fikirlerinizde katıldığım noktalar var @akşama doğru...
necip fazıl kısakürek, nasıl kiinsanoğlu aya çıkmışsa, atomları parçalayabilmişse, bunlar için dahi şiir yazılabilir der. ve bunun üzerine feza pilotu isimli şiirini yazar.
88'de başladığım meslek hayatımın 22. senesindeyim. zamanımızda daktilolar, kompigrafiler, filme çekip kontak almalar, film makinalarından özel tramlar bastırılıp, pikaj kapak tasarımları yapılıp sonradan bunları kamera ile filme alıp, ofsette basmalar vardı. öncesinde de tipo vardı. hafrler havadan düşerdi. devasa makinalardan bahsediyorum. antika bir bilgisayar almıştım bir arkadaşımdan (sene 93). oda büyüklüğündeydi. onu getirtmek için bir araba tuttum, 3 elemanımı yollamıştım. yani nerelerden nerelere geliyoruz.
şimdi 5d mark ii ile film çekiyoruz. hala filmli makinam var (adı şaziye). üzerinde tek çizik yo k ve benim için çok kıymetli bir makine. günümüz dijital makineleri, elbette ki büyük kolaylık ve hala 35mm film kalitesini yakalamaya çalışıyor. teknolojinin ilerlemiş olması bir şeyin kötü olduğunun göstergesi değildir hiç bir zaman.
sizin makinada bir fotoğrafı siyah beyaz yapmanız ile, bir fotoğrafı filmli makine ile siyah beyaz çekmeniz ya da dijital ile siyah beyaz yapmanız arasında teknik ve mantıksal açıdan aslında hiç fark yoktur. gün batımı fotoğraflar çekerken kullandığım filtreleri bir kenara bırakırsanız eğer filtrezi yapmış olduğumuz çekimleri siz photoshopta birkaç filtre ile elde edebilirsiniz. şimdi diyeceksiniz ki, aslında bunun da mantıksal açıdan bir farkı yok. elbette ki yok...
bir dönem dia çalışıyorduk. gün batımı renkleri eğer daha soluksa, matbaada renkleri ona göre ayarlatıyorduk. şimdi diyeceksiniz ki ha öyle yapmışsınız, ha filtre kullanmışsınız ha şu an dijital ile çekerken dijital ayarlar ile gökyüzünü daha kırmızı yapmışsınız ne farkedecek?... burada gördüğünüz retro bir fotoğrafı ben filtre kullanarak hiç ps action ya da scriptler kullanmadan da çekebilirim. peki fark nerede o zaman?
dijital makineleri neden bir kenara atalım meselesi var bir de.
bir zamanların hararetli filmli makine kullanıcılarının çoğu artık hangi makineyi alsak diye soruyorlar... siyah beyaz televizyon zamanlarında teknoloji müsait olmadığı için gelişmediği için televizyonlar siyah beyaz'dı. yani bu bir tercih değildi, imkanlar öyleydi. eğer ilk olarak dijital makine icad olmuş olsaydı, sonradan icad edilecek bir filmli makineye karşı çıkıyor olabilirdiniz. çünkü sonradan icad edilmişti.
elbette ki bütün akımlardan haberdarız. sanatın merkezinde yer almaya çalışan birisi olarak bir şeyin ruhunun neden kaybolduğunu bilen ya da ruhunu kaybetmemeye çalışan birisiyim.
bizler, hem sanatımızı yaşatmaya çalışıyoruz, hem de bu sanatla nasıl ayakta kalabiliriz onun mücadelisini yapıyoruz.
ben bir tablo için 2 ayımı veriyorum. ve onu türkiye şartlarında 1000 liraya zor satıyorum. bu yüzden müşterilerimin büyük kısmı yabancı. ama makine imalatı ile 10 dakikada yapılan bir tabloyu 100 liraya satabiliyorlar artık.
artı olarak hiç kimse, birebir çekilen fotoğrafı baskıda kullanmaz, kullanmıyor da.
burada grafiker bir çok arkadaş var. ben de dahil olmak üzere bir çoğu, açıklık koyuluk ayarını yapar ve matbaanın durumuna göre renk ayarlarını da yapar. yapmak zorunda...
en iyi fotoğraf makinesi bile insanoğlunun gözünün gördüğünü çekmekte ne yazık ki yetersiz. sadece ona yaklaşmaya çalışıyoruz.
umarım bu satırlarla b ir şeyleri anlatmayı başarabilmişimdir.
selamlar...