Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
A) Simple: Do + V1

1.) Past (-di)

2.) Present (-ir)

3.) Future (-ecek)

B) Continuous: (-yor) Be + V1......ing

1.) Past (-yordu)

2.) Present (-yor)

3.) Future (-yor olacak)

C) Perfect: (-miş) Have + V3

1.) Past (-mişti)

2.) Present (-miş)

3.) Future (-miş olacak)

D) Perfect Continuous: (-mekte) Have Been + V1......ing

1.)Past (-mekteydi)

2.)Present (-mekte)

3.)Future (-mekte olacak)

To speak: Konuşmak

Önemli: Bir fiilin mastarsız haline (to’suz) o fiilin birinci hali denir.

 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
D) Perfect Continuous: Have Been + V1......ing

1. The Present Perfect Continuous Tense: I have been speaking. (Konuşmaktayım)0, 0,,,”
2. The Past Perfect Continuous Tense: I had been speaking. (Konuşmaktaydım)
3. The Future Perfect Continuous Tense: I will have been speaking (Konuşmakta olacağım)

Önemli: İngilizcede, zaman ne olursa olsun bir cümlede yapılacak değişikliklerin hepsi

yardımcı fiil üzerinde yapılır.

Önemli: Formal yazışmalarda kesinlikle kısaltmalar yapılmaz.

Önemli: İngilizcede bir olayın basit olması demek, continuous olmaması demektir.

Önemli: Bir olayın perfect olması demek iki olaydan öncekini vurgulamak demektir. Tek başına bir perfect olaya nadiren rastlanır.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
B) Continuous: Be + V1......ing

1.) The Present Continuous Tense: I a m speaking. (Konuşuyorum)

2.) The Past Continuous Tense: I was speaking. (Konuşuyordum)

3.) The Future Continuous Tense: I will be speaking. (Konuşuyor olacağım)

V1 V2 V3

Be:a m, is, are.......was, were...........been

Önemli: Her zamanda üç yapıyı bir arada gösterip üzerinde farklılığı görmek daha öğreticidir.

Continuous: Devamlı, devam eden.

Progressive: Kademe kademe gelişen.

Present: Şu an, hediye.

Önemli: Devamlı zamanları continuous ile ifade etmek daha uygundur. Con tinuous’ları anlatırken “Be” fiilleri ve bunların hallerinden bahsetmek verimliliği arttırır.

Önemli: Bir cümlenin zamanını öğrenebilmek için ilk önce yardımcı fiillere bakılır. Bu bize, bu cümlenin 4’lü gruptan hangisine gideceğimizi gösterir.

The student has been waiting for us.

My father will be repairing his car.

He had seen us.

We will have completed the study.

Önemli: Perfect’li cümleler tek başlarına bir yargı ile kullanılmaz. Daha iyi anlaşılsın diye bu cümleler verildi. Normalde bu cümleler ingilizcede yoktur.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
C) Perfect: Have + V3-/-D) Perfect Continuous: Have Been + V1......ing

C) Perfect: Have + V3

1.) The Present Perfect Tense: I have spoken. (Konuşmuşum)

2.) The Past Perfect Tense: I had spoken. (Konuşmuştum)

3.) The Future Perfect Tense: I will have spoken. (Konuşmuş olacağım)



D) Perfect Continuous: Have Been + V1......ing

1. The Present Perfect Continuous Tense: I have been speaking. (Konuşmaktayım)0, 0,,,”
2. The Past Perfect Continuous Tense: I had been speaking. (Konuşmaktaydım)
3. The Future Perfect Continuous Tense: I will have been speaking (Konuşmakta olacağım)

Önemli: İngilizcede, zaman ne olursa olsun bir cümlede yapılacak değişikliklerin hepsi

yardımcı fiil üzerinde yapılır.

Önemli: Formal yazışmalarda kesinlikle kısaltmalar yapılmaz.

Önemli: İngilizcede bir olayın basit olması demek, continuous olmaması demektir.

Önemli: Bir olayın perfect olması demek iki olaydan öncekini vurgulamak demektir. Yalnız başına bir perfect olaya çok az rastlanır.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
A) Simple: Do + V1

1.) The Simple Present Tense: (Geniş zaman)
Ayşe speaks.(Ayşe konuşur)

2.) The Simple Past Tense: (Dili geçmiş zaman)
Ayşe spoke.(Ayşe konuştu)

3.) The Future Tense: (Gelecek zaman)
Ayşe will speak. (Ayşe konuşacak)

İngilizler dilde kısaltmayı çok severler. İngilizcede temel zamanları 4 gruba ayırarak inceledik. Simple dışındaki gruplarda yardımcı fiillerle zamanları çekiyor ve yardımcı fiillere bakarak cümlenin hangi zamanla kurulduğunu öğreniyoruz. Örneğin “have” varsa perfect, “be” varsa continuous’tur diyoruz. Bu yüzden İngilizler, simple dışındaki üç grupta kısaltma yapamamışlardır.

I do speak. (Konuşurum)

You do speak

He does speak

We do speak

You do speak

They do speak

Simple zamanlarda yardımcı fiil olmadan da hangi zaman olduğunu anlayabiliriz. Cümleye bakarak “have” yok, perfect değil; “be” yok continuous değil, o zaman simple’dır diye kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu yüzden İngilizler Simple grupta kısaltma yapmışlardır.

Simple Gruptaki Kısaltmalardan Doğan Zorluklar

Bir fiilin isim hali ile birinci hali aynıdır. Simple Tense’lerde bu durum karışıklığa yol açmaktadır.

* To decrease: Azalmak (verb) To book: Rezerve yapmak (verb)

* The decrease: Azalış (noun) The book: Kitap (noun)

Bu zorluğu gidermek için simple cümlelerde üçüncü tekil şahıslarda temel fiile “s” takısı getirilir. Bu durum isimlerin tekil-çoğulu ile ters ilişkilidir. ”s” takısı kelimenin isim değil; fiil olduğunu gösterir.

This decrease: This tekildir. Decrease’de “s” takısı yok. O zaman bu isimdir diyoruz. (Bu azalış)

This decreases: This tekildir. Decrease’de “s” takısı vardır. O zaman bu fiildir diyoruz. (Bu azalma)

O halde şimdi simple zamanlara gidebiliriz.

1 .) The Simple Present Tense: (Geniş zaman): Ayşe speaks. (Ayşe konuşur)

Önemli: Simple present’te “do” kısaltılır. Eğer düz olumlu cümlede “do” varsa, bu vurgu için kullanılır.

I do believe. (Tabi ki inanıyorum)

2.) The Simple Past Tense (Dili geçmiş zaman)

I did speak. (konuştum)

Did, do’nun ikinci halidir. Simple past tenste yardımcı fiil kısaltılınca, kendisine uygulanan ikinci hale getirme temel fiile uygulanır. Yani temel fiil ikinci halde yazılır. Kısaltılmış şekliyle yazacak olursak;

I spoke şeklinde olur.

Fiillerin ikinci halinin kullanıldığı tek yer Simple Past Tense’ dir. V2 kullanıldığından isim ile karıştırma problemi de kalmıyor.

Eğer bu tense’ de did kullanılsa simple present tense’de olduğu gibi anlamı pekiştirmek içindir. Olumsuz, soru ve olumsuz soru cümlelerinde “did” yardımcı fiili kullanılır. Did’in cümlede olması durumunda temel fiil daima V1 halinde yazılı

1.) The Future Tense: (Gelecek zaman)

İngilizcede Future, bir zaman olarak kabul edilmez. Çünkü gelecekte olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değildir. Bu sebeple “Will” ve “Shall” aslında yardımcı fiil değillerdir. Bunlar Modall’lar içinde düşünülür. Bu sebeple normalde;

I shall do speak. (Konuşacağım)

You will do speak

Şeklinde yazılmalıdır. “Do” kısaltması yapıldığında, fiil de birinci halde olduğu için diğer Simple gruplarındaki gibi karışıklık olmuyor ve “Will” ve “Shall” sanki yardımcı fiilmiş gibi görev görüyor. Bu şekilde “–ecek, acak” anlamını temel fiile yükleyerek gelecek zaman anlamını katıyor.

Burada önemli bir nokta da şudur: Cümleyi olumsuz veya soru yaparken Simple grubunun yardımcı fiili olan “Do” yu çağırmaya gerek yoktur. Çünkü bu görevi yardımcı fiil rolü üstlenen “Will” ve “Shall” görür.

Modal matığı da bu şekildedir. Yani aslında modal’ların kullanımında da normalde “Do” yardımcı fiili vardır ve kısaltma yapıldığı için direkt olarak modal’dan sonra temel fiil birinci haldedir.

PRONOUNS

Pro:...nın yerine, ileriye. Noun: İsim (gramatikal olarak)

Bu yüzden “Pronoun” ifadesi ismin yerine geçen yani zamir demektir.Şimdilik özne olan ve nesne olan zamirleri göreceğiz.


Subject Pronouns Object Pronouns

I Me

You You

He Him

She Her

It + VERB + It

We Us

You You

They Them

Subject Pronouns’ lar mutlaka çekimli bir fiilden önce gelirler. Bu nedenle zaten bu zamirler özne; fiiller de yüklem oluyor.

Object Pronouns’lar da mutlaka çekilmiş fiillerden sonra gelirler.

Yukarıdaki tablodan da gördüğümüz gibi bazı özne ve nesne zamirleri birbirinin aynıdır. Bir cümlede böyle zamirlerin özne veya nesne olduklarını anlamak için bunların fiilden önce - sonra geldiğine bakmak gerekir.

Önemli: Özneler daima yalın haldedir. Kitap, okul, Ayşe gibi. Kitabi, okulda, Ayşe’ye gibi hal ekleri almış durumda kesinlikle özne olamazlar.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Bir Cümlenin Zamanını Bulma

Verilen bir cümlede zamanını bulmak için önce asıl fiile daha sonra da yardımcı fiillere bakılır. Bunların özelliğine göre cümlenin hangi zamanla kurulduğuna karar verilir.

We had been conducting the experiment. (Deneyleri yapmaktaydık)

Be + V1.....ing olduğundan “Continuous”lu bir zamandır diyoruz. Have var, “Perfect” ; ve V2 formda olduğu için de “Past” olduğunu söylüyoruz. Böylece cümlemizin zamanı “Past Perfect Continuous”tur.

Conduct: Yapmak, yürütmek, Beraber götürmek

Ducere: Conduct’un latincesidir. Lider, götürmek gibi anlamı vardır. İngilizcesi “Duce”dir.

Duct: Götürmek.

Con: beraber;

Conduct: Beraber Götürmek, yürütmek anlamına gelir.

Aşağıda yazacağımız cümlelerin zamanları da aynı mantık yoluyla bulunur.

She will be waiting for us this time next week. (O gelecek hafta bu zamanda bizi bekliyor olacak)

(Burada “for” bir edattır. Edatların kullanımı dilden dile farklılık arz eder. İngilizce’de bazı fiiller edatla kullanılır. Wait for: ...için beklemek gibi. Biz yukarıdaki cümleyi çevirirken “O, gelecek hafta bu zamanda bizi bekliyor olacak” deriz. Ama bir İngiliz bu cümleyi düşünürken “O, gelecek hafta bu zamanda bizim için bekliyor olacak” der.)

My father was watching them. (Babam onları izliyordu.)

I have seen it before. (Onu daha önce görmüşüm.)

He often critizes us. (O sık sık eleştirir.)

Thay had been struggling for victory. (Onlar zafer için mücadele etmekteydiler.)

Struggle for: ...için mücadele etmek

We stadied English at university. (Biz üniversitede İnglizce çalıştık.)

At: ...de, ...da. (Devamlılık arzeder. Ev, hastane, üniversite gibi süreklilik gerektiren ifadelerle kullanılır.)

İn: ...de, ...da. (anlık bir süre gerektiren durumlarda kullanılır.)
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Zamanların Kullanıldığı Yerler

Past Perfect Past Present Future

Past Perfect Continuous Past Continuous


Olay, bir noktada olup bitmişse,Simple

* Olay, bir devamlılık arz ederse Continuous

* Olay, bir olayın öncesi veya sonrası ile ilgili ise Perfect’tir.

Zaman çizelgesinden de gözlenebileceği gibi Simple Past ile Past Continuous çakışıyor. Bu yüzden ikisi aynı yerde kullanılabilir ve birbirinin yerini alabilirler.

Geçmişte iki olay çakışmıyorsa, biri diğerinden önce oluşmuşsa Perfect’ te gideriz. Past Perfect, past öncesi bir noktada; Past Perfect Continuous ise, past öncesi devamlılık gösteren bir olayda oluşmuş ve ikisi çakışıyor demektir.

Past Perfect, geçmişin öncesi olduğu için kompleks bir cümledeki iki cümlecik Past Perfect ile kurulamaz.

Şimdi bu dört zamanın alternatif cümle kurma formlarını inceleyelim:

1.) Gerek Simple Past, gerekse de Past Continuous tek başına bir cümlede kullanılabilirler.

I saw them last night. (S. Past)

I was sleeping last night at ten o’clock. (Past Continuous)

2.) Cümlede iki cümlecik var - iki yüklem - ve çakışmışsa ikisi de Simple Past olabilir.

I saw him when he entered the room.

S. Past S. Past

3.) İki cümlecik var ve çakışmışsa biri S. Past, diğeri Past Continuous olabilir. Hangisi önce, hangisi sonra önemli değildir.

When you phoned, I was sleeping. (I was sleeping when you phoned.)

S. Past Past Continuous

4.) İki cümlecik var ve çakışıyorsa ikisi de Past Continuous olabilir.

I was reading the newspaper while my wife was watching TV.

Past Continuous Past Continuous

Özetlicek olursak;

a) Bir cümlede iki cümlecik Past Perfect ile kurulamaz.

b) Simple Past ve Past Continuous tek başlarına bir cümlede olabilirler, ikisi aynı yerde kullanılabilirler.

c) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise ikisi de Simple Past olabilir.

d) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise biri Simple Past, biri Past Continuous olabilir.

e) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise ikisi de Past Continuous olabilir.

Geçmişte iki olaydan biri önce, biri de sonra oluşmuşsa; yani olaylar çakışmıyorsa;

Önce cümle çözümlenecek. Bu iki olaydan önceye giden Past Perfect, sonra olan S. Past’tır.

The lesson had started when I arrived there.

Past Perfect S. Past

Burada geçmişte meydana gelen iki olay vardır. Bunlar, çakışmamakta ve biri diğerinden önce meydana gelmiştir. Önce olan Past Perfect ile sonra olan S. Past ile ifade edilmelidir. Bu durumdaki cümle kuruluşunda başka alternatifler de vardır. Önceki Past Perfect Continuous, sonraki Past Continuous veya diğer formlar da olabilir.

My mother had been serving the table when I arrived home.

(Ben eve vardığımda, annem masayı hazırlamaktaydı.)

My mother was serving the table when I arrived home.

(Ben eve vardığımda, annem masayı hazırlıyordu.)

Türkçe’de “Hazırlamaktaydı” ve “Hazırlıyordu” aynı anlamda kullanılmaktadır. İngilizce’de, bunlar tamamen ayrı anlamdadır. “Hazırlamaktaydı” ifadesinde,ben eve gittiğimde annemin yaptığı eylemi görmüyorum, çünkü eylem olmuş, bitmiştir. “Hazırlıyordu” ifadesinde ise, benim eve gitmemle annemin yaptığı eylem çakışmış; ben annemin yaptığı eylemi görüyorum. Bu iki ifadenin karışıklığa yol açması İngilizce’nin yapısından değil; Türkçe’nin yapısından kaynaklanmaktadır.

My children were sleeping when I arrived home. (Eve vardığımda çocuklarım uyuyorlardı)

My children had been sleeping when I arrived home. (................uyumaktaydılar.)

Yabancı bir yayın kitabından Örnek "alıntısı":

I saw the man on his knees when I opened the door. I understood that he had been looking at throw the key hole. (Kapıyı açtığımda, adamı dizlerinin üstünde gördüm. Anladım ki adam anahtar deliğinden bakmaktaydı.)
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Past Perfect S. Past Past’ın Sonrası

Past Perfect Cont. Past Continuous

Türkçe’nin yapısından kaynaklanan “Hazırlamaktaydı” ve “Hazırlıyordu” ifadelerinin anlam karışıklığını gidermek için yukarıdaki örnek verilmiş çok güzel bir örnektir. Olayın son cümlesinde, Past Perfect Continuous yerine kesinlikle Past Continuous kullanılamaz. Çünkü kapı açılmıştır ve adam eylemini sürdüremeyecektir. Dolayısıyla kapıyı açanın da adamın bakma eylemini görmesi mümkün değildir. Eğer Past Perfect Continuous yerine Past Continuous kullanılsaydı ki bu kullanım yanlış olurdu; kapıyı açma ile adamın anahtar deliğinden bakması aynı anda olmuş olacaktı. Bu da cümleden de anlaşıldığı gibi mümkün değildir.

Yukarıdaki zaman çizelgesinde de gözlendiği gibi bir de Past’ın sonrası gerçekleşen olaylar vardır. Diyelim ki geçen hafta biri ile görüştük ve o, işinden istifa edeceğini söyledi. Bu iki olay nasıl aktarılacak?

Eğer biz onunla görüştüğümüzde istifa etmiş olsaydı ve bunu bize söyleseydi bu durumda biz cümlemizi S. Past ve Past Perfect ile kurardık. Yani cümlemiz;

He said that he had resigned. (O istifa ettiğini söyledi) olurdu.

Eğer biz onunla görüştüğümüzde yukarıda dediğimiz gibi istifa edeceğini söyleseydi bu durumda cümlemiz;

He said that he would resign. (O istifa edeceğini söyledi) olur.

Geçmişin sonrası durumunda, sonraki eylem bir devamlılık da arz edebilir. Eğer eylem sürekli bir eylem ise, continous ile verilmelidir. O zaman cümlemiz;

He said that he would be working as a manager at the bank. (O, bankada müdür olarak çalışacağını söyledi)

When: .....dığı zaman

While: ....iken. (Bu bağlaç genellikle Continuous’lularla kullanılır.)
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Particples

Türkçe karşılığı “ortaç, sıfat fiil” demek olan Participles’lar İngilizcede biçimsel olarak üç bölüme ayrılırlar.

Present Participle Past Participle Perfect Participle

Sleeping Slept Having slept

Speaking Spoken Having spoken

Coming Come Having come

Present Tense’lerin Kullanıldığı Yerler

1.) The Simple Present Tense

2.) The Present Continuous Tense

3.) The Present Perfect Tense

4.) The Present Perfect Continuous Tense


Present Perfect Present Future


Present Perfect Cont.


Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’nin kullanıldığı yer aynıdır. Present Perfect Tense, geçmişte bir noktada olmuştur. Present Perfect Continuous Tense ise aynı yerde, fakat sürekli bir durumda olmuştur. Bu iki zamanın kullanımında önce ile ilişkisi düşünülmelidir. Ayrıca bu iki zamana özgü bazı zarf ve edatlar vardır. Aşağıda verilecek olan bu zarf ve edatlar görüldüğünde mutlaka Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’lere gidilmelidir.

Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense Gerektiren Zarf ve Edatlar:

For: ...dır ....den beri

Since: ...den beri

Just: Henüz, yeni, az önce, şimdi.(Çok kısa bir süre önce olan eylemleri anlatır.)

Yet: Daha, henüz.

Already: Halihazırda, .......mış bile

Recently: Son zamanlarda

Lately: Son zamanlarda

Over: Boyunca, .....de, ....da

Ever: Hayatında, hiç, şu ana kadar.

Never: Hayatında, hiç, Şu ana kadar. (Ever’ın olumsuz yapısıdır.)



For and Since

For and Since “.....den beri” anlamına geldiği için konuşma anında geçen olayın öncesi ile ilişkisi kuruluyor. Ayrıca olayın etkisi konuşma anında devam etmektedir. Bu açıklamalar da zaman olarak Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’leri gerektirir.

We have been waiting for you since morning. (Sabahtan beri seni beklemekteyiz.)

I have been smoking for ten years. (10 yıldır sigara içmekteyim)

Birinci cümlede, bekleme eyleminin sadece konuşma anı ile ilgilenilmez. Bekleme eyleminin öncesi ile ilişkisi kurulur ve öncesinin konuşma anına etkisi de belirtilir.

İkinci cümlede, sigara içme eyleminin sadece şu anı ile ilgilenilmez. Konuşma anının on yıl öncesi ile ilişkisi kurulur.

For and Since’in kullanımının karıştırılmaması gerekir. Bunun için şöyle bir ayırım koyabiliriz:

**Zaman ismi varsa: Since

**Zaman miktarı varsa: For kullanılır.

I have smoked for 10 years şeklinde Present Perfect ile de cümleyi kurabiliriz. Çünkü bu iki zaman birbirine eşittir. Bu iki cümlenin anlamı bakımından karışıklık çıkması Türkçe’nin bu iki zaman açısından yetersiz oluşundandır.

Yet

We have not decided yet. (Hala karar vermedik.)

Yet, konuşma anında geçen eylemin öncesi ile ilişkisini kuruyor. Bu yüzden “yet” görüldüğü yerde Present Perfect Tense düşünülür. Burada karar vermeme öncesinden başlamış, hala karar verilmemiş ve her an karar verilip eylem sonuçlandırılabilir. (Yet olumsuz cümlelerde kullanılır.)

Just

He has just gone out. (Henüz dışarı çıktı.)

Bu cümleden eylemin çok kısa bir süre önce gerçekleştiğini anlıyoruz. Yani dışarı çıkanın merdivenlerde olabileceği, çok uzakta olmadığını anlıyoruz. Bu anlamı katan “just”tır ve bu yüzden Simple Past değil de Present perfect kullanıyoruz. Eğer çok yeni olmayan olaylar aktarılırsa o zaman “just” kullanılmaz.


Already

They have already given up the project. (Onlar projeden vazgeçmişler bile.)

Geçmişte olay belirsiz bir zamanda olduğu için Present perfect kullanılır.

Recently = Lately

I have not met him recently. (Son zamanlarda onunla karşılaşmadım.)

Burada bizi perfecte götüren “Recently”dir. Çünkü şu anda konuşulan eylemin öncesi ile ilişkisini “Recently” kuruyor ve olayın etkisinin hala devam ettiğini anlıyoruz.

Ayrıca bir zarf olan “Recently” den “ly” eki atılırsa, bir sıfat olan “recent” elde edilir. Bu sıfatın isimler önünde kullanılması ile elde edilen sözcük de Present Perfect gerektirir. Örnekleyecek olursak;

In recent years, enflation has been falling down. (Son yıllarda enflasyon düşüyor.)

Ever x Never

Have you ever seen such a novel. No, I have never seen such a novel.

(Hayatında böyle bir roman gördün mü? Hayır, Hayatımda böyle bir roman görmedim.)

Ever and never Present Perfect gerektirir. Çünkü konuşma anında geçen eylemin öncesi ile ilişkisini kuruyor.

**Over**

Boyunca, ....de, ....da anlamına gelen “Over”ın iki kullanımı vardır.

1.) Çoğul bir zaman sözcüğünün veya bir etkinliğin önünde ise: Eğer “over” bu

konumu ile kullanılırsa, zaman olarak Present Perfect gerektirir.

Over the past few years, Scientist have developed a new cure.

(Son birkaç yılda bilim adamları yeni bir tedavi geliştirdiler.)

Burada “over” çoğul bir zaman önünde kullanılmıştır. Bu yüzden zaman olarak Present Perfect kullanılmıştır. Mantığı da şudur: Geliştirilen tedavi bir noktada olup bitmiş değildir ve etkisi sürmektedir.

2.) Tekil bir zaman sözcüğünün veya bir etkinliğin önünde ise: Eğer “over” bu

konumu ile kullanılırsa, zaman olarak Simple Past gerektirir.

Over the past month, the prices increased by 10 %. (Geçen ayda fiyatlar %10 arttı.)

Burada “over” tekil bir zaman önünde kullanılmıştır. Bu yüzden zaman olarak Simple Past gerektirir. Çünkü olay olup bitmiştir.

Başka örnekler verecek olursak;

Over the last meeting, the chairman explained everything(Geçen toplantıda başkan her şeyi açıkladı)

Over the last meetings, the chairman has explained everything.

“Over”ın Diğer Kullanımı

Daha önce de değinildiği gibi “over” ın ...de, ...da anlamına gelen kullanımı da vardır. Peki bunun, aynı anlama gelen “in”, “at” gibi sözcüklerden farkı nedir? “Over”da gizli bir “boyunca” anlamı vardır. Bu yüzden kullanılacak cümlede bir süreğenlik varsa “over”; bir noktada olup bitmişse diğerleri kullanılır.



Örneğin;

Derste söz aldı: “at” kullanılır. (Bir noktada olup bittiği için.)

Derste uyudu: “over” kullanılır. (Bir devamlılık gösterdiği için.)

Simple Present vs Present Continuous

Simple Present, Türkçe’deki Geniş Zamana karşılık gelir. Geçmişte, şu an ve gelecekte olabilecek eylemler, alışkanlık haline gelmiş olan eylemler İngilizce’de bu tense ile ifade edilir.

Present Continuous ise, içinde bulunan anda yapılan, kontrolümüz altındaki eylemleri ifade etmede kullanılır. Her eylemin kontrolü elimizde olmayabilir. Duyu eylemleri gibi.

Believe in: İnanmak

Dare: cesaret etmek

Detest = Loathe: iğrenmek

See: görmek

See off: uğurlamak

I a m believing in God diyemeyiz. Ancak, I believe in God diyebiliriz. Çünkü Allah’a inanmak, kontrolümüz altında olan ve istesek hemen inanmayacağımız bir durum değildir.

I a m loving my country diyemeyiz. Ancak, I love my country diyebiliriz.

Bütün “Linking Verbs”lerin Continuous formları yoktur. Ancak bu fiiller eğer duyu eylemi anlamında bir anlama sahip değiller ise continuous formda kullanılabilirler. Örneğin; “See”, görmek anlamında continuous formda kullanılamaz. Yani, I a m seeing diyemeyiz. Ama “See off” uğurlamak demektir ve continuous formda kullanılabilir. Çünkü “uğurlamak” eylemi, kontrolü elimizde olan bir eylemdir. I a m seeing off my friend gibi.

Her continuous formu olmayan fiiller için alternatif simple zamanı kullanılır.

Present Continuous için Simple Continuous

Past Continuous için Simple Past

Perfect Continuous için Present Perfect alternatif olarak kullanılır.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Future Perfect Yapıları

The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense’lerin her ikisi de aynı yerde kullanılır.


Present Future Perfect Future


Future Perfect Continuous

Gelecekte belli bir zamanda olacak eylemleri ifade ettiğimizde cümleyi basit Future ile kurarız. Eğer gelecekte belli bir zamanın öncesine vurgu yapılırsa cümle, The Future Perfect Tense veya The Future Perfect Continuous Tense’lerden biri ile kurulur.

Örneğin;

Saat beşte ders başlayacak< Basit Future ile

Beşe kadar ders başlayacak< Future Perfect ile kurulur.

The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense zamanlarının kullanımında dikkati çeken “By” edatı vardır. Bu edat, bir cümlede varsa mutlaka Future Perfect’i işaret eder.

By: ...e kadar

Exceed: aşmak

The population of Turkey will exceed 100 millions in 2010.

(Türkiye’nin nüfusu 2010 yılında 100 milyonu aşacak.)

Bu cümlede, gelecekte belli bir noktada gerçekleşecek olaydan söz edildiği için Basit Future kullanılmıştır.

The population of Turkey will have exceeded 100 millions by 2010.

(Türkiye’nin nüfusu 2010 yılına kadar 100 milyonu aşmış olacak.)

Görüldüğü gibi “By” edatının olması Futre Perfectli yapı ister. Yani bir cümlede “...e kadar” anlamına gelen “by” edatının varlığı Future Perfectli yapı gerektirir. Peki bu cümlede niçin Future Perfect Continuous değil de Future Perfect kullanılmıştır? Future Perfect kullanılmıştır. Çünkü 100 milyona aşma eylemi sürekli olmayıp; bir anda gerçekleşen bir eylemdir. Bu yüzden continuous kullanılmamıştır. Zamanların kullanımında bu şekilde spesifik özelliklerine de dikkat etmek gerekir.

Sınavlarda, The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense’lerle ilgili sorularda bu iki zamanın ikisi de şıklarda verilmez. Çünkü ikisi de aynı yerde kullanılır ve aynı anlama gelir.

By ve Until / Till Arasındaki Kullanım Farkı

By: ...e kadar

Until / Till: ...e kadar

İkisi de “....e kadar” anlamına gelen bu iki edat arasında çok önemli bir kullanım farkı vardır. Eğer konuşma anı ile gelecekte belirtilen zaman arasında eylem sürekli oluyorsa Until / Till kullanılır. Eğer konuşma anından sonra “...e kadar” ifadesinin geçtiği bir noktada eylem oluyorsa “By” kullanılır ve bu da Future Perfectli yapı gerektirir. Bu açıklamayı zaman çizelgesinde gösterecek olursak;

Present Until / till Future Present by Future


Present Saat 10Present Saat 10

Olayın gerçekleştiği nokta

I will study untill 10 o’clock. (Saat ona kadar çalışacağım)

He will have called us by 10 o’clock. (Saat ona kadar bize telefon edecek.)

Birinci cümlede, zaman çizelgesinde de görüldüğü gibi konuşma anından gelecekte belirtilen zamana kadar çalışma eylemi sürekli yapılacaktır. Burada süreklilik olduğu için “by” artık kullanılamaz; “until” kullanılır.

İkinci cümlede ise, telefon açma eylemi konuşma anından gelecekte belirtilen zamana kadar sürekli değil de bir noktada gerçekleşecektir. Bu kullanım da “by” edatını gerektirir ve “by” kullanımı da Future Perfect’i işaret eder.

Not: Edatların kullanım özelliğinden dolayı “By” cümlenin başına da gelebilir. Normalde edatların asıl yerleri cümle sonlarıdır. Ama kullanım yerleri değişebilir.

By the end of next month, we will have completed our study.

(Bu ayın sonuna kadar çalışmamızı tamamlamış olacağız.)

Eğer gelecekte yapılacak bir eylemi, öncesi ile ilişki kurarak aktaracaksak tense olarak Future Perfect kullanırız.

By the end of year, I will have been working at D.U. for 15 years.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Zamanların Kullanımındaki Karışıklıklar

1.) Simple Past – Present Perfect Kullanımı:

Bu iki zamanın kullanımında Türkçe’nin yapısından kaynaklanan bazı karışıklıklar vardır. Bu karışıklıkları gidermek için zamanların İngilizce’deki tanımından başlayalım.

Simple Past: Geçmişte, belli bir zamanda olmuş, bitmiş olayları aktarır. Yani Simple Past’ı kullanabilmek için kesinlikle zamanın belli olması ve olayın olmuş - bitmiş olması gerekmektedir. Eğer bu iki şart eksik ise, kesinlikle Simple Past kullanılamaz. Bu durumda Simple Past’ın alternatifi olan Present Perfect’e gidilmelidir.

I saw him three days ago. (Onu, üç gün önce gördüm.)

They signed a peace agreement in 1990. (Onlar, 1990 yılında bir barış antlaşması imzaladılar.)

Görüldüğü gibi birinci cümlede “görme” eylemi oluş-bitmiş ve belli bir zamanda (üç gün önce) olmuştur. Bu nedenle Simple Past kullanılmıştır. İkinci örnek için de aynı açıklama geçerlidir.

Eğer olay geçmişte belirsiz bir zamanda olmuşsa ve etkisi konuşma anında da devam ediyorsa artık Simple Past kullanılamaz. Bu durumda Simple Past’ın alternatifi olan Present Perfect’e gidilir.

My family has moved many years before. (Ailem, birkaç yıl önce taşınmış.)

Burada “taşınma” eylemi, hem belirsiz bir zamanda olmuş hem de etkisi konuşma anında devam etmektedir. Bu nedenle Simple Past kullanılmamış; alternatifi olan Present Perfect’e gidilmiştir.

Olayın etkisi durumunu bir örnekle açacak olursak;

I lost my key. (Anahtarımı kaybettim.)

I have lost my key. (Anahtarımı kaybetmişim.)

Birinci cümlede geçmişte olmuş-bitmiş olan “kaybetme” eyleminin etkisi konuşma anında yoktur. Bu nedenle kaybedilen anahtarın bulunduğu anlaşılır. İkinci cümleden ise anahtarın henüz bulunamadığı ve kaybetme eyleminin etkisinin konuşma anında da var olduğu anlaşılır.

Simple Past – Present Perfect kullanımında yukarda anlatılan detaylara dikkat edilmelidir. Ayrıca Present Perfect kullanımında önemli bir husus daha vardır. Eğer verilen bir cümlede bizi Present Perfect’e götüren bir işaret yoksa (yet, just, for, since vb. gibi) olayın etkisi ve zamanı düşünülerek sonuca varılır.

Present Perfect’li bir cümlede eğer bir zaman dilimi kullanılmışsa (this month, this century, this day vb.) bu zaman diliminin etki alanı devam etmelidir. Zaman dilimleri de genellikle “this” ile başlarlar.

Örneğin, saat öğleden önce on birde kahvaltı yapılmadığı söylenmek istense Simple Past kullanılamaz. Çünkü öğle yemeğine kadar yapılacak bir yeme eylemi kahvaltı olacaktır. Bu nedenle Present Perfect kullanılmalıdır. Eğer öğleden sonra o gün için kahvaltı yapılmadığı söylense artık yapılacak bir yeme eylemi kahvaltı olamayacağından Present Perfect kullanılamaz; kullanılacak zaman Simple Past olmalıdır.

Saat 11.00 Today, I have not had breakfast. (Bu gün kahvaltı yapmamışım.)

Saat 14.00 Today, I did not have breakfast. (Bu gün kahvaltı yapmadım.)

2.) Present Continuous – Present Perfect Continuous Kullanımı

Present Continuous kısa bir zaman dilimi ile sınırlıdır. Olayın sadece şu anı ile ilgilenilir, öncesi ile bir ilişkisi kurulmaz. Present Perfect Continuous’ta ise, olayın öncesine gitmek gerekir.

I’m living in D. Bakır now. (Şimdi D. Bakır’ da yaşıyorum.)

Bu cümlede sadece olayın şu anı ile ilgileniliyor. Ayrıca kısa bir zaman dilimi vardır. Bu nedenle Present Continuous kullanımı gerektirir.

I have been living in D. Bakır for five years. (Beş yıldır D. Bakır’ da yaşamaktayım.)

Bu cümlede ise sadece olayın şu anı değil öncesi de işin içindedir. Böyle bir ifadede artık Present Continuous kullanılamaz, alternatifi olan Present Perfect Continuous kullanılmalıdır.

She is working in a bank, now. (at present)

She has been working in a bank since last year. (öncesi ile ilişkili)
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Zamanların Kullanımına Bazı Örnekler

I haven’t received the documents yet. (Hala belgeleri almadım.)

Present Perfect

Bu cümlede, “have” var ve fiil üçüncü haldedir. Bu nedenle Present Perfect ile kurulmuş bir cümledir. Bu cümleyi “..........almamışım.” diye Türkçe’ye çevirmek İngilizce açısından daha uygundur. Ama Türkçe’ye uygunluk açısından “.......almadım” diye çevrilir. Bu yüzden İngilizce’den Türkçe’ye çeviri yaparken genel yapıyı ve anlamı bozmamak şartıyla kulağa hoş geldiği şekilde çevirmek gerekir. Bu şekilde cümleyi çevirirken, sanki cümle Simple Past ile kurulmuş gibi algılanır. Gerçekte cümle görüldüğü gibi Present Perfect ile kurulmuştur. Bu nedenle yapılan bu açıklama çeviri için geçerlidir. Yani İngilizce’de yukarıdaki cümlede Simple Past kullanılamaz.

To receive: almak, kabul etmek.

To conceive: kavramak, algılamak

Reception: kabul edilen yer (Receive’ın isim halidir. Diğer fiiller de bu şekilde isimleştirilebilirler.)

Concept kavram

Co, Con, Com (ses uyumuna göre): beraber

Per: ...için, karşısında.

To percive: idrak etmek, algılamak.

De: olumsuzluk katan bir ön ektir.

To decieve: kandırmak, aldatmak.

Deceptive: aldatıcı.

Dikkat edilirse, yukarıdaki kelimelerin hepsi “receive” den türetilmiştir. Dolayısıyla bir kelimenin anlamı bilinirse, türevlerinin de anlamlarını bulunabilir. Öğrenilen bu kelimeleri, türevleri ile birlikte yazarak çalışmak daha verimli olacaktır.

The E.U will be contributing to our economy enormously in the years ahead.

Future Perfect Continuous

(A. B, önümüzdeki yıllarda ekonomimize büyük ölçüde katkıda bulunuyor olacak.)

Yukarıdaki örneğin açıklamasına benzer şekilde cümlemizin zamanını çözümlüyoruz. “will” var, Future; “be” var Continuos; yani Futre Continuous’tur diyoruz.

Enormously: büyük ölçüde, çok.

Ahead: dosdoğru, ileri

To contribute: katkıda bulunmak.

To distribute: dağıtmak.

To attribute: ...e atıfta bulunmak, ...e bağlamak.

To retribute:

“Tribu” Latince bir kelime olup; Roma döneminde ortaya çıkmıştır. “Aşiret” anlamındadır. Roma döneminde üç önemli aşiret varmış. “Tribun” ise, aşiret liderinin aşiret bireylerinin etkinliklerini izlerken oturduğu yüksek yer demektir. Statta oturulan yer anlamındaki “tribün” kelimesi buradan gelmektedir.


They had been waiting for three hours when we arrived there.

Past Perfect Continuous Simple Past

(Oraya vardığımızda, onlar üç saatten beri beklemekteydiler.)

Fiil kelimelerinin anlamları bilinmezse de zamanların kullanımına hakim olmak bizi sonuca götürebilir. Örneğin bu cümleyi zaman uyumu açısından irdeleyebiliriz. Burada Past Perfect Continuous yerine Past Continuous kullanılamazdı. Çünkü Past Continuous eylemin sonrasına da gider. Halbuki örneğimizde, “biz oraya vardığımızda” bekleme eylemi artık bitmiştir ve eylemin sonrasına gidilmez. Bu yüzden Past Perfect Continuous kullanılmıştır. Bu ifadeyi zaman çizelgesinde gösterecek olursak;

Simple Past Present



Past Perfect Continuous

Past Continuous



The workers will have given up going on strike. (İşçiler, greve gitmekten vaz geçmiş olacaklar.)

Go on strike: greve gitmek

When he arrived at the station, the train had leaft. (O istasyona geldiğinde tren ayrılmıştı.)

S. Past Past Perfect

Not: Temel cümlecik Past Perfect ise, zanan cümleciği Simple Past olmalıdır. Her iki cümlecikte kesinlikle Past Perfect kullanılamaz.

When I arrived home my father was reparing his car.(eve vardığımda babam arabasını tamir ediyordu.) (Bu cümleden, “babamın hala arabayı tamir ettiğini ve benim bu eylemi yaptığını gördüğüm” anlaşılır.)

When I arrived home my father had repared his car. (eve vardığımda babam arabasını tamir etmişti.) (Bu cümleden, “babamın arabayı tamir etmiş olduğunu ve benim bu eylemi görmediğim” anlaşılır.)

When I arrived home my father had been reparing his car. (eve vardığımda babam arabasını tamir etmekteydi.) (Bu cümleden, “babamın arabayı, ben eve varmadan kısa bir süre önce tamir etmiş olduğunu ve benim bu eylemi görmediğim” anlaşılır.)

Şu ana kadar birkaç test olduk.

We have had several tests so far.


Şimdiye kadar

So far

By far

Up to now

Until now

Up to the present (time)

Till now

Such far

To date

Hitter to

Hepsi “şimdiye kadar” anlamındadır. Cümlenin akışına göre “şu ana kadar” ifadeleri ile hangi zamanın kullanılacağını kestirebilmek gerekir.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Modals

Modal”, “mod” dan gelir. Mod, “kip” anlamına gelir. Dolayısıyla Modal, “Kiplik” demektir. Modal’lar yardımcı fiil sisteminden yararlanan ama farklı fonksiyona sahip ünitelerdir.

I don’t speak. (Konuşmam.)

I can speak. (Konuşabilirim.)

Görüldüğü gibi yardımcı fiiller, anlamlarını yükleme katmazlar. Ama Modal’lar anlamlarını yükleme katarlar.

Can: ...e bilmek: güç, yetenek

-bilir May:. ..ebilmek: olası, tahmin

Be able to: ..e bilmek: Can’ e eşittir.

Must: ...meli, ...malı: Must’ta zorunluluk söyleyenden kaynaklanır,

-meli, -malı Have to: zorunda olmak. Zorunluluk var: Have to’da ise dışardan kaynaklanır.

Should: gerekir. Her ikisi de “tavsiye öneri” anlamında kullanılır. İkisinin arasında

Ought to: gerekir. çok az bir nüans farkı vardır, aynı anlamda kullanılabilirler.

Modal’ ların Kullanımı

1. Modal’ lar çekimsizdir. Yani şahıslara göre değişmezler.

2. Modal’lar daima V1 ile kullanılırlar.

3. İki model kesinlikle yan yana kullanılmaz.

Örnekler;

They can accomplish the project in time. (Onlar zamanında projeyi tamamlayabilirler.)(Güç, yetenek)

He may go abroad next year. (O önümüzdeki yıl yurt dışına gidebilir.) (Tahmin)

***Not: “Can” ile “May” yapısı olumsuz cümlelerde tamamen birbirinden ayrılır.

I may go. (Gidebilirim) (tahmin) I may not go. (Gitmeyebilirim) (tahmin)

I can go. (Gidebilirim) (güç, yetenek) I can not go. (Gidemem) (güç, yetenek)

We are able to produce more goods. (Daha fazla mal üretebiliriz.) (Güç, yetenek)

Accomplish: gerçekleştirmek, tamamlamak, bitirmek, yapmak

Produce: üretmek

Goods: ürün, eşya, mal

You must wait for us untill 5 o’clock. (5’ e kadar bizi beklemelisin.) (Zorunluluk söyleyenden )

You have to brush your teeth three times a day. (Günde üç defa dişlerini fırçalamalısın.) (Zorunluluk dışardan)

Turkey should put emphasis on the production. (Türkiye üretimine önem vermelidir.) (Nasihat var.)

Put: Vermek, koymak, yerleştirmek.

Önemli: Eğer herhangi bir modal, yukarıda belirtilen üç özelliğe uymazsa veya kullanımında bu özellikler eksikse o zaman “semi modal” olur. “Be able to ve Have to” gibi. Örneklerde de görüleceği gibi bunlar çekime de girer; başka modallar ile de kullanılabilirler.

He must be able to resign. (O istifa edebilmelidir.)

The minister must be able to confess everything. (Başkan her şeyi itiraf edebilmelidir.)

Confess: itiraf etmek.

Önemli: Görüldüğü gibi iki modal bir arada kullanıldığında önce tam modal sonra semi modal yazılır. Çeviri yaparken de önce semi modalın anlamı söylenir.

A child should be able to walk when he is 7 month. (Bir çocuk, 7 aylık olduğunda yürüyebilmesi gerekir.)

He may have to resign upon corruption. (O istifa etmek zorunda kalabilir.)

A teacher must be able to travel. (Bir öğretmen seyahat edebilmelidir.)

We may have to give up the project. (Projeden vaz geçmek zorunda kalabiliriz.)

We must be able to see him tomorrow. (Onu yarın görebilmeliyiz.)

He may have to explain the events. (O olayları açıklamak zorunda kalabilir.)



Present Past Future

Can Could -------

May Maight -------

Be able to was / were able to Will be able to

Must ------- -------

Have to Had to Will have to

Should ------- -------

Ought to -------- ------

Future formu olmayan modalların present formu future anlamında Türkçe’ de olduğu gibi kullanılırlar.



Modal’ ların Past ve Future Kullanımlarının Özel Anlamları

Could – Was / Were able to Kullanımı

Could, (...e biliyordu.) geçmişte yapılmış sürekli olaylar için kullanılır ve içinde bir “yor” anlamı gizlidir.(Could not ile Couldn’t kullanımlarının anlamları birbirinden farklıdır. Bunları sonraki derslerimizde öğreneceğiz. Yazı dilinde kısaltma yapmak uygun değildir.)

Was / Were able to, (...e bildi) geçmişte yapılmış bir tek olay için kullanılır.

We could see each other. (Biz birbirimizi görebiliyorduk.)

Each other: each = her bir, other = diğeri. Each other: her bir diğeri = birbiri

He could put aside some money when he was young. (O gençken biraz para bir tarafa koyabiliyordu.)

We were able to see each other. (Biz birbirimizi görebildik.)

He was able to recognize the corpse. (Cesedi teşhis edebildi.)

Recognize: tanımak, teşhis etmek

Corpse: ceset

I was able to attain my goal. (Ben amacıma ulaşabildim.)

Goal: amaç

To attain: ...e ulaşmak

Attain kelimesinin kökü olan “tain” KPDS için hayati önem arz eden bir sözcüktür. Aslı Latince olup, “tenere” dir. Tutmak anlamına gelir. Tain’den İngilizce’de bazı kelimeler türetilmiştir. Şimdi bunları öğrenelim.

Maintain: Main, Latince’deki “mano”dan köken alır. Mano el anlamındadır. Dolayısıyla Maintain “elde tutmak, muhafaza etmek” anlamına gelir. Eş anlamlıları aşağıdadır.

Sustain

Continue

Keep

preserve

Contain: Con = beraber, Tain = tutmak. Contain, beraber tutmak = içermek, ihtiva etmek

Retain: Re = tekrar, yeniden. Retain, yeniden tutmak = ....e tutmak (soyut anlamda, hafızada tutmak)

Detain: göz altında tutmak.

Pertain: Per = için, Pertain, ...için tutmak = ilgili olmak.

Obtain: elde etmek, sağlamak.

Attain: ...e ulaşmak.

“Amaç” kelimelerini de öğrenecek olursak;

Goal, Aim, Purpose, End, Objective, İntention, Motive: amaç

Might’ın Kullanımı

He might go home. (O eve gidebilirdi.)

Gidebilirdi ama gitmemiş anlamını verir. May’ın Past ifadesi “Might”, geçmişte zayıf bir ihtimali belirtmek için kullanılır. Yani “may” kullanımına göre ihtimal daha zayıftır. Fazla yaygın bir kullanımı yoktur. Yan cümleciği olan ifadelerde zaman uyumunu sağlamak açısından “might” kullanımına gidilir.

Must

Must’ın Past formu olmadığı için geçmişte zorunluluktan dolayı yapılan bir eylemin zorunluluğunun söyleyenden veya dışardan kaynaklanması önemli değildir. Yani geçmişte yapılan bir eylem için zorunluluk ayırımı ve bundan dolayı İngilizce’de farklı bir kullanım yoktur.





Had to: ...gerekti

“Gerekti” anlamına gelir. İlerdeki konularla karışmaması için bunun iyi öğrenilmesi gerekir. Geçmişte bir zorunluluktan dolayı yapılması gereken ve yapılmış eylemleri ifade etmek kullanılır.

He had to sell his house. (O’ nun evini satması gerekti.)

Borcu vardı veya komşuları iyi değildi vs. Ama bir zorunluluktan dolayı evini satması gerekliymiş ve evini satmış. Bu cümleyi “....gerekiyordu” diye çeviremeyiz. Çünkü evi satma eylemi olmuş bitmiş bir eylemdir.

The Goverment had to punish the responsibles. (Hükümet, sorumluları cezalandırmak zorunda kaldı.)

Punish: cezalandırmak

Responsible: sorumlu

Responsible for: ...den sorumlu

Responsiblility: sorumluluk

He had to give up scheme. (O’nun projeden vazgeçmesi gerekti.)

Scheme: şema, proje

“Had to” yapısını olumsuz yapmak için iki yol vardır. İkisi de aynı anlama gelir. Bu yapıda olumsuzluk gerektiğinde ikisinden biri kullanılabilir.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Need

“Need”, diğer modallardan farklı bir özelliğe sahip olduğu için en sona bırakıldı ve diğerlerinden ayrı olarak veriliyor.

“Need” hem modal hem de esas fiil niteliğinde olmak üzere iki ayrı kullanıma sahiptir. Her iki durumda anlamı hemen hemen aynıdır. “ihtiyacında olmak, gereksinim duymak” anlamına gelir.

Eğer modal olarak kullanılırsa daha önce söylenen üç modal özelliğini de taşıması gerekir. Esas fiil olarak kullanılırsa diğer fiiller gibi çekime girer. Bu özelliklerden yola çıkarak kullanımının modal mı yoksa esas fiil mi olduğu anlaşılır.

I need learn English. (İng. Öğrenmem gerekir veya İng. Öğrenmeğe ihtiyacım var.)

Görüldüğü gibi “need” den sonra fiil birinci halde, çekilmemiş ve başka bir modal yok. Bu özelliklere sahip olduğu için “need” burada modal olarak kullanılmıştır.

Ama “need” modal olarak pek olumlu yapıda kullanılmaz. Genelde olumsuz yapıda modal olarak kullanılır.

I needn’t go there. (Oraya gitmem gerekmez.)

She needn’t study such a lesson. (Böyle bir dersi çalışması gerekmez.)

Not: “Need” sadece modal olarak kullanıldığında olumsuzluk eki olan “not” ı alır. Eğer esas fiil olarak kullanılırsa “not” almaz, bu görevi yardımcı fiil üstlenir.



NEED’ in Esas Fiil Olarak Kullanımı

I need to learn that. (Şunu öğrenmeye ihtiyacım var veya Şunu öğrenmem gerekir.)

I need some money. (Biraz paraya ihtiyacım var.)

I don’t need anything. (Herhangi bir şeye ihtiyacım yok.)

She dosen’t need anything. (Herhangi bir şeye ihtiyacı yok.)

She dosen’t need to resign. (İstifa etmeye ihtiyacı yok veya İstifa etmesi gerekmez.)

“Need”in yukarıdaki kullanımında görüldüğü gibi modal özelliği yoktur. “Need” sahısa göre çekilmiş, sonrasında mastar veya nesne almış. Kısacası bir esas fiil işlevine sahiptir.

She didn’t need to resign. (İstifa etmesi gerekmedi.)

“Need” in Simple Past kullanımı, daha önce gördüğümüz “have to” modalının Simple Past kullanımı ile aynı anlamdadır.

Yani yukarıdaki cümleyi;

She didn’t have to resign (She had not to resign.) şeklinde de yazabiliriz.

Bu özelliklerden dolayı Didn’t need = Didn’t have to diyebiliriz.

“Need” esas fiil olarak tıpkı diğer fiiler gibi tüm zamanlar için çekilebilir.

He will need to apply for that. (Onun buna baş vurması gerekecek.)

She needn’t have studied. (Çalışması gerekmezdi veya çalışmaması gerekirdi.)

She shouldn’t have studied. (!! !! !! !!)

Yukarıdaki iki cümle arasında anlam farkı var ama çok önemli olmayan bir ayrıntıdır. Her iki cümle de “Çalışması gerekmezdi” diye çevrilebilir.

*** “Need” modal olarak iki kullanıma sahiptir. Present Modal ve Perfect Modal olmak üzere. (Needn’t ve Needn’t Have V3 )

Örnekler

I needed to call off the match. (Maçı iptal etmem gerekti.)

1. V1 almamış, mastar almış

2. S. Pasta göre çekilmiş

3. Olumlu yapıda kullanılmış. Bu özelliklerden dolayı modal değil; esas fiil olarak kullanılmıştır.

Call: seslenmek, telefon açmak.

Call off: iptal etmek. Syn “Cancel”

Did thay need to warn you. (Sizi uyarmaları gerekti mi?) (Esas fiil)

They needn’t spend so much energy on this project. (Bu projede bu kadar çok enerji harcamalarına gerek yoktur, (gerekmez).) (Present modal)

Have you needed to confees everything. (Her şeyi itiraf etmeniz gerekmiş mi?) (esas fiil)

Confees: itiraf etmek

You needn’t have spoken to me that way. (Benimle bu şekilde konuşman gerekmezdi.) (modal)

Speak to: ...e ile konuşmak

Way: yol, biçim, yöntem, tarz

Önemli: Sınavlarda, özellikle “Need”in Perfect Modal’ı; çeviri, eş anlamını bulma gibi kilit noktalarda çok sorulur.

She needn’t study harder, becouse her marks are high. (Daha sıkı çalışmasına gerek yoktur. Çünkü notları yüksektir.) ( present modal)

We don’t need your help. (Yardımınıza ihtiyacımız yoktur. (esas fiil.)

You needn’t have shouted at us; we are not deaf. (Bize bağırman gerekmezdi; sağır değiliz.) (Perfect modal)

She needn’t have complained us. (Bizi şikayet etmesi gerekmezdi.) (perfect modal.)

**Son iki cümle “bize böyle bağırmamalıydın” şeklinde de çevrilebilir. Dikkat edilirse bu çeviri “ geçmişte yapılması gerekli ama yapılmamış” eylemleri ifade etmek için kullanılan “should + have V3 ve ought to + have V3 ” modallarının olumsuz kullanımı ile aynı anlamdadır.

Bunu dile getirmesi gerekmezdi. (She needn’t have expressed this.) (perfect modal.)

Yabancı dilimi değiştirmem gerekmedi (I didn’t need to change my foraign language) (esas fiil)

Yarın gelmem gerekir mi? (Do I need to come tomorrow.) (esas fiil.)

Yarın gelmem gerekmez mi? (Needn’t I come tomorrow.) (present modal.)

Bir cümlede soru sözcüğü olduğu zaman (where, what, who gibi) need kullanmıyoruz. “Gereklilik” anlamı veren “should” veya “ought to” kullanılır. bu özellik sadece “need” için geçerlidir.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Gerunds And İnfinitives

Bu konuda hem gramer hem de kelime öğreneceğiz. *KPDS* için çok önemli birkaç gramer bilgisi ve önemli kelimeler var ki bunlar çok iyi öğrenilmeli; diğerleri sınav için çok önem arzetmese de öğrenilmesinde yarar vardır.

“Gerunds ve İnfinitives” konularının her ikisi de tek başına ele alındığında önemli ve geniş konulardır. İlk önce KPDS için önemli olan kısımları öğreneceğiz. Yani “Gerunds ve İnfinitives” lerin cümlede çekimsiz boyutu ile ilgileneceğiz.

“Gerunds ve İnfinitives” ler, cümlede bir harekete verilen ismdirler. Türkçe’deki ismin halleri durumunda kullanılırlar. İngilizce’de ise bir yüklemden sonra çekilmemiş fiiller mastar yapısında gramatikal olarak üç pozisyonda olabilirler.

1.) Gerund (speaking, going gibi)

2.) İnfinitive (to speak, to go gibi)

3.) Bare infinitive (Yalın mastar) (speak, go gibi)

“Öğrenmeyi istiyorum” cümlesinde “istemek” cümlenin yüklemidir. “öğrenmeyi” ise çekilmemiş konumda olup, İngilizce’de gramatikal olarak yukarıda da söylendiği gibi üç şekilden biri ile ifade edilebilir. Bu bir sistemdir, kuralları vardır. Bu kurallar çerçevesinde uygun olan şekliyle cümle yazılır.

Yalın mastarlar genellikle Causative (ettirgenlik) yapısında kullanılır ki bu konuyu daha sonra göreceğiz. Yalın mastar kullanımı spesifik özelliğe sahip olup, kullanım alanı sınırlıdır. Bu şekilde kullanılan fiil sayısı da azdır. Bu nedenle cümlede çekimsiz bir fiil denince “Gerunds ve İnfinitives” olmak üzere iki kullanım akla gelir. Bu durumda biri diğeri için altarnatif konumundadır. Yani eğer cümlede gerund kullanılmıyorsa, onun alternatifi olan infinitive’e gidilir. Bu özellik olduğu için bir konunun iyi bilinmesi, alternatifinin de çözülebilmesi anlamına gelir. Gerunds’lar ile başlayalım.

GERUNDS

“Gerund” isim fiil (verbal noun) demektir. Bir fiilin –ing almış biçimidir. “Gerund” lar, bir fiil ve bir isim özelliği taşırlar. Cümlede isim veya zamir olarak kullanılırlar. Yapı bakımından ortaçlara (present participle) benzerlerse de kullanış ve anlam bakımından çok farklıdırlar.

“Gerunds” yapısı geniş bir konudur. Dört madde halinde anlatılacaktır. Özellikle ilk üç maddesi KPDS için çok önemlidir ve konunun % 90’ ını kapsar. Bunun da yüzde 70-80’i birinci maddeye dahildir. Bu üç maddenin çok iyi bilinmesi gerekir. Diğer kısmı ileri düzey için önemlidir. Öğrenilmesi iyi olur.

1.) Bir Edattan Sonra (After a prepisition)

Edat: Tek başlarına bir anlamı olmayan, bir isim veya isim türevi (zamir, isim fiil gibi) ile birlikte kullanılarak anlamlarını bütünleştiren sözcüklerdir. İn, on, under, of, off, with, for, over ..... gibi.

He come in the room. (buradaki “in” edattır çünkü isimden önce gelir.)

He come in. (“in” zarftır çünkü fiili etkilemiştir.)

Eğer bir cümlede yüklemden sonra bir edat varsa ve sonrasında çekilmemiş bir fiil kullanılmışsa bu mutlaka gerund’tır. İlla da gerund olacak diye bir kural yoktur. Yüklemden sonra hiçbir şey olmayabilir veya bir isim gelebilir. Ama eğer yüklemden sonra edat var ve sonrasında da çekilmemiş bir fiil varsa bu mutlaka gerund olmalıdır.

Bundan sonra cümleler kurulurken KPDS için önemli olan kelimeler kullanılacak. Geçen bu kelimeleri mutlaka iyi öğrenmemiz gerekir.

The members are thinking of appointing him as their president. (Üyeler, onu başkanları olarak atamayı düşünüyorlar.)

a) to appoint b) appoint c) appointing

Boşluğa “appointing” gelmelidir. Çünkü yüklemden sonra edat vardır ve edattan sonra eğer çekilmemiş bir fiil varsa bu gerund olmak zorundadır. Böyle fiiller bir edat ile nesneye indirekt olarak geçerler. Böyle sorularda cümlenin anlamı bilinmezse de soru çözülebilir.

Appoint: atamak, kararlaştırmak

Disappoint: hayal kırıklığına uğratmak, bozmak, engel olmak. (Başında bulunan “dis”ten dolayı “appint”in olumsuzu şeklinde anlaşılabilir diye KPDS’de sık sık geçen önemli bir kelime. Mutlaka bilinmeli.)

Think of: düşünmek (tasarlamak anlamında)

Think over: düşünmek (bir şey üzerinde)

Think about: düşünmek (bir şey üzerinde)

He is thinking of emigrating to USA. (O Amerika’ya göç etmeyi düşünüyor.)

He gave up smoking. (O sigara içmeyi bıraktı.)

The scientists shouldn’t have approved of using hazardous material. (Bilim adamlarının tehlikeli materyalleri kullanmayı onaylamamaları gerekirdi.)

Hazardous: tehlikeli (syn: dangerous)

Approve of:eek:naylamak

Disapprove of: onaylamamak (ikisi de “of” ile nesneye geçiş yapar.)

Approve

KPDS’de oldukça sık geçen bir kelimedir. Eş anlamlıları ile birlikte çok iyi bilinmeli.

Reaffirm, certifiy, attest: onaylamak

Ratify: onaylamak. Ratification: onaylama

Specify: onaylamak, açıkça belirtmek. Specification: belirtme, tarifname

Notify: onaylamak, bildirmek. Notification: haber, bildirme, ihbarname.

Affirm: onaylamak

Reaffirm: onaylamak

Confirm: onaylamak

Bear out: onaylamak

As a researcher, he was always interested in developing something beneficial. (O bir araştırmacı olarak daima faydalı şeyleri geliştirmekle ilgilenirdi.)

İnterested in: ...ile ilgilenmek (daima nesneye “in” ile geçiş yapar.)

Develop: geliştirmek (daha önce geçmişti)

İmprove:

Progress:

Advance:

Enhance:

Extend:

Boost:

Grow up:

Flourish:

Thrive:

Beneficial: faydalı. (syn: useful)

Önemli: Any, some, every, no kelimeleri; think, body, one, where kelimeleri ile birleştiklerinde sonralarında mutlaka bir sıfat isterler. Türkçe’deki mantığa ters bir yapıdadır.

Any think

Some body

Every + one + Adjective

No where

Yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi Something geçmiş ve sonrasında da “beneficial” sıfatı gelmiştir.

You must give up smoking. (Sigarayı bırakmalısınız.)

He disapprove of joining the army. (O orduya katılmayı onaylamıyar.)

Join: katılmak

Disapprove of: Onaylamamak

They sucseeded in persuading us. (Onlar bizi ikna etmeyi başardılar.)

Sucseed in: başarmak

Persuade: ikna etmek
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Gerunds And İnfinitives

2.) Bazı Fiillerden Sonra Gerund Kullanılır

Bu fiillerin sayısı 30 – 40 civarındadır. Bunlar yüklem olacakları zaman sonralarında eğer çekilmemiş bir fiil gelirse, “gerund” olmak zorundadır. Bu özellik tamamen ezbere dayalı bir durumdur. En önemli 10 - 15 tane fiil göreceğiz. Diğerleri liste halinde bize verilecek. Bu fiilleri yazarsak;

Avoid: kaçınmak, sakınmak

Understant: anlamak

Consider: düşünmek

Admit: kabul etmek, itiraf etmek

Anticipate: sezinlemek

Appreciate: taktir etmek

Enjoy: hoşlanmak

Mind: aldırmak, umursamak, umurunda olmak

Postpone:

Delay: ertelemek

Defer:

Put off:



Forgive:

Pardon: bağışlamak, affetmek

Excuse:

Hate:

Detest: nefret etmek

Abhor:

Like / dislike: sevmek / sevmemek

Complain: şikayet etmek

Understand: anlamak

Bu fiiller, yüklem olarak kullanıldığında ve sonrasında çekilmemiş bir fiil geldiğinde bu mutlaka “gerund” olmalıdır.

You could have avoided hurting him. (Onu incitmekten kaçınmış olabilirdin veya kaçınabilirdin.)

She considers moving away. (O taşınmayı düşünüyor.)

Move: taşınmak, hareket etmek (yanında away, in gibi değişik edatları alabilir.)

He hates getting up early. (O erken kalkmaktan nefret eder.)

The thief admitted stealing the money. (Hırsız parayı çaldığını itiraf etti.)

Thief: hırsız

Theft: hırsızlık

I don’t anticipate meeting any problem. (Herhangi bir problemle karşılaşmayı sezinlemiyorum.)

I don’t understand your complaining. (Şikayetinizi anlamıyorum.)

3.) Bazı Deyimlerden Sonra Gerund Kullanılır

İngilizce’de, aşağıda yazılan deyimlerden sonra eğer bir çekilmemiş fiil gelirse, kesinlikle “gerund” olmalıdır.

It is no use: Anlamı yok, yararı yok, manası yok

It is no good: anlamı yok, yararı yok

That is no point in: anlamı yok, yararı yok

Can’t help: elinde olmamak, bir şey yapmaktan kendini alamamak

Feel like: canı istemek

It is worth: ...meye değer

Look forward to: dört gözle beklemek

Object to: itiraz etmek, bir şeye karşı çıkmak

Oppose to: itiraz etmek, bir şeye karşı çıkmak

Confess to: itiraf etmek

Be used to: ....e alışkın olmak

Be accustomed to: ...e alışmak

Get used to: ...e alışmak

Get accustomed to: ...e alışmak

Get around to: dolaşmak, yayılmak, kandırmak

Have trouble: zorluk çekmek

Can’t bear: dayanamamak

Can’t stand:

Have fun:

Bu kalıplardan sonra, (zamanı ne olursa olsun, olumlu veya olumsuz olsun) eğer bir çekilmemiş fiil varsa, bu fiil gerund yapısında olmalıdır. Her zaman bunlardan sonra “gerund” olacak diye bir kural yoktur. Bazen çekilmemiş bir fiil dışında da bir sözcük gelebilir.

Örnekler

I a m looking forward to seeing you amoung us. (seni aramızda görmeyi dört gözle bekliyorum.)

French is no worth learning. (Fransızca öğrenilmeye değmez.)

I don’t feel like going out to night. (Bu gece canım dışarı çıkmak istemiyor.)

He must have confeessed to committing the crime. (O suçu işlediğini itiraf etmiş olmalı.)

Confees to: itiraf etmek (zihinsel anlamda) Commit: işlemek (suç, günah, hata, cinayet anlamında)

The hijackers objected to releasing the hostages. (Uçak kaçıranlar (hava korsanları) rehineleri serbest bırakmaya karşı çıktılar.)

Hijacker: uçak kaçıran, hava korsanı

Release: serbest bırakmak, salıvermek

Hostage: rehine

I a m used to studying late at night. (Geç saatlere kadar çalışmaya alışkınım.)

He can’t help loughing when he sees me. (Beni gördüğünde kendini gülmekten alamaz.)

She had trouble solving her problem. (O problemini çözmede zorluk çekti.)

English is worth learning. (İngilizce öğrenmeye değer.)

The minister confees to getting involved. (Bakan suça bulaştığını itiraf etti.)

Confees to: itiraf etmek Get involve: biri ile bir suça bulaşmak



4.) Hem Mastar Hem de Gerund Alan Fiiller

İngilizce’de, bazı fiiller hem mastar hem de infinitive alabilirler.

Başlamak fiilleri start / Begin

Kesmek, ara vermek Cease Bu fiiller ikisini de alabilirler (Bu sınavda sorulmaz)

Devam etmek Continue

I start working on Monday. (P. Tesi çalışmaya başlarım.)

I start to work on Monday. (P. Tesi çalışmaya başlarım.)

Eğer bu fiiller Continuous formda çekilirlerse sonrasında da çekilmemiş bir fiil var ise tercihinizi gerund’tan yana kullanmayın deniliyor. Gramatikal olarak yasak değil ama iki gerund yan yana gelmesin diye infinitive kullanılır. Bu konu ile ilgili önemli ve temel bilgileri öğrenmiş olduk. Bundan sonra öğreneceğimiz detaylar ileri düzey içindir.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Gerund Kullanımı ile ilgili Örnekler

I appreciate helping (Yardımı takdir ediyorum.)


Bu cümlede “appreciate”den dolayı “help” fiili Gerund olarak kullanılmıştır. “helping”in de öznesi “I” dır. Başka bir cümlede yüklem ile Gerund’ın öznesi farklı olabilir. Örneğin aynı cümleyi bu şekilde de yazabiliriz.


I appreciate you helping (Yardımınızı takdir ediyorum.)


Bu cümlede ise yüklem ile Gerund’ın özneleri farklıdır. Yüklemin öznesi I, Gerund’ın öznesi you’dur. Gerund isim fiil olduğu için ve sıfatlar isim ile kullanıldığı için aslında you yerine your’un kullanılması daha uygundur. Yüklemin nesnesi olan “your helping” in de nesnesi olabilir. “The poor” gibi. Bu açıklamalardan sonra cümlemizi yazarsak şöyle olur.


I appreciate your helping the poor. (Fakirlere yardımınızı takdir ediyorum.)


This project is not worth maintaining . (Bu proje devam etmeye değmez.)


He accused everybody of being reluctant. (O herkesi isteksiz olmakla sucladı.)


Accuse of: suclamak

Reluctant: isteksiz

Will: istek

Unwilling: isteksiz

Willing: istekli

İrreluctant: istekli


I do not undersant your complaining about your jop. (İşiniz hakkında yakınmanızı anlamıyorum.)


We can not got anywhere without discussing the issues properly. (Biz meseleleri uygun bir şekilde tartışmaksızın bir yere varamayız.)


İssue: mesele, sorun, problem

Properly: uygun bir şekilde

Discuss: tartışmak


We get used to living under miserable condition. (Biz sefil koşullar altında yaşamaya alıştık.)


Miserable: perişan, sefil


5.) Allow = Permit, Advise = Recommend Fiilleri


Dördüncü madde gibidir. Yani yukarıdaki iki fiil (eş anlamları ile birlikte dört fiil) hem Gerund hem de İnfinitive alabilirler. Yalnız dördüncü madde gibi istenilen zaman Gerund istenilen zaman İnfinitive almıyor. Bu gramatikal bir özelliktir. Bu fiiller bazen Gerund bazen de İnfinitive alırlar. Allow = izin vermek, Advise: tavsiye etmek, önermek.


-Kural: 1. Eğer bu fiillerden sonra bir nesne varsa İnfinitive kullanılır.


-Kural: 2. Eğer bu fiillerden sonra bir nesne yoksa Gerund kullanılır.


He recommended me to rest. (Bana dinlenmemi tavsiye etti)


“Recommend”den sonra nesne olduğu için (me) İnfinitive kullanılmıştır.


He recommended resting. (Bana dinlenmeyi tavsiye etti)


“Recommend”den sonra nesne olmadığı için Gerund kullanılmıştır.


My wife doesn’t allow me to go out. (Karım dışarı çıkmama izin vermez.)


My wife doesn’t allow going out. (Karım dışarı çıkmaya izin vermez.)


The expert advised us to sell sharing. (Uzman bize hisse senetlerini satmayı önerdi.)


Expert: uzman

Sharing: hisse senetleri


6.) Regret, Forget, Remember (Üzgün - pişman olmak. Unutmak. Hatırlamak)


Yukarıdaki üç fiil de bazen Gerund bazen de İnfinitive alırlar. Buradaki espri biraz da anlama yöneliktir. Eğer bu fiillerden sonra kullanılacak olan fiil daha önce gerçekleşmiş bir olaydan bahsediyorsa Gerund, daha sonra gerçekleşecek bir olaydan bahsediyorsa İnfinitive kullanılır.


I regret spending so much money. (Bu kadar çok para harcadığıma üzgünüm.)


I regret to spend so much money. (Bu kadar çok para harcamaya (harcayacağıma) üzgünüm.)


** “Regret” te genellikle gerund kullanımı tercih edilir.


I forgot taking my purse. (cüzdanımı aldığımı unuttum.) (cüzdanı üzerinde demektir.)


I forgot to take my purse. (cüzdanımı almayı unuttum.) (cüzdanı üzerinde değil demektir.)


**Beşinci madde kullanımına uyuluyor. Ama altıncı madde kullanımda en çok ihlal edilen bir kuraldır.



7.)Need, Requirei, Want (İhtiyacında olmak, Gerktirmek, İstemek.)


Bu üç fiil de aynı anlamda kullanılmaktadır. Üçü de hem Gerund hem Mastar alabilirler. Yalnız burada ki mastar “Pasif Mastar” dır. Bu kullanımdaki cümlelerde özne genellikle cansızdır.


Passive İnfinitive: to be + V3


This room needs cleaning. (Bu odanın temizlemeye ihtiyacı var.)


Aynı cümleyi şu şekilde de yazabiliriz anlam olarak aynıdır.


This room needs to be cleaned. (Bu odanın temizlenmeye ihtiyacı var.)


The grass requires cutting. (Otlar kesmeye ihtiyacı var.)


My car wants watching. (Arabamın yıkamaya ihtiyacı var.)


My car wants to be watched. (Arabamın yıkamaya ihtiyacı var.)


Bu kullanımdaki özne canlı olamaz mı sorusu üzerine (olabilir diye) şu örnek verildi.


I need to be accepted in the club. (Külube kabul edilmeye ihtiyacım var.)


Bu kullanımda yaygın olarak “gerund” kullanılır.


8.) See, Hear, Feel, Watch: (Görmek, duymak, hissetmek izlemek)


Her dördü de Gerund veya Mastar alabilirler. Yalnız buradaki mastar “Bare İnfinitive”dir. yalın mastar = fiilin birinci hali = “to”suz mastar.

Burada Gerund ve İnfinitive kullanımının önemli bir farkı da vardır. Eğer yüklemden sonra (ki bu yüklem yukarıdaki dört fiilden biridir) kullanılacak fiilin yarattığı olayın bir kesiti alınmışsa bu fiiller Gerund olarak kullanılmak zorundadır; olayın tümü alınmışsa Bare infinitive olarak kullanılmak zorundadır.


I saw him waiting at the bus stop. (Onu otobüs durağında beklerken gördüm.)


I saw him wait at the bus stop. (Onu otobüs durağında beklerken gördüm.)


Gerund kullanımından dolayı Birinci cümlede eğer o yarım saat durakta beklemişse benim beş on dakkasını gördüğüm, tüm olaya vakıf olmadığım anlaşılır. İkinci cümlede ise Bare İnfinitive kullanımndan dolayı Benim bu beklemenin tümüne vakıf olduğum anlaşılır.


We felt the house shaking. (evin sarsıldığını hissettim.) (sarsıntının bir kısmını)

We felt the house shake. (evin sarsıldığını hissettim.) (sarsıntının tümünü)


Shake: sallanmak, sarsılmak


Kullanımı biraz karışık olan bir konudur. Bu madde de Türkçe çeviriden çok Inglızce mantığını kavramak önemlidir.


I watched them enter the bar. (Onları bara girerken gördüm.) (Bara girme eylemi anlık bir eylem olduğu için tümü görülebileceğinden “bare infinitive” kullanılmıştır.


“watch” genelde “bare infinitive” ile kullanılır, ama “gerund” la da kullanılabilir.

I heard her singing. (Onu şarkı söylerken duydum.)


Önemli: Genelde kısa süren olaylar, hepsi gözlenebileceğinden “bare infinitive” ile aktarılır. Uzun süren olaylar ise, bir kısmı gözlenirse “bare infinitive” ile; tümü gözlenmişse “gerund” ile aktarılır.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Infinitives

Daha önce de söylendiği gibi çekimsiz fiilin kullanıldığı üç yapıdan biri de Infinitives’lerdir. Mastar hareketlerinde Infinitives’lerden faydalanılır. Infinitives’leri kullanım yerlerine göre maddeler halinde göreceğiz.

I want to learn English. (Ben öğrenmek istiyorum.) Burada yüklemin ve mastarın öznesi aynıdır.

I want you to learn English. (Ben sizin Inglizce öğrenmenizi istiyorum.) Bu cümlede ise yüklemin öznesi I, mastarın öznesi You’dur.

Madde ayırımı bu şekilde fiillerin nesne alma veya özne durumuna göre yapılacaktır. “Bu fiillerden sonra mastar gelir” diye ezberlemektense yapı olarak bunları öğrenmek daha iyi olacaktır. Ayrıca çeviri biçimini de kavramak önemlidir.
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Verb + Infinitive

Şimdide maddeler halinde Infinitives’lerin kullanıldığı yapıları öğrenmeğe geldi.

Yani hemen sonrasında Infinitive alan fiiller demektir. Bunların sayıları10–15 tanedir. Burada en önemlilerinden birkaç örnek verilecektir. Bu gruba giren fiiller liste halinde aşğıda sunulmuştur. Bu yapıda, yüklemden hemen sonra Infinitive geldiği için hem yüklemin hem de Infinitive'in öznesi aynıdır.

Appear- Seem- Look: Görünmek

Can afford: Gücü yetmek

Claim: İdda etmek

Consent: ...e razı olmak

Decide: karar vermek

Demand: İstemek, talep etmek

Deserve: Hak etmek, layık olmak

Happen: Tesadüfen ...mek

Hasitate: Tereddüt etmek

Hope: Ummak, ümit etmek

Learn (How): Öğrenmek

Know (how): Bilmek, tanımak

Offer: Teklif etmek

Plan: Planlamak

Prepare: Hazırlamak

Promise: Vaat etmek

Pretend: Gibi davranmak

Refuse: Red etmek

Resolve: Karar vermek

Seek- Try- Strive: ...meye çalışmak

Tend: Eğiliminde olmak

Threaten: Tehdit etmek

Undertake: Üstlenmek

Would love: Seve seve...mek

Condescend: Tenezzül etmek



I can’t afford to buy such a car in these economic condition. (Ben bu ekonomik şartlarda böyle bir araba alacak güçte değilim.)



We decided to give up the project. (Biz projeden vaz geçmeye karar verdik.)

They had to promise to fulfil their commitment. (Onlar vaatlerini yerine gitirmeye söz vermek zorunda kaldılar.)

Commitment: söz, vaat, taahhüt.

To promise: söz vermek

Compromise: (komprumayz) uzlaşmak, ödün. KPDS’de en kritik yerlerde 4-5 defa geçer. İyi bilinmeli.



Fulfil: yerine getirmek,yapmak

İmplement:

Achive(eyçhiv)

Accomplish:

Execute: (eksikut) icra etmek

Carry out:

Built:

Construct:

Manifacture:

Produce:

Perform:

Conduct:

Fulfil’den sonra yazılan fiillerin hepsi onun eşanlamlısıdırlar. "KPDS" için çok önemli kelimelerdir. İyi öğrenilmeli.

He should have tried to resolve the dispute. (Onun tartışmayı çözmeye çalışması gerekirdi.)

Try: ...meye çalışmak, denemek

Dispute: tartışma, anlaşmazlık

Conflient:

Deliberate:

Discuss:

Debate:

Argue:

The two goverments refused to resume the talks. (Her iki hükümet görüşmelereyeniden başlamayı red etti)

Refuse: red etmek

Reject:

Turn down:

Talks: görüşme

Resume: ...e yeniden başlamak, sürdürmek

He must have threatened to kill us. (Bizi öldürmek için tehdit etmiş olmalı.)

Threaten: tehdit etmek

Not: Bu yapıları Türkçe’ye çevirmek önemli bir husustur. Moda mod bildikten sonra Türkçe’ye uygun bir şekilde çevirmek gerekir.

I happened to see him. (Onu tesadüfen gördüm.)

Happen: olmak

Happen + ful Infinitive: tesadüfen ....mek.

He always tends to hurt people. (O genellikle insanları incitmeye eğilimlidir.)

Tend: eğiliminde olmak. (Türkçe’ye meyil, eğilim anlamında “tandans” olarak isim hali geçmiştir.)

She consented to step down. (O çekilmeye razı oldu.)

Consent: ...e razı olmak

Step down: geri adım aymak, çekilmek

I would love to come along with you. (Sizinle seve seve gelirim.)

Would love: seve seve ...mek

Along with: ...ile

She should not have condescent to take his book. (Onun kitabını almaya tenezzül etmemeliydi.)

Condescend: tenezzül etmek

You could have come to see me. (Beni görmeye gelebilirdin)
 

graphic00

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
320
Tepkime puanı
7
Verb + Object + Infinitive

Bu kullanımda, yüklemden sonra bir nesne gelir ve ardından mastar kullanılır. Burada yüklem olarak kullanılan fiiller bir nesneden sonra mastar gerektirirler. Bu gruba giren fiiller verilmiştir inceleyiniz.


Allow- Permit: İzin vermek

Ask: İstemek, Rica etmek

Recommend- Advise: Önermek, Tavsiye etmek

Cause: Sebep olmak

Challenge: Meydan okumak, Düelloya davet etmek

Command: Emretmek

Compel- Force- Ceorce: Zorlamak, Zorunda bırakmak

Encourage: Cesaretlendirmek, Teşvik etmek

Enable: Muktedir olmak, Mümkün kılmak

Find: Bulmak

Forbid: yasaklamak

İnvite: Davet etmek

Notify: Haber vermek, Bilgilendirmek

Oblige: Mecbur etmek, zorunda bırakmak

Order: Emretmek, Siperiş vermek

Remind: Hatırlatmak

Require: Gerktirmek

Teach: Öğretmek

Tell: Söylemek

Tempt: Ayartmak

Urge: istemek, ...e sevk etmek

Warn: İkaz etmek, uyarmak

Want: İstemek



The U.N has urged the Iraqi Goverment to comply with the resulotions of the security council. (B. M..................)



To Comply:

Resulotion:

Security:

Council:

The teacher could have allowed us to play.(Hoca oynamamıza izin verebilirdi.)

No one can force me to give up smoking. (Hiç kimse beni sigara içmeyi bırakmaya zorlayamaz.)

Forse: zorlamak

The doctor encouraged the patient to go home. (Doctor hastayı eve gitmeye cesaretlendirdi.)

Cour: kalp, yürek

Courage: yürekli

Encourage: yüreklendirmek, cesaretlendirmek, motive etmek

Promote: motive etmek teşvik etmek (promosion)

Önemli: Bir kalıbın iyice öğrenilebilmesi için sözcüklerin değiştirilerek tekrar tekrar yazılıp, Türkçe’ye çevrilmesi egzersizleri yapılmalıdır.

The U N urged the U S A to lift the embargo. (B M Amerika’nın ambargoyu kaldırmasını istedi.)

Urge: istemek (şiddetle bir şeyi ...)

Not: Çalışırken arada Türkçe cümleler yazıp Inglizce’ye çevirmekverimmliliği arttırır. Inglizce’den Türkçe’ye de çeviri yaparken cesaretli bir şekilde verilmek istenen mesaj Türkçe’ye uygun bir şekilde ifade edilebilmelidir.

You ought to have warned us not to go there. (Bizi oraya gitmemek için uyarmış olmalıydınız.)

Negative Infinitive: Infinitive’in önüne “not” getirilerek oluşturulur. “not to go” gibi.

The inspector obliged the minister to reign. (müfettiş bakanı istifa etmeye mecbur etti.)


Inspector: müfettiş

Spect: bakmak

Inspect: ın:içine, spect: bakmak, Inspect: İçine bakmak = incelemek

Inspectator: içine bakan, inceleyen, = müfettiş

Spectator: seyirci

Expect: ex: dışarı, pect: bakmak, Expect: dışarı bakmak = beklemek, ummak

Respect: tekrar tekrar bakmak, saygı göstermek

Attend: bir yerde hazır bulunmak, devam etmek

Attendance: hazır bulunanlar, izleyiciler

Oblige: mecbur etmek, zorunda bırakmak

He order us to be ready at 11 o’clock. (Saat 11’de hazır olmamızı emrediyor.)

Order: emretmek, sipariş etmek, düzen, sıra

They advised us to learn English. (Inglizce öğrenmemizi tavsiye ettiler.)

You should ask him to help us. (Bize yardım etmesini istemen gerekir.)

The doctor wasn’t able to compel to me to give up smoking. (Doktor beni sigarayı bırakmaya zorlayamadı.)

Compel = Force: zorlamak

Compulsive: zorlayıcı

Compulsory: zorunlu

We had to forbid them to eat pork. (Onlara domuz eti yemelerini yasaklamamız gerekti.)

To forbid: yasaklamak

To bar

To ban

To prohibit

Pork: domuz eti

Kalmamızı rica ediyor. (She ask us to stay.)

Silahları teslim etmelerini istedik. (We wanted them to lay down their arms.)

Lay down: teslim etmek

Gitmesine izin vermemeliydin. (You should not have permitted him to go.)

Önemli: Dikkat edilirse bu fiillerde mastar hep başkasına yaptırılıyor.

2.) Hem Nesne ile Nem de Nesnesiz Kullanılabilenler

Bu gruba giren fiiller hem nesnesiz, hem de nesne ile mastara geçiş yapabilirler. Yani bu grup fiilleri birinci ve ikinci madde özelliklerini birlikte taşırlar. Birkaç tanesini örnek verecek olursak;

Ask: İstemek

Beg: Rica etmek, İstemek

Clime: İddia etmek, savında bulunmak

Deserve- Merit: Haketmek, layık olmak

Desire: Arzu etmek

Expect: Beklemek, Ümit etmek

Help: Yardım etmek

İntend: Niyetinde olmak

İnvite: Davet etmek

Request: İstemek

Want: İstemek

Wish: Dilemek

He asked to take part in the meeting. (Mitinge katılmayı istedi.)

He asked me to take part in the meeting. (Mitinge katılmamı istedi.)

Görüldüğü gibi birinci cümlede yüklemin ve mastarın öznesi aynıdır. İkinci cümlede ise yüklemin öznesi “He”, mastarın öznesi ise “me” dir.

To take part in: katılmak

Participate: katılmak

He can expect to win the prize. (O ödülü kazanmayı umabilir.)

He can expect his son to win the prize. (Oğlunun ödülü kazanmasını umabilir.)

I wished to be amoung you. (Aranızda olmayı diliyordum.)

I wished you to be amoung us. (Aramızda olmanızı diliyordum.)

Amoung: arasında (ikiden fazla nesne için)

Between: arasında (iki nesne için)

Örnekler

She deserves to be our chairwoman. (O başkanımız olmayı hakeder.)

Deserve: layık olmak, haketmek

Merit: layık olmak haketmek, değer, meziyet

Meritorious: övülmeye değer, değerli

Deservedly: hakkıyle, haklı olarak

Deserving of: müstahak

The man claimed not to see the event. (Adam olayı görmediğini iddia etti.)

Claim: iddia etmek

Event: olay

Eventful: olaylı

Ful: ...lı

Eventless: olaysız

Less: ...sız

You could have invited us to participate in the congress.(Bizi kongreye katılmaya davet edebilirdiniz.)

Gress: ileri gitmek, yürümek

Regress: geri gitmek

Progress: ileriye gitmek

Bu konudaki kelimeler ve yapılar iyice öğrenilmelidir. Türkçe’den Inglizce’ye; Inglizce’den Türkçe’ye çeviri egzersizlerinin yapılması konuyu daha iyi kavratır.

 
Üst