grafiker olmanın yaş sınırı yoktur olmamalı da. tecrübe bazen yaratıcılıktan daha önemli ürünler koyuyor ortaya.. ama bana sorarsanız genelden biraz daha özele gidecek olursak gençler yapmalı tasarım işini. teknolojiyi daha yakından takip edebilen daha dinamik ve daha az tecrübe ile daha çok yaratıcı olan kişiler yapmalı.. neden olarak sıralayabılecegım o kadar cok sey varki.. örneğin kişiler zaman içerisinde çalıştıkları yere bağlı olarak yaratıcılıklarını kullanmaktansa standartlara uygun ortalama farklılıkta işler çıkarıyorlar ortaya bunun sebebi tam olarak bilinçli olmasada bilinç altında zaman içerisinde kendilerinden çok şey katarak, saatlerini hatta günlerini vererek yaptıkları tasarımların maddi olarak karşılığını yeterli bulamamaları.. bu nedenle yaş ve tecrübeler ilerledikçe kişi kendi standardını ve kriterlerini oluşturup dünyanın en dinamik sektörlerinden biri olan sektörümüzün hareketliliğinden soyutluyorlar kendılerini.. oysaki gençler sürekli yenilik ve kendilerini geliştirme peşinde oldukları için sektörde yer edinmeye çalışırken kendilerini en farklı en kaliteli en iyi tasarımı sunarak göstereceklerini düşündükleri için sürekli aktif, yaratıcı, farklı, ve potansiyel olarak hareketli çalışıyorlar.. daha heyecanlı oldukları için bu tasarımlarına da yansıyor.. bende bunlardan bırı oldugum için ve çevremde pek çok yaş grubuna dahil grafiker/grafik tasarımcı bulunduğu için bu yorumu rahatlıkla yapabılıyorum.. gençler yapmalı bu işi derken ustaları da bır kenara bırakalım dıyemem asla.. ama tasarımda olmasada bence bu konunun erbabı olmuş kişileri kalite kontrol sorumluları yapmalıyız.. tasarımı yapan gencin denetleyicisi tasarımı müşteriden hatta işverenden önce görüp onaylayan yanlıs ve eksık yerlerı teknık olarak daha ıyı bılen ve gosteren kişi olarak çalışmaları hem onların sektörde ne kadar önemli bir yere sahip olduklarını en azından kendılerıne unutturmaz. hemde bızlere ıyı bırer yol gösterici olurlar.. bana katılan yada katılmayan herkese söyleyebılecegım sonsöz şudur;
gençler daha yaratıcı olsada eskilerden öğreniyorlar yaratıcılıgın ne demek oldugunu.. onların tasarımlarına bakarak onların öğütleriyle büyüyorlar.. alaylılarda mekteplilerde.. tecrübeye saygı , yeni yetişenlere de yol açmak gerek...
Yaşlıların daha karar verici noktada bulunmalarını ben de destekliyorum.
Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse diye bir söz vardır.
Yaşlılar yönetici ve idareci konumunda olmalı, bu meziyetleri ile çalışıp para kazanmalıdırlar.
Ama bu; bilgiye ve tecrübeye değer veren toplumlarda olur.
Ucuz iş gücü ve kalitesiz emek arayan toplumlarda art direktörler işsiz kalır.
Gençler her zaman kalitesizdir demek istemiyorum. Onların yaratıcılıklarını, çalışkanlıklarını, dinamizmini olgunluklarıyla ve tecrübeleriyle yönlendirecek kişilere de ihtiyaç vardır.
İşte bu kişiler Shedesign dostumuzun deyimiyle kalite kontrol elemanı veya benim deyimimle süpervizör'dür. Veya genel meslek deyimiyle art direktördür. (sanat müdürü).(sanat yönetmeni).
Bunun gerekli olduğuna inanan toplumlar nitelikli toplumlardır ve bu toplumlardan nitelikli iş çıkar.
Bu yüzden batı ülkelerinde yapılan grafik tasarımlara hayran oluruz.
Bizde ise bir kişiden 5 kişinin yapacağı iş beklenir.
Gençler ise kolay sömürüldüğü tercih edilir.
Yaşlı elemanın ise emekli maaşı olanı ve geçim sıkıntısı olmayanı ve küçük bir ek ücrete çalışanı tercih edilir bizde.
Ve bu özellikleri taşımayan yaşlılar özellikle tercih edilmez...Tecrübesi ve uyanıklılılığı ile gençlere kötü olur diye de istenmez.
Ve asla yaşlı grafikere sen otur, iş yapma, iş yapanları kontrol et ve yol göster demezler. Bu işi iş diye görmezler. Bunu görecek kültür yoktur, kültür varsa vicdan yoktur.
Yaşlı grafikerin önüne de bir bilgisayar verip, otur tasarım yap, arada sırada gençleri de kontrol et derler.
Hep bir koyundan birden fazla post elde etmeye bakar benim uyanık işletmecilerim.
Bizde işletmeler elemanlarına ücret ederken layık oldukları parayı takdir ederek yaklaşım göstermezler ne kadar az ödersek o kadar kardır, ne kadar ezersek o kadar itaat eder diyerek yaklaşırlar.
Yani kul hakkını gözeterek değil, piyasaki genel ücret düzeyini gözeterek ücret verirler.
Mesela bir grafiker ayda 20 milyarlık iş üretse de 1,5 milyar maaş alır, ayda 10 milyarlık iş üretse de...
20 milyar iş üretene belki 200 milyon daha fazla verilir, ama aradaki 200 milyon fark asla ürettiğine orantılı değildir.
Bir anımı anlatmak istiyorum;
Massit Yüzyıl matbaacılar sitesinde bir matbaaya grafiker ile art direktör arasında bir konumda girmiştim.
6 ayın sonunda matbaanın iş hacmini tam 6 misli arttırdım. Yalan değil, abartı değil, tam 6 misli arttı işler.
Patronun oğlu," Faruk abi, sen yanımızda oldukça ben Akbank'tan bile iş alırım, kampanya ve konsept bulamama, tasarım yapamama diye bir derdim kalmadı. Şimdi Kozyatağında bir kat tuttuk, tüm ilaç firmalarına yakınlaştık, artık ajansımız orası, burası da matbaamız... Artık ajansı olan matbaayız veya matbaası olan ajansız" demişti...
Dediği doğruydu, Ford Otosan, Avensis, Organon gibi ilaç firmaları artık büyük ajanslarda yaptırabileceği grafik tasarımlarını bu matbaada bana yaptırabiliyordu, konseptini müşteriyle birlikte buluyor, metnini yazıyor, lay-out'unu hazırlıyor ve tasarımı okeyletip baskıya veriyorduk.
Yanıma eski ajansımdan getirdiğim çırağımı veya kalfamıda almıştım, onunla flash animasyonlar ve reklam filmleri bile yapıyorduk...
Ve ciddi olarak da tasarım fiyatı yazıyorduk.
Bir afişin tasarım fiyatı neredeyse benim bir maaşım kadardı...
Sonra ne oldu?
6 ayın sonunda benim zam zamanım geldi ve bana yüzde on zam yapıldı... Ben, benden 5-6 yaş daha yaşlı olan patrona gittim ve bu zammın benim şirkete olan artı değerimin çok altında olduğunu, hiç olmazsa yüzde 20 olması gerektiğini söyledim.
Aldığım cevap şu oldu; "elimizden gelen budur, işine gelirse..."
"İşime gelmiyor, ne zaman çıkıp gideyim?" dedim.
"Hemen bu akşam, ama önce elineki işleri bitir"dedi.
Elimdeki işler çok önemli, ama 6 kat iş hacminin artması önemsiz idi.
Oğlu yanıma geldi, "abi, ne yaptın yaktın beni" dedi.
Babasına rağmen reklam ajansı patronu olabileceğine dair umut taşıyan bu gencin hayallerini ben yıkmıştım, babası değil !!!!
Onun hayallerinin gerçekleşmesi, benim sömürülmeme bağlıydı...
Ayrıca sanki sadece onun hayalleri yıkılmıştı, benim hiç hayalim yok muydu? Arabamı yenilemek, daha iyi bir evde oturmak gibi. Bunlar yıkılmamış mıydı?
Ben çıktım, daha az maaşa iş buldum, Kozyatağındaki ajansı 2 ay sonra kapattılar, benim içerdeki maaşımı da özellikle geç ödediler... Aradan bir yıl geçti ve şu haberleri aldım; patronun oğlu babasını yönetimden uzaklaştırmış, kendisi başa geçmiş, 2 renkli makineyi satıp 4 renkli almışlar, ve artık ajanslıktan vaz geçmişler ve matbaacılık yolunda devam ediyorlarmış...
Ne kalite kontrolü, ne süpervizörü, ne art direktörü? Nerede yaşıyoruz, bir daha düşünelim...
Bir yaşlı grafikerden, bir yaşlılık öyküsü dinlediniz ! (okudunuz !)
Saygılarımla...