tapınak Şovalyesi'' Kudüs'te, yani ne anlatmaya çalışıyorsun? Hristiyan mısın? Hristiyan propogandası mı yapıyorsun? Hristiyan şovalye yaptın madem, ama neden özellikle kudüs? ... vs. gibi yorumlar. Böyle yorumlar gelmesin diye önceden bu konuya açıklık getirdim hepsi bu. Herhangi bir çelişkim yok. Çelişki bende değil, burdaki bazı insanlarda. Ayrıca ben insanları hangi konuda yanıltmak isteyeyim? lütfen bunu açıklayınız, sözünüzü yarım bırakmayınız.
2-''Çalışmanıza diyecek çok şey yok. sadece çok profesyonel olmadığını düşünüyorum.'' demişsiniz. Ben Profesyonel olduğumu iddia etmedim, küçüklüğümden beri resim yapmak, resim çizmek benim en büyük uğraşımdır. Kalemle ilk tanıştığımda daha yazıdan önce resim yapmayı benimsemiştim. Ama ben profesyonel oldugumu iddia etmedim hiçbir zaman. neden böyle bir söz söyleme ihtiyacı duydunuz onu da anlamadım.
3-Fırçalar yardımıyla yapmak diye birşeyi nerde okudunuz çalışmamda lütfen bir daha okur musunuz? Ben öyle birşey mi yazmışım çalışmama? Bu çalışmamı kurşun kalemle çizdim ve ilkokuldan bildiğiniz boyama kalemleri ile boyadım. Benim Photoshop kullanmamın sebebini yazmıştım ama bir daha yazayım isterseniz : ''ben bu çalışmamı düz beyaz bi resim kağıdına yaptım lise zamanında. O zamanlar elimizde plastik çantasıyla okula götürdüğümüz resim defterleri varya, işe o kağıtlardan. Daha sonra bu resmi bilgisayara aktarabilmek için Cep telefonu ile fotosunu çektim. Haliyle cep telefonu ile fotosunu çekince biraz daha matlaştı çalışma. O matlığı gidermek için Photoshop'ta bir filtre (üstüne basıyorum ''fırça'' değil, ''Filtre'') kullandım ki, parlaklığı açılsın ve daha doygun görünsün diye. Birde beyaz kağıtta çalışmayı yaptığım için, çalışmaya anlattığı dönem olan 1099-1199 yıllarına ait bir hava katsın diye altına eski, yıpranmış kağıt görünümü verdim. Hepsi bu.
Yorumunuz için teşekkür ederim.. Saygılarımla
Enteresan bir konu,Kudüs,haçlı seferleri ve Selahattin Eyyübi dikkatimi çekmiştir kendimi bildim bileli...
Mescid-i Aksa'nın yapımı Hazret-i Davud Peygamber ile başlamıştır ve oğlu Hz.Süleyman tarafından tamamlanmıştır.Hz.Muhammed, Burak adlı at ile Mescid-i Haram'dan alınarak mescid-i aksaya götürülmüştür.Bu noktadan sonra miraç başlamıştır.Bundan dolayı 1099 yıllarında da mevcut olduğunu gayet normal söyleyebiliriz.
En üsteki çizim bir tarih ansiklopedisinin minyatür çizgilerini anımsatıyor.Fakat ikinci aşamadaki dijital atmosfer bir çok teferruatı gerektirdiği için ortaya çıkan aksaklıkları bariz gözler önüne seriyor.Başta şovelyenin bacaklarının olmaması,elin küçük ve başın büyük olması vb. sorunlar olsada soyut arkaplana sahip ilk çizimi her zaman tercih ederdim.
Sıkıntı yaşanmaması için üstüne basarak açıklamalar yapmışsın ve gayet haklısında.Bu tarz kısıtlamalar bizlere bişey kazandırmaz bilakis kayıplar meydana getirir.Çünkü çizim sanatı adında icra edilen gözlem ve uygulamadır.Bir tapınak şovalyesinin kalkanını,giydiği zırhı,miğferini ve atlarını nasıl süslediğini araştırıp çizmek kadar normal ne olabilir.Belki ilerde Selahattiin Eyyübi zamanındaki bizim zırhlarıda araştırıp çizecek ve bu iki orduyu çarpışırken tasvir edebileceğin hatasız dev çalışmalar yapacaksın.Asıl olan objektif ve araştırmacı olmaktır.
Bu arada Osmanlı çalışmalarınıda görmek isterim.
kolay gelsin.
Aslında Tapınak Şovalyelerinin hikayesi Kudüs'e giren haçlıların hikayesinden belli bir süre sonra ayrılmaktadır.
Çalışmada mescid-i aksa'nın bulunduğu bölgeyi özellikle simge etmemin sebebi de Tapınakçılar'ın hikayesinin direkt olarak bu bölge ile bağlantılı oldugu ve burada başladığı. O zamanlar Süleyman Mabedi, yada Süleyman Tapınağı olarak isimlendirildiği için mescid-i aksa var mıydı bilmiyordum, Ama yorumda bunun bilgisini yazmışsınız bu yüzden çok teşekkür ederim. Tapınak Şovalyeleri ve ortaçağlardaki dönemleri hakkında benim de ilgimi çeken ve kendim onlarca kaynaktan okuyup öğrendiğim hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Aşağıda yazdığım bilgiler tamamen aklımda kalan bilgilerden olduğu için konu içerisindeki bazı kişilerin isimlerini hatırlamadığımdan (Örneğin dönemin Fransa Kralı'nın ismi aklımda değil o yüzden sadece ''Fransa Kralı'' diye belirttim) eksik yazmış olabilirim. Bağışlayın.. Yazının uzunluğundan dolayı sıkılmadan okumanız için mümkün olduğu kadar aklımda kalanları tarihi bir hikaye tadında yazmak istedim, umarım sıkılmazsınız
Bu resimdeki şövalyenin ve kudüs'ün tasvir edildiği arka plan'ın zaman dilimi olarak geçtiği dönem 1099-1199 yılları arasıdır. (Yani Kudüs'e yapılmış olan haçlı seferinden sonraki dönem) Şehirdeki Yahudi ve Müslümanları katlederek kıyımla Kudüs'ü fetheden haçlılar, burada (Kudüs'ten Antakya'ya kadar) büyük bir latin imparatorluğu kurdular (1099). Daha sonra burada imparatorluğu ayakta tutmak için örgütlenmelere ayrıldılar ve her örgüte koruması için bölgeler verildi. (Yani baronluklar kuruldu). Bu bölgelerden bugünkü Mescid'i Aksa'nın bulunduğu bölgenin komutası (O zamanlarki ismi Süleyman Tapınağı) 9 kişiden oluşan, ''Tapınak Şovalyeleri'' isimli bir örgüt'e verilmiştir. Kısaca ''Tapınakçılar'' olarak ta bilinirler. Burdaki asıl görevleri, Kudüs'e gelen hristiyan hacı'larını korumak olan tapınakçılar, bir dönem Süleyman Mabedi'nde gizli araştırmalar yapmışlar ve kendi içlerinde inançlarını değiştirmişlerdir. Dışarıya karşı her ne kadar ''Hristiyan Şovalyeler'' görünümünde olsalar da aslında Süleyman Tapınağı içerisinde buldukları gizli öğretileri benimsemişlerdir. Bu gizli öğretiler, Eski putperest Mısır'dan kalma ''Kabala'' ve ''Büyü'' öğretileridir. Kudüs'te kaldıkları zaman dilimi boyunca özellikle tapınak şovalyeleri müslümanlara çok eziyet etmişlerdir. (Birçoğunuzun duyduğunu düşündüğüm Cennet'in Krallığı adlı Hollywood yapımı ünlü bir film bu konuyu güzel bir şekilde aktarmış. Eminim aranızda izleyenler olmuştur). Ancak haçlıların buradaki hakimiyeti bir asır sürmüş ve bu asrın sonunda Selahaddin Eyyubi komutasındaki müslüman orduları Kudüs'e girerek burayı Hristiyanların elinden geri almıştır (1199). Müslümanlar'ın Bu zaferi ile Tapınakçıların Kudüs'teki günleri sona ermiştir. Sadece Acre (Akra) Kalesinde Kudüs'ü Müslümanlar'dan geri almak için yeni bir haçlı ordusu ile buraya gelmiş ve yerleşmiş olan zamanın Ingiltere Kralı Richards The Lionheard (Aslan Yürekli Richard olarak bilinir) binlerce müslümanı kalede zaptederek Selahaddin Eyyubi'den esirlerin canlarına karşılık fidye istemiştir. Selahaddin Eyyubi bu fidyeyi düzenli olarak Akra'ya yollamıştır ancak bir gün Fidye'lerden birinin gelişi gecikince Aslan Yürekli olarak Bilinen Richards kendisini sıkan bu gecikmeden dolayı 3000 adet müslümanı, kadın çocuk demeden boyunlarından vurdurtarak idam etmiştir. Belli bir zaman sonra Selahhaddin Eyyubi ile Kral Richards arasında yapılmış kırılgan bir barış anlaşması ile bölgedeki haçlılar tamamen Avrupa'ya çekilmiştir. Kral Richards ayrıca Tapınakçılara olan yakınlığı ile de bilinir. Öyle ki Tapınakçılar Kudüs'ten çekilirken Kral Richards, Kıbrıs adasını uygun bir fiyata Tapınakçılara satarak bu dostluğunu kanıtlamıştır. Daha sonra Kıbrıs üzerinden Avrupa'ya açılan tapınakçılar burada çok zenginleşmişlerdir. Tefecilik Avrupa'da yasaklanmış olmasına rağmen kredi ile borç vermekten çekinmiyorlardı. Çünkü Tapınakçılar o denli güçlenmişlerdi ki Krallara bile borç para vermeye başlamışlardır. Zamanın birçok kralı savaşlarda hazinesi boşaldıkça tapınakçılardan borç almıştı. Bu da tapınakçıları onlara karşı söz sahibi yapmıştır. Kimi kaynaklara göre tapınakçıların bu gücü ellerinde bulundurdukları gizli bir şey'i Papa'ya karşı şantaj yaparak, Papa eğer Tapınakçılara haklar vermez ise Hristiyanlığı tamamen sarsacak denli kanıtlara sahip olduklarını söyleyerek kazandıkları ileri sürülmektedir. Bazı kaynaklar bu kanıtların Hz.Musa'nın içinde kutsal emanetlerin ve tevrat'ın aslı bulunan ''Ahit Sandığı'' olduğunu düşünmektedir. Bazı kaynaklarda ise bu gizli şey'in Hz.Isa'dan kalma ''Kutsal Kâse'' adı verilen birşey olduguna inanılmaktadır. (Da Vinci Şifresi kitabı ve Sinema Filminde bu konuya değinilmiştir). Her ne olduysa tapınakçılar Papa tarafından büyük ayrıcalıklarla ödüllendirildiler. Onlara ilk verilen ayrıcalık; tapınakçıların kendi kiliselerini inşaa edebilme hakkı oldu. O zamanlar kilise kavramı Avrupa için çok önemlidir. Kilise Avrupa'da bir genel meclis gibi görülmekte ve birçok karar avrupa adına kilise de Papa ve kutsal konsey tarafından alınmaktaydı. Tapınakçıların kendi kiliselerini inşa edebilme hakkı demek, kendi dünya görüşlerini ve kendi meclis'lerini kurma hakkı demek oluyordu. Bir nevi, tapınakçılar tek başlarına devlet olmuş oluyorlardı. Tapınakçılar kendi kiliselerini inşa etmek için kendilerine has bir mimari üslup geliştirdiler; Gotik ( Gothic ) mimari. Gothic o zamanlar için yeni bir kelime değildi. Eski Roma zamanından kalan Germanic (Cermanik) kökenli bir kelimedir ve o zamanlar yaşayan Cermanik (Bugünkü Almanlar'ın ataları) topluluklara ve barbarlar olarak adlandırılan bazı toplulukların görüşlerinden biridir. Tapınakçıların bu anlayışı mimaride benimsemesi Gothic kavramını yeniden doğurmuştur. Tapınakçıların Kiliselerinde Hristiyanların kutsal saydıkları hristiyan haç'ı bulunmaz. Onun yerine birçok pagan (putperest) semboller ve motifler kullanılmıştır. Tapınakçılar Avrupa'da yüzlerce şato ve kiliseler inşa etmişlerdir.
Ortaçağların sonuna doğru tapınakçıların kendi içindeki gizlilik ve çok büyümeleri sebebiyle Fransa kralı tarafından tehlikeli bir örgüt oldugu düşünülerek çıkarılan bir tutuklama emrinden sonra tapınakçıların çoğu tutuklanmış ve yakılarak idam edilmişlerdir. Tapınakçıların gizli toplantı yaptıkları pek çok sayıda yerler tespit edilip aranmış, ancak tapınakçıların öğretileri veya gizli tuttukları sanılan şeylere dair bir iz bulunamamıştır. Tapınakçılar kendilerini gizlemeyi başarmışlardır. Kurtulan tapınakçılar dönemin Katolik bir devleti olan, ancak Katolik kilisesi ve Papa tarafından üvey evlat muamelesi gören İskoçya'ya sığınmışlardır. Iskoçya o zamanlar Ingilizler ile savaş halindedir. Tapınakçılar bu savaşlara Iskoçların yanında yer alarak katılmışlar ve böylece Iskoçlar tarafından kendilerine büyük serbestlikler verilmiştir. Burada isim değiştirmişler ve Duvarcı loncalarına sızmışlardır. Bu loncalar daha sonra mason loncalarına dönüştürülmüştür. Daha sonra bu kamuflaj ile tapınakçılar daha güçlü halde Avrupa'ya geri dönmüşlerdir. Fransız ihtilali ve 18.yy'ın önemli olaylarında tapınakçılar birçok olayda baş aktör olarak bilinir. Osmanlı devletinin içine 18.yy'da (Meşrutiyet Döneminde) girdiği bilinmekte olan tapınakçılar Osmanlı Imparatorluğu'nda da faaliyetler göstermişlerdir. Türkiye'deki ilk kolları Jön Türkler (Jean Turks) olarak bilinir. Ittihat ve Terakki Cemiyetini kuranlar da Jön Türkler olarak bilinmektedir. 1923'teki istiklal savaşından sonra ve Cumhuriyet'in ilanından sonra Türkiye'de faaliyet gösteren Mason locaları Atatürk tarafından ''kökü dışarıda zararlı bir cemiyet'' olarak adlandırılmış, çalışmalarına son verilmiş ve localar kapatılmıştır. Atatürk'ün vefatından sonra bu localar'ın faaliyetlerine tekrar izin verilmiştir. Günümüzde dünyanın en gizli ve en güçlü örgütlerinden biri olarak bilinen tapınak şovalyeleri, veya bilinen ismi ile Masonluk aslında ortaçağlardaki tutuklama olaylarından sonra asla yok olmamış ve yaşamaya devam etmektedir. Tapınakçıların hikayesi gizliliğinden dolayı her zaman bir sır ve merak konusu olmuştur.
(Burada anlattığım tüm konu, benim konu üzerine okuduğum çeşitli kaynaklardan aklımda kalanlardır. Bu yazıdaki herşeyin doğruluğu konusunda kesin birşey söyleyemem çünkü ben de okuduklarım kadarını biliyorum. İçinde kesinlikle kendi yorum ve düşüncelerim de yoktur. Tarih bilimci değilim, Sadece Tarihi seven ve tarihle ilgili yazı, makale vs. yazıları okumayı seven bir okuyucuyum O yüzden içinde doğru olmayan bilgiler oldugunu düşünecek olursanız size konuyu daha iyi anlamanız için birçok tarafsız kaynağı araştırmanızı tavsiye ederim.
)