Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Napoleonic Süvari Çizimi

Imperatore34

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
7 Mar 2008
Mesajlar
454
Tepkime puanı
21
Napoleonic Süvari

Napoleonic_French_Cavalry_by_Imperatore34.jpg


Program : Adobe Illustrator CS3 + Adobe Photoshop CS3
Kullanılan Araçlar & Özellikler :

Adobe Illustrator : Mesh tool, tek geçişli gradient
Adobe Photoshop : Brush tool ve burn tool (gölgeler için)

Açıklama : Çizim ve renklendirmenin tamamını Illustrator'de yaptım. üzerindeki bazı gölgelendirme ve parlaklık efektleri için de vektörel olan çalışmayı Photoshop'a aktarıp görsel olarak işledim. Ortaya bu sonuç çıktı :)

---

''1700'lü yılların sonları... Dünyanın çehresinin giderek değişmekte olduğu bir dönem. Bir zamanlar derebeylerin hüküm sürdüğü dünyada insanlık bazı belli başlı bölgelerde parça parça yaşardı. İnsanların kurdukları şehirlerin çevresine duvarlar örülür, askeri oluşumlar kalelerle çevrilir ve insanlık bulunduğu bölgeyi dışarıya karşı böyle korurdu. O zamanlar aile onuru ahlâk ile, askeri onur ise kılıç ve kalkan ile, bileğin gücüyle ölçülürdü.. Bu erdemler bakımından eskiyi günümüze hep tercih etmişimdir.. Zamanla insanlık çoğalmış ve parça parça yaşayan insanlık genişçe yeryüzüne yayılmış, derebeyler artık yıkılmış, büyük imparatorluklar kurulmuş, haritadaki boş olan kısımları yavaş yavaş doldurmaya başlamıştır. Ama insanların arasındaki sınırlar yine ortadan kalkmamıştır. Sınırlar bu kez duvarlar ile değil, kalem ile kağıda çizilir olmuş. Ancak belli bir zamana kadar bazı değerler insanlık tarihindeki yerini korumuştur. Ta ki sanayi ateşi dünyayı topyekün sarana kadar. Şimdi ise ahlâk ve onur kelimeleri eskisi kadar zikredilmiyor, aile kavramı eskiden olduğu gibi önemsenmiyor. Askeri onur derseniz, namlunun içinde, bilekte değil parmağın tetik ile arasına gizlenmiş, namludan olağanca hızı ile fırlayan merminin düştüğü yere yetişemeyecek kadar uzakta biryerlerde... İşte yeni dünyanın eskisi ile arası bu denli uzak.. İnsanlık artık o hale gelmiş ki, güçlünün zayıfı ezdiği, güçlülerin iktidar sahibi olup zayıf olanların uygarlık kısvesi altında sömürge edildiği, çok sömürgesi olanın en iyi sayıldığı ve sömürge edinmeyenin, zayıfları ezmeyenin batışa geçtiği bir zaman... Tarihin kötü cilvesine bakın ki, bir zamanların en büyük medeniyetlerinden biri olan şanlı Osmanlı Imparatorluğu'nun çökmesinin önemli nedenlerinden biri de budur...

İşte dünyanın seyir defteri tam böyle iken Italya yakınlarındaki korsika Adası'nın Ajaccio kentinde, bir yaz ayının son çeyreğinde Napoleon adında bir Fransız dünyaya geldi. Tarih; 15 Ağustos 1769... Onun doğduğu sıralarda dünyada emperyalizm ve sömürge yarışı hız kazanmıştı. Napoleon daha küçük yaşlarda iken ileride nasıl bir insan olacağını, aklındaki Napoleon portresini henüz bu yaşlarında çizmeye başlamıştı. Bir gün okuldaki bir arkadaşı Napoleon'un kısa boyu ile alay edercesine; ''Savaş çıktığı zamanlar sen bu boyla daha ata bile binemezsin..'' demesi üzerine Napoleon ona; ''Savaş çıktığında ata binmeyeceğim... Ben ata bindiğimde savaş çıkacak'' şeklinde cevap vermiş, gelecekteki Napoleon'u adeta daha o zamanlar görmüştür. 1779 yılında Brienne'de öğrenim gördükten sonra 1784'te Parisien École Royale Militaire (Paris Kraliyet Askeri Okulu)'nda askeri eğitim almıştır. Kısa zamanda siyasi ve askeri anlamda ilerleme kaydeden Napoleon, General olarak atandığı orduları ile sayısız zaferler kazanarak askeri anlamda dönemin en saygın askeri otoritelerinden biri olmuştur. Tarih 1796 yılını gösterdiğinde General de Beauharnais'in dul karısı Josephine ile evlendi ve hemen akabinde Italya'daki Fransız ordusunun başkomutanlığına atanan Napoleon, Kuzey Italya'ya hakim olan Avusturya ordularını peş peşe yenilgiye uğratarak Viyana önlerine kadar geldi. Avusturya'nın barış istemesi ile savaş sona erdi. Fransız yönetimi 1798 yılı başlarında Napolyon'u Ingiltere'nin sömürge ilerleyişini durdurmak ve safdışı bırakmak için Britanya adasını istila etmekle görevlendirdi. Ancak Napoleon o zamanların en büyük gücü olan deniz gücünü elinde bulundurmadan böyle bir seferin başarısızlıkla sonuçlanacağını ve en mantıklı sonucun ingiltereye karşı ticari istila stratejisi güdülerek elde edileceğini savunmuştur. Bunun için de, Mısır'ın işgal edilmesini ve Ingiltere'nin Uzakdoğu'ya açılan ticaret yolunun kesilmesini önermiştir. Bu amaçla 1798 yılında Mısır seferine çıkan Napoleon öncelikle Ingiltere donanmasını yenilgiye uğratarak Malta'yı fethetti. Bu büyük başarının ardından Haziran 1798'de Iskenderiye'yi de ele geçirip Nil nehri boyunca Mısır'ın iç kısımlarına kadar ilerlemiştir. 1799 Şubat ayında Suriye üzerine yürümüş, ancak Akka kalesindeki sert Osmanlı direnişi karşısında Mısır'a geri dönmek zorunda kalmıştır. Fransa'ya döndükten sonra ülkesinde hükümet darbesi olmuş ve Fransa'da yepyeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem içinde Napoleon, siyasi, ekonomik, askeri ve eğitim gibi alanlarda çeşitli reformlar yaparak ülkesinde gelişmeye katkı sağlamıştır. Fransa'nın giderek büyüyen bir tehdit olduğunu düşünmeye başlayan Ingiltere Mayıs 1803'te Fransa'ya savaş ilan eder. Halkın desteğini de yanına alan Napoleon, 1804 yılının Mayıs ayında, kralcıların bir komplosunu bahane ederek kendisini Imparator ilan eder. Imparatorluk ilanı edip tacını kendi eliyle giymiş olmasına rağmen Paris'teki Notre Dame Katedrali'ndeki törende Papa VII. Pius'un da bulunmasını sağlamıştır. Mart 1805 te ise İtalya’da kendi kurduğu cumhuriyeti lağvederek kendini İtalya kralı ilan etmiştir. Bu zamandan sonra Ingiltere, Avusturya, Rusya, Napoli ve İsveç ittifak kurup Koalisyon devletleri olarak Fransa'ya karşı cephe almışlardır. Ekim 1805'te Fransız-İspanyol birleşik donanması Ingiliz donanması karşısında yenilgi aldıktan sonra Napoleon Ingiltere'yi safdışı bırakmak için öncelikle Ingiltere'nin müttefiklerini dize getirme yoluna gitmiştir. Bu durumdan yola çıkarak ordusu ile Manş kıyılarından Orta Avrupa’ya yürümüş, Ulm ve Austerlitz Muharebesinde parlak zaferler kazanarak Avusturya ve Napoli'yi savaş dışı bırakmıştır. Eylül 1806 da Prusya ordusunu Jena Muharebesi'nde, hemen ardından da Rus ordularını Friedland savaşında bozguna uğratarak zafer kazanmıştır. Ordusu ile Rusya içlerine kadar ilerleyerek Moskova kapısına kadar dayanmıştır. Ancak Ruslar Moskova'yı ateşe vererek Fransız ordusu'nun barınamayacağı bir harabeye çevirmişlerdir. Ordusu'nun Moskova'da barınamayacağını anlayan Napoleon bu nedenle geri çekilmiştir. Savaşlar içerisinde yıllar geçiren Napoleon bundan sonraki dönemlerde bazı iç sorunlarla uğraşmaya başladı. Fransa'ya bağlı devletlerde milliyetçilik akımları doğmaya başlamıştı. Zamanla bu akımlar güçlenerek artacak ve birçok çok uluslu imparatorluğun parçalanmasına ve çökmesine zemin hazırlayacaktı...

Rusya'dan çekilişi ve içteki karışıklıklar Koalisyon güçlerini cesaretlendirmişti. 1813 yılının Ekim ayında Napolyon Leipzig Muharebesi'nda yenilgiye uğrayarak iktidarını dalgalandırmaya başlamıştır. 1814'te koalisyon orduları Paris kapılarına dayandı. Napolyon imparatorluk tahtını bırakarak Elba Adasına sürgüne gönderildi. Elba adasında sürgün hayatı yaşarken Fransa'da yeni bir yönetim kurulmuştur ve bu yönetim Napoleon karşıtı bir yönetim olmuştur. O zamana kadar Napoleon Fransa'nın kutlu Imparatoru iken, sürgüne gönderildikten sonra onu destekleyen sadık dostları ve halk arasındaki Napolyoncu'lar vatan haini sayılmıştır. (Monte Cristo Kontu adlı hollywood filminde dolaylı şekilde de olsa bu döneme değinilir.. İzlemediyseniz tavsiye ederim :) )..

7 Mart 1815'te Elbe adasından kaçarak gizlice Paris'e, dolayısı ile tahtına geri döndü. Halkın desteğini tekrar topladı. Böylece Napolyon ikinci kez tahta çıkmış oldu. Kurduğu yeni ordu ile Belçika üzerine yürüdü, Ancak İngiliz ve Prusya orduları tarafından Waterloo'da ağır bir yenilgiye uğradı. Sonunda Napoleon Ingiliz birliklerine teslim oldu. İngilizler onu Atlantik'teki St. Helena Adası'na götürdüler. Son yıllarını bu küçük adada geçiren Napolyon, 5 Mayıs 1821'de 51 yaşındayken öldü. Cenazesi 1840 yılında Paris'e getirilerek Invalides'e gömüldü. Napoleon'un Mide kanserinden öldüğü söylenmiş olsa da, daha sonra yapılan araştırmalar sonucu arsenik ile zehirlenerek öldürüldüğünü ortaya çıkarmıştır.

Napoleon büyük bir siyasi ve askeri deha olarak tarihte adı geçen sayılı isimlerden biridir. Tarihte nerdeyse kayda değer askeri zaferi bile bulunmayan Fransa'yı dönemin bir numaralı imparatorluğu yapıp şaha kaldırmasından bile bu dehayı anlamak mümkündür. Ki aynı Fransa'yı, dönemin en güçlü sömürge imparatorluğu olan İngiltere ile yarışabilecek ve İngilizlere kafa tutabilecek düzeye getirmiştir. Hatta öyle ki neredeyse Ingiltereyi kendi evinde mağlup edecekti.. Ancak ne var ki tarih denilen şilt, her zaman galip olanlar tarafından yazılmıştır. Dolayısı ile Napoleon bazı kesimler tarafından sevilmez ve yerden yere vurulur. Napoleon'un birçok dahiyane sözü bile onu sevmeyenler tarafından çok kez çarpıtılır. Napolyon denince hemen herkesin aklına gelen ilk sözlerinden biri genelde ''Para, para, para...'' sözü olur. Ancak bu söz o kadar çarpıtılır ki Napolyon sanki paraya tapan bir insanmışcasına gösterilir. Ancak gerçekte O, bu sözü, kendisine yöneltilen; ''Hayatta ve askeri anlamda başarı elde edebilmek için en gerekli şeylerden biri nedir?'' sorusuna bir cevap olarak iç çekercesine söylemiştir. Mantıklı olarak düşünürsek bunun aslında paraya bir tepki sözü olduğunu bile anlayabiliriz. Yeri geliyor, biz bile bu sözü söylemiyor muyuz? Ama tabi Napoleon'u sevmeyen güçlü otoriteler Napoleon'u ezmek için onun sözlerini politik ağızlarla değiştirmişlerdir. Kaldı ki Napoleon egoist bir adam olsa ve ''dünya benim ayaklarımın altında döner'' diyen bir adam olsa idi toplum ve ahlâk üzerine veya kendi toplumundan başka bir toplumu övücü nitelikte birçok özlü söz söyleyebilir miydi?

Osmanlı ile askeri münasebetleri sırasında Napoleon'un Türklere karşı kazandığı hayranlığı onun birçok ünlü sözünden görmek mümkündür.

(''Dünya tek bir ülke olsa idi, başkenti Istanbul olurdu..'', ''Büyüklükte Fatih'in (Fatih Sultan Mehmet) çırağı bile olamam..'', ''Insanları yücelten iki büyük meziyet vardır; erkeğin cesur, kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır; icabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. işte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler..'')

Ayrıca ahlak, erdem, devlet, politika, toplum, ordu gibi konularda daha birçok örnek teşkil edici dahice sözleri vardır.

Not : Tarihi seven biri olarak bildiklerimi size öyküsel bir anlatımla paylaşmak istedim, umarım sıkılmamışsınızdır.. :) Yazdığım bilgiler içerisinde bir yanlış veya hata olduğunu düşünürseniz tarihi kaynaklardan araştırarak en doğru bilgileri edinmenizi öneririm, Sonuçta tarih bilimci değilim, hatalarım olabilir elbette..

Saygılarımla... Erhan...


---
''Une image vaut mille mots... (''Bir resim, bin soze bedeldir...)'' Napoleon Bonaparte
 
Son düzenleme:

Benzer konular

ma®tin

Kreatif Stratejist
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
10 Şub 2010
Mesajlar
5,536
Tepkime puanı
161
Atın gölgesinde bir anormallik var sanki açısı olmamış gibi elinize sağlık.
 

hasoly

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
17 Şub 2010
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
bana da kılıç biraz daha yukarı doğru eğimli olsa daha iyi görünebilirmiş gibi geldi, ancak genel olarak güzel çalışma olmuş. emeğine sağlık
 
Üst