Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Efsanevi çizgi-roman kahramanları

Yasemin

Belgisiz Sıfat
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
14 Ağu 2007
Mesajlar
3,962
Tepkime puanı
175
Yaş
40

Red Kit gölgesinden bile hızlı silah çeken bir kovboydur.
Batının yalnız kovboyu: Red Kit
Red Kit'in orijinal adı Lucky Luke'tur. Mini Ringo gibi, o da aslında tam bir çizgi-roman kahramanı sayılamaz. O aslında bir karikatür-roman kahramanıdır ve 'komik'tir.
Red Kit yalnız bekar bir kovboydur.
Bu u çizgiroman karakteri, Morris (1923-2001) adlı Belçikalı çizer ile Goscinny (1926-1977) adlı Fransız yazar tarafından yaratıldı.

Belçikalılar da çizgi-roman dünyasına pek çok karakter kazandırmışlardır. Bugün Brüksel'de bir 'Çizgi-Roman Müzesi' bile bulunmaktadır.

Goscinny'nin vefatından sonra başka yazarlar denendiyse de, eskisi kadar iyi olmadı. Morris son yıllarında çizmeyi bırakıp, 2001'de vefat edince, Red Kid de aramızdan ayrılmış oldu.

Red Kit'in orijinal adı Lucky Luke'tur. Mini Ringo gibi, oda aslında tam bir çizgi-roman kahramanı sayılamaz. O aslında bir karikatür-roman kahramanıdır ve 'komik'tir. Hemen her macerasında detaylara ustaca gizlenmiş bir sürü espri sizi selamlar.

Sadık atı Düldül (orijinal adı Jolly Jumper) ile birlikte Nothing Gulch kasabasında ikamet etse de, görev çıktığında Meksika'dan Kanada'ya, Boston'dan San Francisco'ya kadar uzanırdı.

Bazen bir senatör ona gizli ve diplomatik bir görev verir, bazen bizzat başkan Lincoln'ün ricası üzerine harekete geçerdi. Amerika'nın doğusundan batısına telgraf hattı mı çekilecek? Demiryolu mu döşenecek? Altına hücum mu başladı? Kahramanımız anında olay yerine intikal ederdi. Çoğu kere, macera gelir onu bulurdu.

Red Kit'in maceraları, Avrupalıların, Amerikan tarihine alaycı bir bakışıdır diyebiliriz.

Ağzından eksik etmediği sigarasını, sonradan (sigara karşıtı kampanyalar nedeniyle) bir ot çöpüyle değiştirdi. Oysa sigarasını sarışı, paçasına veya direğe sürüp tutuşturduğu kibritiyle yakışı apayrı bir karizmadan izler taşırdı.

Dünyanın en aptal köpeği Rin Tin Tin (orijinal adı Rataplan) ve hapisten beşyüzüncü defa kaçan ve tekrar yakalanıp hapse tıkılması gereken Daltonlar, Red Kit'in 'olmazsa olmaz'ıydılar. Dalton kardeşleri kim unutabilir ki? En uzun boylu ve en aptal Averell, Jack, William ve en kısa boylu olan ama çetenin beyni konumundaki Joe...

Bu arada, Dalton kardeşlerin tarihte gerçekten yaşamış olduklarını ama hepsinin kanun kaçağı olmadığını not edelim. Red Kit'in maceralarında karikatürize edildiklerinden çok farklıydılar tabii ki.

Red Kit'in maceralarında karşılaştığı Calamity Jane, Billy the Kit, Jesse James ve kardeşleri aslında tarihte gerçekten yaşamışlardır.

Red Kit, pek çok macerada kadınlarla romantik yakınlaşmalarda bulunduysa da, delikanlılığı asla elden bırakmamıştır. Hatta bir macerasında az daha evleniyordu da... Ama maceranın sonunda daha düğün dernek kurulmadan, esas damat adayı çıkıp geldi, yanlış anlamalar düzeltildi ve finalde kovboyumuz güneş batarken şarkısını söyleye söyleye uzaklaşmasını bildi.
Güneş ufukta batarken Red Kit hala (bekar) yalnız bir kovboydu!



Türk yayıncı ise bu adı, kahramanın giydiği kostümden hareketle Kızılmaske olarak koymuştu oysa kostümün orijinal rengi kızıl değildi. İtalya’da bu çizgi-roman L'uomo Mascherato, yani Maskeli Adam adıyla yayınlanıyordu ki, İtalyanların bu konuda daha özenli davrandıklarını söyleyebiliriz.
Kızılmaske ormanda on kaplan gücündedir
Türkiye'de Superman'dan sonra esprilere ve karikatürlere en çok konu olan çizgi-roman kahramanı



Lee Falk genç yaşlarındayken Phantom ve Mandrake gibi iki çizgi-roman kahramanını yaratabilmiş çok yetenekli bir çizerdi.
Lee Falk adlı Amerikalı çizer tarafından yaratılmış ve ilkin gazetelerde bant olarak çizilmeye başlanmıştı. O sıralar takvimler 1936 yılını gösteriyordu. Lee Falk aynı zamanda Sihirbaz Mandrake'nin de yaratıcısıdır.

Kızılmaske'nin orijinal adı The Phantom (Fantom=hayalet) olup, çok hızlı hareket etmesi, bir anda ortaya çıkıp bir anda ortadan kaybolabilmesi, kim olduğunun bilinememesi gibi özelliklere yapılan bir vurguyu ifade eder.

Türk yayıncı ise bu adı, kahramanın giydiği kostümden hareketle Kızılmaske olarak koymuş. Biz de öyle kabul ettik. Ama şimdi bakınca epey komik kaçıyor yani.. Superman'a da 'Kızılpelerin' diyebilirdik aynı mantıkla.



1996 tarihli The Phantom filminde Billy Zane başrolü üstlenmişti
Kızılmaske'nin İtalya'da ise L'uomo Mascherato Uomo mascherato - Wikipedia yani Maskeli Adam adıyla yayınlanıyordu ki, İtalyanların bu konuda daha özenli davrandıklarını söyleyebiliriz.

Kızılmaske, Bengali (Bengalla) ormanlarında yaşamaktadır. Asıl adı Kit Walker'dır. Kimselerin yerini bilip bulamadığı Kafatası mağarasında (Orijinali Skullcave) ikamet etmektedir. Babadan oğula devreden Fantom'luk müessesesi 400 yıldır devam sürmektedir. Tabii bunu pek az kişi bilir. O yüzden ormandaki yerliler Kızılmaske'yi ölümsüz sanmakta ve hatta ondan 'Ölümsüz Ruh' diye bahsetmektedirler.



Yeşilçam sineması 1968 yılında iki ayrı Kızılmaske filmi çekerek sinema tarihine yeni bir absürtlük armağan etmiş oldu.
Fantom (Phantom) adı ormanda bir efsanedir ve bu efsaneyle ilgili olarak yerlilerin diline bir takım özlü sözler yerleşmiştir:

"Fantom on kaplan gücündedir.."
"Fantom herkesle anladığı dilden konuşur.." vs.

Kızılmaske, etrafındaki pigme dostlarıyla takılmaktadır ama aslında bu Pigmeler uşak gibi bir şeydirler. Kızılmaske'nin atının bakımını yaparlar, Kafatası mağarasını çekip çevirirler, arada sırada başları sıkışırsa da Kızılmaske'den yardım isterler.

BEYAZ ADAM Kızılmaske, o ilkel zencilere yardım eder, onları korur ve gözetir.. Hatta icabında onları hayatın anlamı ve felsefe konularında bile aydınlatır, bilgilendirir. Böylece uygar ve üstün beyaz adam; ilkel, cahil ve bazen kötü niyetli siyah adama yardımcı olmaktadır.

Bir de ergen dostlar Tomm ve Reks ile, onlara öğretmenlik eden Bayan Tagama vardır çevrede.

Kızılmaske'nin iki adet yüzüğü vardır, iki elinin orta parmaklarına takmıştır onları. Birisine yumruk attığı zaman, bu yüzükler kötü adamın çenesinde asla çıkmayan kurukafa işaretleri bırakmakta, böylece Fantom'la karşılaşmak bahtsızlığına uğramış kötü adamlar ömürleri boyunca damgalı eşek gibi yaşamak cezasıyla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Ah evet, bir de Kızılmaske'nin koruyucu mührü vardır. Bazı bölgelere o işareti bırakmışsa, o bölge Kızılmaske'nin koruması altında demektir ve oraya tasallutta bulunacak kötülerin vay halinedir... Bazı maceralarda Kızılmaske'nin her iki yüzüğü de kurukafa desenli, bazılarında ise sağ elindeki yüzük kurukafa desenli olsa da sol elindeki yüzük koruyucu mühür amblemlidir.

Kızılmaske Kit Walker'ın Diana Palmer adında uzatmalı bir sevgilisi vardı. Sonradan evlendiler, ikiz çocukları bile oldu.

Kızılmaske'nin yaşadığı ülke Bengali'nin başkenti Mowitan'dır. (İngilizce orijinal metinlerde Mawitan diye geçiyor) Kızılmaske bazen kılık değiştirip buradan uçağa biner ve oraya buraya da uzanır. Yanına sadık kurdu Şeytan'ı da alır ve her seferinde hostesler ona "Bayım, uçağa köpek alamazsınız.." dese de, o hep aynı cevabı verir: "Şeytan, köpek değil kurttur.." Ve hep de mevzuu orada biter.

Mesela bir gün de uçağın pilotu gelip "Sen bizimle dalga mı geçiyorsun? Burası hayvanat bahçesi mi?" demez.

Kızılmaske bazen dinlenmek için Eden adasına gider. Bu adada bütün hayvanlar barış ve huzur içinde yaşamakta, aslanlar bile bu yüzden otobur olmuşlardır. Arasıra bu adada Baldy adındaki kel gorille güreş tutan kahramanımız, bazen de Hzzz adlı, mağarada yaşayan ve mantarla beslenen maymunsu bir yaratıkla arkadaşlık etmektedir.

Kızılmaske arasıra Kafatası mağarasında atalarının anı defterlerini okur. Buralardan ekstra maceralar çıkar. Mesela yazar bizi 17. Yüzyılda korsanlarla mücadele eden bilmem kaçıncı Fantom'un maceralarına götürür böylece.

Bengali devlet başkanı Başkan Luaga ve hatta komşu ülke Ivory-Lana devlet başkanı Başkan Goranda, başları sıkışınca Kızılmaske'den yardım isterler. Hatta, Diana Palmer ile evlendikleri macerada, nikahlarını bu iki devlet başkanı kıyıyordu ormanda.. Diana Palmer'in annesi "Peki bu nikah yasal mı?" diye sorunca, Diana Palmer'in babası "İki devlet başkanının kıydığı nikahtan daha yasal nikah olur mu?" diye cevap vermişti.

KIZILMASKE’NİN SİNEMA SERÜVENLERİ
Yeşilçam sineması 1968 yılında iki ayrı Kızılmaske filmi çekti. Tolgay Ziyal'in çektiği Kızılmaske çizgi romana sadık kalarak çekilirken, yönetmen Çetin İnanç (ki kendisi aynı zamanda ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ gibi daha nice fantastik Türk filmine imza atmıştır) Türkleştirilmiş bir Kızılmaske figürü yaratmıştı.

Çetin İnanç’ın filminde Fantom, yaşlanan babasının elini öperek görevi devralırken komiklik olsun diye de garip şiveler konuşur. Bu filme zenci bir karakter koyup ona ‘Fu Manchu’ gibi bir Çinli isim takmak da Yeşilçam’ın sinema tarihine geçen gariplikleri arasında yer alır.

Bunların dışında 1971 tarihli bir diğer Kızılmaske filmi daha vardır. Bu devam filminin 1968 tarihli filmlerden hangisinin devamı olduğu açıklığa kavuşmamıştır.

1996 tarihli The Phantom filminde Billy Zane başrolü üstlenmişti. Oldukça başarılı bir uyarlama olmasına rağmen bu film pek de büyük bir beğeniyle karşılanmadı.

NERESİ BU BENGALİ?
1996 tarihli filmi seyredince Türk çizgi-roman okurları Kızılmaske’nin Bengali diye bir Afrika ülkesinde değil, Bengalla adında bir güney Asya ülkesinde yaşadığını farkettiler. Dolayısıyla etrafında Pigmeler yoktu, Hintliye benzer sarıklı tipler vardı.

Kızılmaske aslında Afrika'da mı yoksa Asya'da mı yaşamaktadır? Burası biraz tartışmalı. Çevresinde zenciler var diye Afrika diyebilirsiniz. Ama jungle tipi ormanlar Afrika'da yoktur.

Fantom söylencelerine konu olan KAPLAN, Afrika'da bulunmaz. Dolayısıyla bir zenci ve bir kaplanın aynı coğrafyada yer alması zordur.

Fantom’un Asya’da mı yoksa Afrika’da mı yaşadığı sorusu herhalde Lee Falk’ın biz okurlarına yaptığı ince bir muziplikti.


Kahramanımız Mandrake, sihir gücü ve hipnotik yeteneklerini kullanarak hem uzayda hem dünyada; kah doğaüstü varlıklarla kah gerçek dünyaya ait kötü insanlarla mücadele eder.
Çizgi dünyasının unutulmaz sihirbazı: Mandrake
Mandrake süper bir sihirbazdır. Briyantinli saçları ve badem bıyıkları ona 1930 model bir karizması vermiştir



Mandrake çok zeki ve akıllı bir çizgi roman kahramanıdır.
Mandrake süper bir sihirbazdır. Briyantinli saçları ve badem bıyıkları ona 1930 model bir karizması vermiştir.
Superman karakteri ortaya çıkmadan epey önce pelerinli ve özel yeteneklere sahip bir çizgi-roman kahramanı Amerikan gazetelerinde görünmeye başlamıştı.

Lee Falk daha 19 yaşındayken 1924 yılında Sihirbaz Mandrake karakterini yarattı ama bu projeyi çekmeden çıkarmak için on yıl bekledi. 1934 yılında Mandrake gazetelerde bant olarak yayınlanmaya başlamadan önce, Lee Falk ticari kaygılar nedeniyle kendi ressamlığına güvenemediğinden, Phil Davis adlı ressamla çalışmaya başladı.

Sonraları Mandrake o kadar sevilecektir ki, yayıncılar Lee Falk'a "Hadi bize bir karakter daha yarat.." diyerek 1936'da Kızılmaske karakterini yarattıracaklardır

Lee Falk daha 19 yaşındayken 1924 yılında Sihirbaz Mandrake karakterini yarattı.
(Kızılmaske, The Phantom ise, bir maske takarak asıl kimliğini gizleyen bir karakter olarak Batman'den önce gelir)

Mandrake süper bir sihirbazdır. Briyantinli saçları ve badem bıyıkları ona 1930 model bir karizması vermiştir.

Maceralarında Mandrake'ye eşlik eden iri kesim siyahi bir arkadaşı da vardır: Lothar (ki Türkçe versiyonda onun adı Abdullah olarak çevrilmiştir. Abdullah (Lothar) bazen kafasında fesi ve leopar kürkü kostümüyle bazen de modern kıyafetler giyerek Mandrake'nin zihinsel karizmasına 'fiziksel güç' desteği sağlar.

Xanadu adlı bir villada yaşayan kahramanlarımıza (ki burası yolu tuzaklarla dolu, dağlık ve kayalık bir mevkide kurulu muhteşem bir yerdir) iki kadın eşlik eder: Narda ve Karma.

Kimi çizgi-roman eleştirmenlerinin fikrine göre; Mandrake'nin hemen hiçbir macerasında aktif katkısı olmayan bu iki kadın karakterin çizgi-romanda var olmalarının tek nedeni, 'Mandrake-Lothar' ilişkisinde eşcinsel bir unsur olmadığını okurlara göstermektir.

Kahramanımız Mandrake, sihir gücü ve hipnotik yeteneklerini kullanarak hem uzayda hem dünyada; kah doğaüstü varlıklarla kah gerçek dünyaya ait kötü insanlarla mücadele eder. Çok zeki ve akıllıdır da.

Aklının yetmediği yerde ise Kristal Küp yardımıyla (bazı maceralarda bu Kristal Küre olur) Sihirbazlık Akademisi'ndeki hocası Theron'la telepatik bağlantıya geçip taktik ve tavsiye aldığı da olur.

Dünyada yalnızca iki tane olan bu kristal küplerin (ya da kürelerin) birisi Mandrake'nin evinde Xanadu'da, diğeri ise Theron'un ofisinde Sihirbazlık Akademisi'ndedir.

Mandrake'nin iki ezeli düşmanı vardır ki, bunlar dönüp dönüp Mandrake'den intikam almak veya dünyanın başına bela olmak için maceralarda görünürler:

Bunlardan ilki Kobra'dır ki, Sihirbazlık Akademisinde Theron'un asistanıyken kristal küpleri çalmaya yeltenmiş ve akademiden kovulmuştur. Yüzü asitle yandığı için de metalik bir maske takar ve kukuletalı bir kostüm giyerek dolaşır. Ondan her türlü kötülük beklenir. (Kobra'nın öyküsünün anlatıldığı macerada, Mandrake'nin Derek adlı bir de ikiz kardeşi olduğunu öğreniriz.. Ama bu kardeş nerdedir, sonra ona ne olmuştur, bilinmez..)

İkinci ezeli düşman ise, dünyadaki en gizli ve tehlikeli mafya örgütü olan Sekiz çetesidir. Sekiz mafya babasından oluşan bu gizli örgüt, liderleri Octon'un (ki bu da Latince 8 demektir) başkanlığında, sekiz rakamı şeklinde bir masada buluşur ve dünyayı mahvetmek için planlar geliştirir durur.

Sekiz çetesi melanet peşindeyken, iyi adamlar da boş durur mu? Onlar da Inter-Intel adında uluslararası bir gizli polis teşkilatı oluşturmuşlardır. Inter-Intel'in şefi kimdir, onu kimse bilmez. Bir robot aracılığıyla konuşur bu gizli şef.

(Maceralardan birinde gizli şef Mandrake'ye kimliğini açıklar: O da ne? Meğer Mandrake'nin Xanadu'daki aşçısı Hojo değil miymiş bu?) Şef, yardımcısı Jed aracılığıyla (pipo içen, kır saçlı ve keçi sakallı, Sean Connery tipinde bir adamdır bu Jed) bazen Mandrake'den yardım ister veya görüşüne başvurur.

Mandrake çizi-romanında görülen iki detay karakteri daha tanıtalım yeri gelmişken:

Hojo: Mandrake'nin Japon aşçısı. (Ayrıca Inter-Intel'in gizli şefi, ama bunu kimse bilmiyor) Dokuz dil bilir, judo ve karatede karakuşak sahibidir.

Magnon: Galaksimizin imparatoru. Dünya gezegeni henüz çok geri olduğu için bu sır dünyalılara açıklanmaz (sadece Mandrake ve Narda bilir) ama galaksimizin bir imparatoru vardır, o da iyi kalpli yiğit savaşçı Magnon'dur.. Galaksinin merkezindeki gezegeninde oturur. Başı sıkışırsa o da Mandrake'den yardım ister.

Şimdi Mandrake'den öğrendiğimiz bir numaraya gösterelim size: Lütfen dikkatle bakın! ABRAKADABRA, HOKUS POKUS! Hoooooop! Yazı bitti...



Robert Erwin Howard, günümüzden 12.000 yıl kadar önce yaşadığını iddia ettiği Kimmeryalı Barbar Conan'ı, Hiborya Çağı adını verdiği, fantastik-tarihsel bir dekora yerleştirir.

Kimeryalı Barbar Conan efsanesi!
Tarih öncesi çağlarda yaşamış kahramanlara ait daha önceleri pek çok sinema filmi ve çizgi-roman (özellikle KORKU serisinde bunun örneği çoktur) olmasına rağmen, hiç birisi Conan kadar başarılı olmadı, onun kadar iz bırakmadı.



Beyazperdede Conan rolünü Arnold Schwarzenegger canlandırmış, ilk filmin başarısı üzerine devam filmleri de çekilmişti.
"Şunu iyi bilin ki Prensim; kabaran okyanusların Atlantis'i ve onun görkemli kentlerini yutmasından sonra dünyada o güne değin görülmemiş bir çağ başlamıştı. Aryas'ın oğullarının doğduğu bu çağda, Dünya üzerindeki imparatorluklar ve uygarlıklar, gökteki yıldızların mavi parıltıları kadar dağınık fakat belirgindi. İşte bu sırada Kimmeryalı Conan geldi. Çelik bilekli elinden kılıcını hiç bırakmayan bu kara saçlı, şahin gözlü yiğit tüm imparatorlukları sandallı ayağının altında çiğnemek istiyordu..."

Tarih öncesi çağlarda yaşamış kahramanlara ait daha önceleri pek çok sinema filmi ve çizgi-roman (özellikle KORKU serisinde bunun örneği çoktur) olmasına rağmen, hiç birisi Conan kadar başarılı olmadı, onun kadar iz bırakmadı.

Conan, Robert Erwin Howard (1906-1936) tarafından 1932 yılında yaratılan bir hikaye kahramanıdır.

Howard, annesinin girdiği komadan çıkamayacağını öğrendiği için intihar ettiğinde henüz 30 yaşındaydı. Önceleri bir sürü fantastik hikaye yazmış, ancak yayınevleri bunların çoğunu yayınlamayı reddetmişti.

Yıllar sonra Robert Erwin Howard'ın basılı veya müsvette halindeki yazıları 1950'lerde derlenip toparlanmaya ve 1967'den itibaren tekrar basılmaya başlandı.

Bu işleri götüren kişi Roy Thomas bazı hikayeleri tekrar yazmıştır. Bazı okuyucular, Thomas'ın bu yeniden yazım sırasında Robert Erwin Howard'ın orijinal yazılarını bozduğu kanaatindedir.

İlk Conan çizgi-romanı Ekim 1970'te basıldı. Robert Erwin Howard'ın eserinden uyarlanarak Roy Thomas tarafından yazılan öyküyü genç bir İngiliz Barry Windsor-Smith çizdi. Sonraları John Buscema ve Gil Kane adlı çizerler görevi devraldılar ve yetenekleriyle Conan'a çok şey kattılar.

Conan 1981 civarında Alfa Yayıncılık tarafından Türkiye'de basılmaya başlandı. 1990'da Amerika'daki orijinal yayınevi Marvel Comics, Conan'ın yayınına son verdi.

Robert Erwin Howard, günümüzden 12.000 yıl kadar önce yaşadığını iddia ettiği Kimmeryalı Barbar Conan'ı, Hiborya Çağı adını verdiği, fantastik-tarihsel bir dekora yerleştirir. Bu dekor Yüzüklerin Efendisi'nin orta dünyasından daha az zengin değildir hani... Şu farkla ki, bu dekor içinde yer alan pek çok ülke, Tanrı, kavim vb. adları gerçek tarihten alınmış ve biraz değiştirilerek kullanılmaktadır.

Sözgelişi Mithra diye bir Tanrı, Zerdüşt ve Mazdeizm dinlerinde gerçekten vardır. Gene Seth adlı tanrı, bir Eski Mısır tanrısıdır. Britunya ülkesi Britanya'dan alınmadır. Khitai dedikleri yer Çin'dir. (Rusça ve Bulgarca'da Çin ülkesine Khitai denir zaten) Styx nehri Yunan efsanelerine göre cehennemdeki bir ırmaktır vs.vs.

Kahramanımız Conan, Kimmeryalıdır

Bu kavim aslında Mezopotamya, ön Asya ve Ortadoğuda yaşamış Kimmerlilerin yansıması. Voltaire'in ZADİG romanına bakarsak, Kimmer ülkesi şimdiki Rusya'dır. Bu hesapça Conan'ın Rus olması gerekir ama siyah saçlı ve bronz renkli bir Rus da bana pek inandırıcı gelmiyor.

Çizgi-romanda ve Conan filmlerinde ise Kimmerya, karlarla kaplı, taygalarla çevrili, insanların kürklü elbiseler giydiği soğuk bir kuzey ülkesidir. Finlandiya veya İsveç'e benzetilebilir.

Uygar ülkelerde(?) veya Zambula'nın güneyindeki çöllerde (ki buraları da Arap çöllerine benzemekte, ahalisi de Araplar ve Berberiler gibi giyinmektedir) dolaşan Conan, duruma göre paralı askerlik, hırsızlık ve yağmacılık yapmaktadır. Bunu gizleme ya da bundan gocunma gereği de duymaz zaten.

Zaten o devirlerde "iyiler ve kötüler" diye bir ayrım yapmak da saçma olurdu. Bu şekilde bakıldığında Conan klasik çizgi-roman kriterlerine pek uymaz. İlla bir ayrım yapılacaksa zayıflar ve güçlüler; Conan'ın düşmanları veya dostları diye bir ayrım yapılabilir. Gerçi Conan'ın pek dostu da yoktur ya...

Büyülerin, büyücülerin, mistik ve doğaüstü güçlerin egemen olduğu karanlık ve dehşet dolu bir dünyada yaşayan Barbar Conan'ın iki emeli vardır:
Bileğinin ve kılıcının gücüyle bir gün kendi krallığını kurmak, ve
Ölüm kendisini almaya geldiğinde onu elinde kılıçla dimdik ayakta karşılayabilmek.

Conan; uzun siyah saçları omuzlarına dökülen, korkunç bakışlı, iriyarı, bronz tenli bir adamdır. Tanrılara inanır ama onlardan birisi karşısına dikilecek olursa üstüne yürümekten çekinmez. Çünkü o, kılıcının kesemeyeceği hiçbir şey olmadığını çok önce öğrenmiştir.

Hatta bir macerada kale komutanı arkadaşının "Tanrılara inanmayan askerlerim bile dışarıda olup bitenden dehşete kapılmışken sen cesaretini nasıl koruyabiliyorsun?" sorusuna "Ben kılıcımın kesemeyeceği hiçbir şey olmadığını çok önce öğrendim" diye cevap verirken, adeta Yunan mitolojisindeki Prometheus'tan ateşin sırrını almış gibidir.

Kendini dünya nimetlerinin hiç birinden alıkoyma gereği duymadan (kadınlar, içki, kumar, sefahat vs.), Tanrılara inanmasına rağmen onlara kafa tutarak ve herhangi bir ahlak anlayışını benimsemeksizin sadece kendi çıkarları için yağmacılık, vurgunculuk, hırsızlık yapan Conan; düşmanlarına karşı merhametsiz ve zalimdir de... Ama gene de kahramandır işte.

Okuyucular kendilerini onunla özdeşleştirmekten tarifsiz bir keyif alırlar. Bilinçaltımızın en karanlık köşelerindeki seslendirmekten çekindiğimiz ve korktuğumuz yanlarımızı ve egomuzun en yapmacıksız ifadesini Conan'da bulduğumuz için onu çok sevdik ve hayran olduk belki de?..



Sadık dostları, Tenten'e her macerasında eşlik ederler.
Genç ve entelektüel bir çizgi kahraman!
Aslında o da Red Kit gibi 'karikatür' görünüşlüdür ve 'komik' özellikler taşır ama, Tenten çok daha entellektüel ve politik mesajlar taşıyan bir çizgi romandır

Tenten'in sadık köpeği Boncuk(Fındık)'u da unutmamak lazım.
Belçikalı Remi Georges (adının baş harfleri R.G.'nin Fransızca okunuşu ER-JE, ve bu okunuşu vermesi için ona verilen kısa ad Hergé olarak bilinir) adlı çizer tarafından 1929'da yaratıldı.

Hergé, yetenekli ve zeki bir gençti, önce izci sonra da asker olmuştu. Tenten'i yarattığında o da 22 yaşındaydı. Tenten'in ilk macerası 1921'de geçer ve adı 'Tenten Sovyet Ülkesinde'dir. Tenten o macerada Bolşeviklere karşı mücadele etmektedir. Yaratıcısının kimliğini o günkü sosyo-politik atmosferle birleştirince, Tenten'in politikayla içli dışlı olmasını ve çıkış noktasını yadırgamamak gerek.

Aslında o da Red Kit gibi 'karikatür' görünüşlüdür ve 'komik' özellikler taşır ama, Tenten çok daha entellektüel ve politik mesajlar taşıyan bir çizgi-romandı.

Sonraki asıl maceralarında, etrafındaki tipler, giyimler, dekor vs..vs.. bize Tenten'in 1960'ların başlarıyla 1970'lerin ortalarında yaşadığını düşündürür.

MACERA ADAMI TENTEN
Tenten bir gazetecidir. Golf pantalonu giyer. Ufak tefek, çelimsiz bir oğlandır ama çok akıllıdır. Bazen Güney Amerika'da diktatörlük rejimlerine karşı gerillalarla birlikte çarpışır, bazen Tibet'e bazen And Dağları'na gider. Hatta bir macerasında aya da gitmişti.

Sadık dostları Kaptan Haddock (Alkolik bir denizci eskisi. Sürekli kaptan şapkası takar ve göğsünde çapa amblemi bulunan balıkçı kazak giyer. Ağzından piposu düşmeyen asabi bir tip) ve Profesör Turnusol (Melon şapkalı, bastonlu, komik bıyıklı bir tip. Kulakları ağır işittiğinden herşeyi yanlış anlamaktadır. Bu yüzden olmadık yerde sinirlenir, bazen başını en ciddi belalara sokarken bile durumun farkına varmayan şaşkın ama iyiniyetli bir bilim adamıdır) Tenten'e her macerasında eşlik ederler. Sadık köpeği Boncuk'u da unutmamak lazım tabii ki.

Arada bir ortalarda görünen tipik karakterleri de bir hatırlayacak olursak:

Nestor: Tenten'in malikanesindeki uşak.

Dupond ve Dupont Kardeşler: Siyah takım elbise, melon şapka ve bastonlarını yanlarından eksik etmeyen komik bıyıklı bu iki polis müfettişi ikiz kardeştir ve birbirlerinin tıpkısıdırlar. Ama adları farklıdır işte.

Bianca Castafiore: İtalyan soprano.. Kaptan Haddock'u sinir eden, kasıntı bir sosyetik hanımdır.

Serafin Lampion: Hafif üçkağıtçı, sözde girişimci/yatırımcı işadamı fakat her durumda başına belalar açan, fakat bazen Tenten'i en olmadık yerden kurtaran bir karakterdir.
 

Yasemin

Belgisiz Sıfat
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
14 Ağu 2007
Mesajlar
3,962
Tepkime puanı
175
Yaş
40

Uzun sarı saçlı ve korkunç bakışlı Tarkan, pek de kaslı bir figür değildir. Ama hiçbir dövüşten de yenik çıkmamıştır.
Türk çizgi-roman tarihinde bir efsane: Tarkan
Bir zamanlar 'Tarkan' ismi telaffuz edildiğinde kimsenin aklına yumuşak görünüşlü şarkıcılar gelmezdi.

O zamanlar aileler çocuklarına 'Tarkan' adını verirlerken, yiğit bir çizgi-roman kahramanından ilham alılardı

Çizgi-romanın kazandığı olağanüstü ilgi ve başarı Tarkan karakterini beyazperdeye de taşıdı. Toplam beş Tarkan filmi yapıldı.
Tarkan sözcüğünü icat eden ise bu kahramanın yaratıcısı Sezgin Burak'tı. "Tarkan, Türk gücünü ve kudretini yansıtan bir kelimedir. Bu kelimeyi 'Türk kanı taşıyan kahraman' manasında yarattım.." demişti.

Sezgin Burak (1935-1978) İtalya'da çizgi-roman üstünde çalışmalar yaparken, 1966 yılında Tarkan'ı yarattı. 1967'den itibaren de Tarkan Türkiye'de yayınlanmaya başladı.

TARKAN EFSANESİ NASIL BAŞLADI?
Tarkan, Hun İmparatorluğu'nun sınır boylarındaki bir kale komutanı YİĞİT ALTAR'ın oğludur. Düşmanlarının ve büyücü Goşha'nın marifetiyle Altar öldürülür ve Tarkan daha bebekken yapayalnız kalır. Ancak dişi bir kurt onu bulur, kurtarır ve emzirip büyütür.

O dişi kurtun oğlu olan kurtla da Tarkan sonradan arkadaş olup maceralara atılacaklardır zaten.

Kurt tarafından kurtarılıp beslenen bebek efsanesi Romalılardan alınmadır. Efsaneye göre, Roma İmparatorluğu'nun kurucusu olan Romulus ve Remus kardeşler de daha bebekken bir sepet içinde Tiber nehrine bırakılmışlar ve dişi bir kurt tarafından kurtarılmış ve büyütülmüşlerdir.

Müslüman olmayan tek Türk çizgi-roman kahramanı Tarkan'dır çünkü Türkler o tarihte Şaman dinine mensuptu. Hunları 'Türk' sayabilir miyiz? O konuyu da tarihçilere bırakalım.

Tarih M.S. 5.Yüzyıl: Hun İmparatoru Attila dünyayı titretmektedir. Başbuğ Attila doğuda Çinlilerle, batıda Romalılarla savaşadursun, arada da Vandallar, Vikingler gibi bir sürü başbelası kavim ve krallık vardır.

İşte Tarkan, Yüce Başbuğ Attila'nın sağkolu, fedaisi ve en güvendiği silahşörü olarak, Milano'dan Pekin'e kadar uzanan bir alanda koşturur durur. Uzun sarı saçları, bazen kafasına taktığı bir börkü, boynundan eksik etmediği kurt madalyonu ve kürkten yapılmış enteresan bir kostümü vardır.

Uzun sarı saçlı ve korkunç bakışlı Tarkan, pek de kaslı bir figür değildir. Ama hiçbir dövüşten de yenik çıkmamıştır.
(Gerçi Altınkılıç filminde Çinli silahşör Wang Yu'dan ilk karşılaşmalarında temiz bir sopa yemişti ama sonradan intikamı çok acı oldu. Yeri gelmişken belirtmekte fayda var, o filmdeki Wang Yu adı da, Hong Kong'lu dövüş filmleri artisti Jimmy Wang YU'dan alınmıştır)

Sadık dostu Kurt'a "Atıl Kurt" dedi mi, artık düşmanlarının titreme zamanı gelir.

SİNEMAYA DA AKTARILDI
Çizgi-romanın kazandığı olağanüstü ilgi ve başarı Tarkan karakterini beyazperdeye de taşıdı. Toplam beş Tarkan filmi yapıldı.



Karaoğlan, 13. Yüzyıl'da yaşamış bir Uygur Türkü olup, Cengiz Han'ın hizmetinde bir silahşördür. Uzun siyah saçlı, delişmen bir oğlandır. Yakışıklı ve çapkındır
Sempatik Türk silahşoru: Karaoğlan
Türk çizgi-roman ve sinema tarihinde Karaoğlan'ın apayrı bir yeri vardır

Suat Yalaz’ın yarattığı unutulmaz çizgi-roman karakteri Karaoğlan'ın öyküsü 1959'da Akşam gazetesinde başladı.

Tarihsel romanlarıyla tanınan Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun yazdığı öyküler Ratip Tahir Burak'ın çizgileriyle buluşur ve Kaan adlı çizgi-roman kahramanı Türk okunun karşısına çıkar.

Kısa sürede Burak'ın yerini genç çizer Suat Yalaz alır. Bu çizgi-romanlarda Kaan adlı bir kahraman ön plana çıkar. Kozanoğlu'nun 1962'de gazeteden ayrılmasından sonra Yalaz, bu tiplemeyi Karaoğlan adıyla kendisi yazıp çizmeye girişir. ‘Asya Kaplanı’ adlı ilk Karaoğlan macerası 1963 başında dergi olarak yayınlanır.

KARAOĞLAN SİNEMAYA AKTARILIYOR
Aynı yıl Atıf Yılmaz bu kahramanı, senaryosunu Yalaz'ın yazdığı ‘Cengiz Han'ın Hazineleri’ ile beyazperdeye taşır.

Ancak başrolde Orhan Günşıray'ın, onun sevgilisi Çavdar Tarlası rolünde Fatma Girik'in ve kötü adam rolünde Öztürk Serengil'in oynadığı, özgün müziklerini Ruhi Su'nun yaptığı bu filmin hemen ardından devam filmleri çevrilmedi.

1965'te ise bu kez Suat Yalaz kolları sıvayıp ve yapımcı-yönetmen-senarist olarak sinemaya geçti. Karaoğlan'ı canlandıracak oyuncu bulmak için Akşam'da büyük boy ilanlar yayınlandı. Başvuranlar adaylar arasında bir türlü uygun biri bulunamadı. Derken Ankara'dan konservatuar mezunu, genç tiyatro oyuncusu Kartal Tibet başvurdu.

Suat Yalaz bundan sonrasını şöyle anlatıyor: "Kartal'ın ismi dikkatimi çekti benim. Hem Kartal, hem Tibet, sanki ben uydurmuşum gibi... Kartal'ı gördüğüm zaman baktım, 1.85 boy.. Boylu, poslu yüzü de fazla silik. Tamam, dedim. Ben buna peruk koyacağım, kaşlarını da boyarım... Yani çizdiğim Karaoğlan'ı olduğu gibi yüzüne koyarım."

Karaoğlan filminin Temmuz, Ağustos sıcağında Anadolu bozkırında 45 günde gerçekleşen çekimlerinde kalabalık bir figüran kadrosu, hatta 60 civarında at kullanılmasından dönemin sinema basınında övgüyle söz edilecektir.

Suat Yalaz ile Kartal Tibet arasındaki verimli işbirliği birkaç yıl sürdü. Bu zaman zarfında çok sayıda Karaoğlan filmi çekildi. Kartal Tibet'in sinema kariyeri de böylece başlamış oldu.




Usta çizer Suat Yalaz, Karaoğlan’dan başka Son Osmanlı:Yandım Ali’ karakterini de yaratmış ve çizgi-roman karakteri de beyazperdeye aktarılmıştı
Karaoğlan filmlerinin gördüğü ilgi üzerine bir diğer çizgi-roman kahramanı, 1965'te Cumhuriyet gazetesinde Ayhan Başoğlu'nun yaratmış olduğu Malkoçoğlu 1966'da Süreyya Duru tarafından beyazperdeye uyarlandı.

Malkoçoğlu'nu sinemaya jön olarak başlayıp "Horasan'ın Üç Atlısı" (1965) ile tarihsel filmlere geçen Cüneyt Arkın canlandırdı. Malkoçoğlu gösterime girmeden önce Ses dergisi şöyle soruyordu: "Bakalım Karaoğlan Kartal Tibet mi, yoksa Cüneyt Arkın Malkoçoğlu mu seyirciyi daha çok etkileyecek?"

Yani Karaoğlan'ın bir çizgi-roman olmaktan öte, Türk sinemasına özgün katkılarda bulunmuş ve yeni yeteneklerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.

KARAOĞLAN KİMDİR?
Karaoğlan, 13. Yüzyıl'da yaşamış bir Uygur Türkü olup, Cengiz Han'ın hizmetinde bir silahşördür. Uzun siyah saçlı, delişmen bir oğlandır. Yakışıklı ve çapkındır.

Bazen babası Baybora Alp ile, bazen kadim dostu Çalık ile, bazen de yalnız vaziyette Çin'den Hindistan'a, Bizans'tan Arabistan'a kadar uzanan bir alanda dolaşır durur. "Canını Albızlar alası Camoka"yı gördüğü anda eli kurt başlı kılıcına gider.

Fazla konuşmayan, asık yüzlü Tarkan'ın aksine; Karaoğlan'ın gelişmiş bir espri anlayışı ve güleç bir yüzü vardır. Yerine göre dövüşürken bile espri yapmaktan geri kalmaz.

Bir macerasında, kavga esnasında rakibine şöyle demişti: "Sen cümbüşü seven biri olmalısın, elindeki kılıcı zurna gibi tutuşundan belli.."

Bu tatlı dilli silahşörün kadınlarla da arası hep iyi olagelmiştir. Şimdi size saçma gelebilir ama, bir sevişme sonrası nehir kenarında gusül abdesti bile alır.. "Ne yapıyorsun öyle?" diye soran kıza da "Sen de seviştikten sonra bir su dökünsen, vücudun canlanır. O zaman İslam'ın niye böyle emrettiğini anlarsın.." demiştir.



Yüzbaşı Volkan Türk Hava Kuvvetleri 'nin kahraman pilotlarını sembolize eder.
Kahraman pilot: Yüzbaşı Volkan
Yüzbaşı Volkan barışçıdır. Fakat gerektiğinde, bir makineli tüfeğin mermileri kadar hızlı ve yok edici olur.
1971 yılı sonlarında ülkemizde konuk olarak bulunan Amerikan Hava Kuvvetlerinin bir U-8 uçağı, fırtınalı bir havada Kars'a giderken yanlışlıkla Rus hududunu geçmiş ve Sovyet Migleri tarafından yolu kesilerek Ermenistan'ın Erivan hava limanına inişe zorlanmıştı. Bu olay dünya kamu oyunda geniş yankı uyandırmıştı.

O tarihlerde günlük gazetelere çeşitli konularda resimli romanlar ve karikatürler çizen ve gazete ressamlığı yapan Ali Recan yeni bir çizgi roman kahramanı arayışı içindeydi.

Hemen hemen bütün günlük gazeteler o günlerde çok popüler olan eli kılıçlı Orta Asya kahramanlarıyla doluydu. Denenmemiş bir konuda , yeni, çağdaş bir çizgi roman kahramanı arayışında olan Ali Recan'ın dikkatini U-8 olayı çekmişti.

Türk Hava Kuvvetlerine mensup genç bir pilotun fazla komplike olmayan ve daha sonradan hazırlayacağı Yüzbaşı Volkan'lara göre daha az sayfa sayısına sahip bu çizgi romanı beklenilenin üzerinde bir ilgi gördü.

İşte 1970'lerle kariyerine başlayan -ve o tarihte adı henüz Volkan olmayan Yüzbaşı Volkan'ın kısa başlangıç öyküsü buydu.

TÜRK HAVA KUVVETLERİ'NİN KAHRAMAN SUBAYI
Yüzbaşı Volkan Türk Hava Kuvvetlerinin kahraman pilotlarını sembolize eder. Savaş için eğitim görmüş olmasına rağmen savaşa karşıdır. Fakat barış sürecini sürdürebilmek için güçlü ve caydırıcı olmak gerektiğine inanır. Yüzbaşı Volkan barışçı ve insancıldır fakat görevi gerektirdiğinde, bir makineli tüfeğin mermileri kadar hızlı ve yok edici olur.

Her Türk askeri gibi Yüzbaşı Volkan da ‘Önce Vatan’ prensibine inanır ve ona göre "Vatan sevgisi her türlü ideolojinin üstündedir." Bu tür konulara değinmek Yüzbaşı Volkan'ın 25 yıllık yayın yaşamı boyunca çeşitli çevrelerde yankılara yol açmış, övgü ve sövgülere neden olmuştur.

Yüzbaşı Volkan'ın yanında sevgilisi Gazeteci Funda ve yakın arkadaşı Hakkı Başçavuş vardır. Tabii Sovyet pilotu Yüzbaşı Olga'yı unutmak ne mümkün?

14 Temmuz 1975 tarihinde, yani 'Bonanza'daki ilk yayından bir yıl sonra Tay Yayınları sahibi Sezen Yalçıner'le yeni bir anlaşma imzalayan Ali Recan, Yüzbaşı Volkan karakterini bağımsız bir dergi olarak çıkarmak üzere hazırlıklara koyuldu. Haftalık bir derginin yayıncılık zorluklarına karşı yedek sayfa ve macera stokları hazırlayabilmek için yardımcı çizerler de buldu.

Böylece ilk Yüzbaşı Volkan çizim ekibi kurulmuştu. ‘Son İmdat Çağrısı’ adını taşıyan ilk Tay Yayınları amblemli Volkan macerası 9 Temmuz 1976'da çıktı.

Daha sonra Alfa yayınlarından çıkarak 1987 yılına kadar dergi olarak, Tercüman gazetesinin kapandığı 1993 yılına kadar da gazete sütunlarında boy göstermeye devam etti.

ASKERİ SIRLAR AÇIKLANIYOR
Yüzbaşı Volkan’la ilgili bir diğer ilginç bir olayı da Ali Recan bir röportaj sırasında anlatmıştı.

Yüzbaşı Volkan'ı izlemiş olanlar hatırlayacaklardır. Tay yayınlarından çıktığı sıralarda, her bir kitabın iç kapaklarında, bazı savaş uçaklarının teknik bilgileri verilirdi. Hatta, çizgi-roman maceralarında geçen dialoglarda, hangi savaş uçağından hangi hava Kuvvetlerinde ne kadar bulunduğundan falan da bahsedilirdi.

Bütün bunlarda bir casusluk kokusu alan MİT, Ali Recan'a sorguya alarak “Sen bunları nerden biliyorsun? Bunlar gizli bilgidir..” deyince, Ali Recan 'Aviation Weekly' ve 'Jane's Defense Weekly' gibi Amerikan dergilerini göstererek "Bütün bu uçakların teknik özellikleri ve sayılarını Amerikan dergilerinden alıyorum.." diye cevap vermişti.

Yüzbaşı Volkan, Ali Recan tarafından 1990'ların sonunda gündeme oturan Susurluk Olayının çözümü için yeniden göreve çağrılmıştı. Üstelik bu kez Tuğgeneral rütbesine sahipti. Ancak eski maceralardan kırpılanlardan kolajla üretilen ve sadece 4 sayı çıkabilen 'Karanlığın Kartalları' adlı bu seri, Volkan'ın da popülaritesinin bir sonu olduğunu göstermişti.

Çocuk dergilerinden gazetelere değin pek çok yayın organında kariyerini zenginleştiren Yüzbaşı Volkan, yaratıcısı Ali Recan'ın vefatıyla sona erdi.

Vefatından kısa bir süre önce Ali Recan, macera sayısı iyice çoğalan pilot kahramanını İtalya'daki yayınevlerine de pazarlamak için girişimlerde bulunmuştu.

Oradaki yayınevleri bir Türk pilottan ziyade Amerikalı bir pilotun yayın şansının daha fazla olacağına karar vermişlerdi. Artık onun adı ‘Capitano Volcano’ olacaktı. US Air Force'ta bir pilot olarak Capitano Volcano; Kaddafi'nin ve Saddam'ın tozunu attıracaktı.

Bugüne kadar Avrupalıların ve Amerikalıların kafasına vura vura Türk pilotlarının yeteneğini ve gücünü ispat eden, "it dalaşı" adı verilen küçük kapışmalarda Yunan pilotlarını elaleme maskara eden, belki yüzlerce kez Türkiye'yi komünist olmaktan kurtaran ve 3. Dünya Savaşı'nın çıkmasını önleyen Yüzbaşı Volkan, artık Amerika'ya hizmet edecek; o zamana kadar hep Türkiye'nin çıkarlarını koruyan ve Türkiye'ye yönelik komploları bozan kahramanımız, artık Amerika'nın çıkarları ne gerektiriyorsa onu yapacaktı.

"Yüzbaşı Volkan'ı Amerika'ya sattınız" lafına karşı ise Ali Recan'ın yanıtı şöyleydi:

"Biz zaten Amerikalı olmuşuz. Bu işe son noktayı da Yüzbaşı Volkan koymuş oluyor."

Karikatürist Cengiz Üstün halen Yüzbaşı Volkan çizgi-romanının karelerini yeniden yorumlayarak karikatürler yapmaktadır
 

blueden

Kreatif Stratejist
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
26 Şub 2008
Mesajlar
7,264
Tepkime puanı
176




Eskilere tatlı bir yolculuk yapmamıza fırsat sağlayan; güzel bir paylaşım olmuş ,elinize sağlık yasemin hanım.
Teşekkürler...
 

Yasemin

Belgisiz Sıfat
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
14 Ağu 2007
Mesajlar
3,962
Tepkime puanı
175
Yaş
40
ben teşekkür ederim :)
 

crazyglad

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
7 Mar 2008
Mesajlar
4,068
Tepkime puanı
89
Bazıları bizim çocukluğumuzun kahramanları özellikle red kit azmı izlerdik
Teşekkürler güzel paylaşım canım
 
Üst