alkolün faydaları
buda alkolün faydaları:
alkolün vücuttaki faydaları:
Bir yudum bira veya şarap içen bir şahsa en çok tesiri olan unsur, içkinin yapısında bulunan ve suda çok çabuk eriyen etil alkoldür. Etil alkol o kadar sür’atle erir ki, içilen her yudum alkolün bir kısmı, daha yutmadan önce, dil ve diş etleri arasından doğruca kana karışır. Alkolün geri kalan kısmı da ne parçalanır, ne de normal yiyecekler gibi hazmolur. O da mideden ve ince bağırsaklardan sür’atle kana karışır. Alınan alkolün kalın bağırsaklara geçişi pek enderdir. Bu emilme o kadar çabuk olur ki, içki ile doldurulan bir midedeki alkolün yüzde 90’ı bir saatte kanın içerisindedir. Kanda erimiş olan alkol, kısa bir zamanda vücudumuzdaki bütün organlara, bilhassa beyin gibi yüksek su ve kan muhtevası olan organlara gider.
Fizyoloji bilginleri uzun süreden beri içkinin tespit edilen birçok tesirinin alkolün beyindeki faaliyetlerinden ileri geldiğini biliyorlardı. Hatta onlar, kana karışan alkolün miktarı ile beyinde tesir ettiği alan arasında bir alâka olduğunu buldular. Meselâ 70 kiloluk bir adamın aç karnında eriyen alkolün miktarı yüzde 0.05’i (onbinde beş) bulur. Kandaki bu miktar alkol ile beynin dış cidarlarının, bilhassa endişe ve merakla alâkalı merkezlerin normal faaliyeti zarar görür. İçki içen kimseye yalancı bir iyilik hâli verir. Tıpta buna ‘öfori’ denir. Bu durumda şahsın kendi kendisini kontrol mekanizması kaybolmuştur. Sarhoş gelişigüzel ve abuk sabuk söylemeye başlar. Yaptığı her işin en iyisini yaptığına emindir. Meselâ, bir sarhoşa daktiloda yazı yazdırsanız (sarhoş olmadan önce iyi yazsa da) hatalarla dolu bir yazıyı önünüze getirecektir. Ama o, en hatasız bir yazı yazdığını zanneder. Ayrıca bu devrede otomobil kullanan şoförlerin kaza yapma ihtimali artmıştır. Bu ihtimal, sarhoşluk arttıkça daha da artacaktır.
Şayet bir sarhoş, kanındaki alkol nisbeti yüzde 0.1’e (binde bir) yükselecek kadar içki kullanırsa, beynin arkasında bulunan motor merkezlerdeki faaliyet bastırılacaktır. Bu ise şahsın adalelerine hâkim olabilme kabiliyetinin yavaş yavaş kaybolmasına yol açacaktır. Şayet kandaki alkol nisbeti yüzde 0.2’ye (binde iki) yükselirse, orta beynin daha derin kısımları tesir altında kalacak ve sarhoşu bir rehavet basacaktır. Alkol nisbeti yüzde 0.5’i (binde beş) geçerse beynin en alt kısmındaki solunum merkezleri felce uğrayacak ve sarhoş baygınlığı müteakip sessizce hayatını kaybedecektir.
KILCAL DAMARLARIN
TIKANMASI
Alkolün beyin üzerindeki bu zincirleme tesirlere ne şekilde sebep olduğu meselesi, fizyoloji âlimlerini uzun müddetten beri uğraştırıyordu. 1940 yılından bu yana sayıları çoğalan âlimler, alkolün bu tesirlerinin direkt değil dolayısıyla olduğunu anladılar. Şöyle ki, beyin hücreleri, normal faaliyetlerinin devamı için, bütün vücut hücrelerinde olduğu gibi, oksijene muhtaçtırlar. İşte alkol, beyin hücrelerini oksijenden mahrum ederek, beynin farklı kısımlarına tesir eder. Bu teori kuvvetli desteğini şu misalde bulur: Çeşitli çalışmalar göstermiştir ki, bir pilot 2700 metrenin üzerine çıkınca, âdeta sarhoş bir şahsın hâline benzer uyuşukluk hâlini hissedebilir. Aynı pilot, oksijen maskesi takmadan 5400 metrenin üzerine çıkacak olursa, oksijensizlikten solunum merkezinin faaliyeti duracak ve pilot hayatını kaybedecektir.
Güney Carolina Tıp Üniversitesinden Prof. Dr. Melvin H. Knisley ve çalışma arkadaşları, yaptıkları çeşitli tecrübelerle alkolün beyin hücrelerini nasıl oksijenden mahrum ettiğini göstermişlerdir.
Normal ve sıhhatli bir insanda kalp, kanı atardamarlardan geçirerek vücudun bütün organlarına yayılan fevkalade ince kılcal damarlara kadar pompalayacak biçimde yaratılmıştır. Kılcal damarlarda seyreden alyuvarların taşıdığı oksijen dokulara verilir ve dokularda birikmiş artıklar ve karbondioksit kana geçer. Bu oksijen ve karbondioksit alışverişinin devamı ile dokuların hayatiyeti devam eder. Sıtma, tifo gibi elliden fazla hastalık tipinde ise, bazı sebeplerden dolayı alyuvarların kümeler hâlinde pıhtılaşmasından dolayı ince olan kılcal damarlar tıkanır. Neticede dokular oksijensiz kalır ve dokulardaki hücreler ölürler.
İÇKİ VE GÖZ KÜRESİ
İşte alkol, yukarıda bahsi geçen hastalıklardakine benzer mekanizma ile, kılcal damarlarda tıkanmaya, dolayısıyla oksijensiz kalan o bölgelerdeki dokularda bulunan hücrelerin ölümüne yol açmaktadır. Dr. Knisley, çalışmasında göz küresi saydam tabakasının hemen altında yayılmış bulunan kılcal damarları ışıklandırmıştı. Böylece, bu araştırmacı, insanda görülen elliden fazla hastalıkta, kanda pıhtılaşma ve kılcal damarlarda tıkanma olduğunu müşahede etti. Araştırıcının en enteresan müşahedesi ise, alkolle alâkalı idi. Dr. Knisley, alkol verdiği hayvanlarda da bu pıhtılaşmayı gördü. Öyle ki, hayvana verilen alkol yüzdesi arttıkça, gözün kılcal damarlarında deveran eden kandaki alyuvarlarda da, pıhtılaşma oranı artmakta idi.
Dr. Knisley ve arkadaşları, özel bir hastanede yatan alkol ile zehirlenmiş hastaları 17 ay gibi uzun bir zaman müddetince incelemeye tâbi tuttular. Hasta yatırıldığı zaman müşahedelerinde objektif olabilmek ve sonra kandaki alkol yüzdesini ölçmek için, hastadan kan aldılar. Gruptan iki kişi, hastanın göz kılcal damarlarını dikkatle incelediler. Netice olarak da kandaki alkol miktarı arttıkça, gözdeki kılcal damarlarda kan akış hızının yavaşladığını buldular. Kandaki alkol yüzdesi en yüksek olanlarda, önemli sayıda kılcal damarlar tahrip olmakta ve gözde kanlanmalar teşekkül etmektedir.
BEYİN NE DURUMDA?
Normal olarak bir insan beyninde, milyarlarca sinir hücresi (nöron) bulunur. Bu hücrelerin bir özelliği doğumdan sonra, ölüme kadar sayılarının sabit kalmasıdır; yani sinir hücreleri doğumdan sonra sayıca çoğalmazlar. İşte, yukarıda bahsedildiği gibi, alkol göz yuvarlağındaki kılcal damarları tıkayıp hücrelerde ölüme sebep olduğu gibi, beyinde de aynı neticeye sebep olmaktadır. İlk kadeh içki dahi, beyinde bazı kılcal damarlarda tıkanmaya, dolayısıyla da birkaç bin sinir hücresinin oksijensizlikten ölümüne yol açmaktadır. Bu içki alışkanlığı devam ederse, alkol, beyinde telafisi kesinlikle mümkün olmayan milyonlarca sinir hücrelerinin ölümüne yol açacaktır.
Dr. C. B. Courville isimli meşhur bir nöropatolog, alkolün sinir sistemi üzerindeki tesirlerini, Effects of Alcohol on the Nervous System of Man isimli kitabında neşretmiştir. Bu araştırıcı, kendi otopsi müşahedelerine dayanarak, uzun seneler alkol almış şahısların beyinlerinin, âdeta içine su çekilmiş sünger gibi ödemli (sıvı birikmiş) olduğunu söylemiştir. Ayrıca aynı şahıslarda beyinlerinde çok sayıda küçük kanama odakları olduğunu, damarlarda fazlaca bir kan birikimi bulunduğunu da belirtmiştir. Dr. Courville, alkolik şahısların beyinlerinin kanamaya daha müsait olduğunu, normal şahısları öldürmeyecek kadarki darbelerde bile alkoliklerin öldüğünü kaydediyor.
ALKOLİZM VE DELİLİK
Norveçli psikiyatrist Dr. Otto Haugh, kendi geliştirdiği çalışmalarıyla, alkolik şahısların beyinlerindeki tahribatı açıkça göstermiştir. Bu şahıs, ‘pnömoensefalografi’ diye adlandırdığı metoduna göre, lokal anestezi altında omurilikten az miktarda beyin omurilik sıvısı almakta ve bunun yerine beyine zararı olmayan hava vermektedir. Hava, beyin boşluklarındaki sıvının yerini almakta, beyin hudutları görülmektedir. Alkolik şahıslarda beyindeki bu boşlukların büyüdüğü, röntgen filminde farkedilmektedir. Bu alkolik beyninin yenmesi değil de nedir? Şaşırtıcı bir sonuç, bira içenlerde beyin hasarının, alkol yüzdesi en fazla içkilerden olan viski içenlerdeki kadar, hatta daha fazla olması idi.
Amerika Birleşik Devletlerinde akıl hastanelerine yatırılan hastaların büyük ekseriyeti orta veya uzun müddet içki içtiklerine dair hikaye vermektedirler. Psikiyatrik hastalardan, alkolizm hikayesi olanlar kesinlikle bilinmemekle beraber, yüzde 25-33 oranında olarak tahmin edilmektedir. Alkol alanlar, kendi kendilerini deliliğe hazırladıklarını unutmasınlar.
KARACİĞER VE DİĞER
ORGANLAR
Hekimler, karaciğer siroz hastalığının alkoliklerde, içki içmeyenlere göre, sekiz misli daha fazla görüldüğünü çoktan beri biliyorlardı. Ancak bunun sebebi Dr. Knisley’in grubunun çalışmalarıyla anlaşılmıştır. Alkol, beyinde yaptığı gibi, karaciğer ve diğer organlarda da kılcal damarların tıkanmasına yol açmaktadır. İşte devamlı içki kullanan şahısların organlarında oksijen yokluğundan dolayı hücrelerin ölmesine sebep olmakta, bu da çeşitli bozukluklar hâlinde kendisini göstermektedir.
:rofl: