şimdi diyorsunuz ya, kurumsal firmalarda hangi okuldan çıktığınızdan tutun bölümünüze kadar farkediyor. işte tam da söylediğim ilüzyon burda. böyle bir şey yok. bu lise son yıllarında gelecek kaygıları ile dolu muhabbetlerin yarattığı bir yargı. Mesela kendimden örnek verirsem. alaylı halimle, momentum, Hürriyet dergi gurubu, Kapital medya, (mediacat) Mucizeler Dükkanı gibi çok büyük firmalarla çalışan ajanslar ve ulusal yayın organlarında tükettiğim 9 küsür yıl ve şimdi de izmir'de dünya derecesi olan bir reklam ajansında tükettiğim 4 yıl. Ama bu süreç içersinde çok daha iyi veya büyük firmalarda çalışan sayısız alaylı tanıdım, bir kısmı benim ustam oldu çıraklık yıllarımda. Yani reel hayat tamami ile, çalışandan alınan maximum fayda ve kazanca odaklı. bu firmaların büyük çoğunluğu iş ilanlarında gsf veya denk üniversiteler diyor olsa bile, iş görüşmeleri sonucu işe benim alınmamı sağlayan incelemeleri için verdiğim dosyaydı. Ama elbette elinizdeki dosya iyi değilse, burda okullu olmak önem teşkil edecektir buna bir itirazım yok. Zaten mantıklı olan da budur.
Biz o 2 paragafta ortaya çıkmayız, çoğu kişi onları okumaz bile, adam şurdan mezun olmuş demez, ne güzel iş yapmış der.
okullar konusunda sanırım birbirimizi anlamaya özel gayret gösteriyoruz. google'a yurt dışında sınavsız eğitim yazın. önünüze dökülen liste gözlerini kamaştıracak. hepsi devlet okulu. bir çoğunun 100 yılın üzerinde geçmişi var. Burda adamlar gel diyor. bitirebilirsen alırsın diyor diplomanı yani gözünüzde yücelttiğiniz o sınavların falan türkiye dışında pek bir önemi yok. türkiye içinde de, inanın özel üniversite den çıkan mezunlar, devlet üniversitelerinden daha kolay iş buluyorlar. Tabi bunun da "duygusal" sebepleri var.
Şu konuda gönülden katılıyorum. alaylı ile okullu'nun değeri reel sektörde "alaylı ucuzdur" yönünde. işverenler 1 yerine 3 adam almayı düşünebiliyor. şimdi ben bunlara git 3 adam al ozaman dedim. çalışma tarihim boyunca. Ancak karşı çıkmıyorum 500 tl ye çalışan adamın aslında gözümde değeri büyük, bunlar işverenleri eğitiyor. mesela ben neden 3 değil de 9 istediğimi anlamasını sağlıyor. yani ben bu kurslardan çıkan yeteneksiz gruhtan ziyadesi ile memnunum aslında...
hepimiz, yürüdüğümüz yolda sıkıntılar yaşarız, zorluklar görürüz. sınırlara dayanırız. ancak bazılarımız bunlara direnmeyi, sabır göstermeyi becerir. ve bunun sonunda bir yerelere gelir. sağlam bir kariyer yapar, güvene dayalı profesyönel bir çevre oluşturur ve yetiştirdiği ağacın meyvelerini toplar.
Kimide bu dirayeti gösteremez.
şimdi ben sizin veya benim mesleği bırakmak zorunda kalan arkadaşlarımıza dirayetsiz demiyorum. Ancak tabiri caiz ise hem zor gelen savaştan kaçıp hem de bunun yükünün alaya atılmasını iki yüzlülük olarak değerlendiriyorum.
keza sekötörü biliyorum, adam kayırılamayacak, torpil yapılamayacak tek meslek bizim meslektir mesela. iyi olan gerçekten kazanabildiği tek meslektir. fırsat eşitliğinin olduğu tek meslektir. sadece yeteneğin ve çalışmanın önemli olduğu tek meslektir. gerçekten de bu meslek başarısız olmanın sebebi, yeteneksiz olmak ya da yeteri kadar çalışmamış olmaktır. bir de çiftçilik böyledir. yeteri kadar çalışırsanız mutlaka meyvesini toplarsınız. Grafikerlik işte bu kadar da özel bir meslektir.
O yüzden ben havlu atanlara hiç üzülmüyorum, hiç üzülmedim, hiç te haklı görmüyorum. havlu atmayıp yara bere içinde yaşamayı başarmış insanlara haksızlık en başta, ister okullu olsun ister alaylı, isterse uzaylı.
Bu arada Artvizyonun söyledikleri bundan 15 sene önce de söyleniyordu. işallah 15 sene sonra gerçek olur
yine de yeni yasa tasarılarını takip ederseniz, biraz üzüleceksiniz. umutlarınızı bağlamayı düşündüğünüz mesele yürürülüğe alınabilse bile aslında ufak bir prosedür meselesidir. kırılabilir esneye bilir.
Bence kurtulmak için ulu bir elin gelip herşeyi düzene koymasını beklemek yerine, güruhun içinden sıyrılmak için ne yapabilirim diye düşünmek daha mantıklı.
Biz o 2 paragafta ortaya çıkmayız, çoğu kişi onları okumaz bile, adam şurdan mezun olmuş demez, ne güzel iş yapmış der.
okullar konusunda sanırım birbirimizi anlamaya özel gayret gösteriyoruz. google'a yurt dışında sınavsız eğitim yazın. önünüze dökülen liste gözlerini kamaştıracak. hepsi devlet okulu. bir çoğunun 100 yılın üzerinde geçmişi var. Burda adamlar gel diyor. bitirebilirsen alırsın diyor diplomanı yani gözünüzde yücelttiğiniz o sınavların falan türkiye dışında pek bir önemi yok. türkiye içinde de, inanın özel üniversite den çıkan mezunlar, devlet üniversitelerinden daha kolay iş buluyorlar. Tabi bunun da "duygusal" sebepleri var.
Şu konuda gönülden katılıyorum. alaylı ile okullu'nun değeri reel sektörde "alaylı ucuzdur" yönünde. işverenler 1 yerine 3 adam almayı düşünebiliyor. şimdi ben bunlara git 3 adam al ozaman dedim. çalışma tarihim boyunca. Ancak karşı çıkmıyorum 500 tl ye çalışan adamın aslında gözümde değeri büyük, bunlar işverenleri eğitiyor. mesela ben neden 3 değil de 9 istediğimi anlamasını sağlıyor. yani ben bu kurslardan çıkan yeteneksiz gruhtan ziyadesi ile memnunum aslında...
hepimiz, yürüdüğümüz yolda sıkıntılar yaşarız, zorluklar görürüz. sınırlara dayanırız. ancak bazılarımız bunlara direnmeyi, sabır göstermeyi becerir. ve bunun sonunda bir yerelere gelir. sağlam bir kariyer yapar, güvene dayalı profesyönel bir çevre oluşturur ve yetiştirdiği ağacın meyvelerini toplar.
Kimide bu dirayeti gösteremez.
şimdi ben sizin veya benim mesleği bırakmak zorunda kalan arkadaşlarımıza dirayetsiz demiyorum. Ancak tabiri caiz ise hem zor gelen savaştan kaçıp hem de bunun yükünün alaya atılmasını iki yüzlülük olarak değerlendiriyorum.
keza sekötörü biliyorum, adam kayırılamayacak, torpil yapılamayacak tek meslek bizim meslektir mesela. iyi olan gerçekten kazanabildiği tek meslektir. fırsat eşitliğinin olduğu tek meslektir. sadece yeteneğin ve çalışmanın önemli olduğu tek meslektir. gerçekten de bu meslek başarısız olmanın sebebi, yeteneksiz olmak ya da yeteri kadar çalışmamış olmaktır. bir de çiftçilik böyledir. yeteri kadar çalışırsanız mutlaka meyvesini toplarsınız. Grafikerlik işte bu kadar da özel bir meslektir.
O yüzden ben havlu atanlara hiç üzülmüyorum, hiç üzülmedim, hiç te haklı görmüyorum. havlu atmayıp yara bere içinde yaşamayı başarmış insanlara haksızlık en başta, ister okullu olsun ister alaylı, isterse uzaylı.
Bu arada Artvizyonun söyledikleri bundan 15 sene önce de söyleniyordu. işallah 15 sene sonra gerçek olur
yine de yeni yasa tasarılarını takip ederseniz, biraz üzüleceksiniz. umutlarınızı bağlamayı düşündüğünüz mesele yürürülüğe alınabilse bile aslında ufak bir prosedür meselesidir. kırılabilir esneye bilir.
Bence kurtulmak için ulu bir elin gelip herşeyi düzene koymasını beklemek yerine, güruhun içinden sıyrılmak için ne yapabilirim diye düşünmek daha mantıklı.
Son düzenleme: