Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Yaşam Bir Risktir

TC3D Graphic Design

Kreatif Stratejist
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
23 Kas 2008
Mesajlar
5,277
Tepkime puanı
208
Konum
https://t.me/pump_upp
Web sitesi
t.me
Yaşam Bir Risktir


Gülmek "SAFTIR" denme riskini göze almaktır.

Ağlamak ise "DUYGUSAL" görünme riskini...

Birine yakınlaşmak "KENDİNİ KAPTIRMA" riskini göze almaktır.

Sevdiğini söylemek "SEVİLENİ YİTİRME" riskini...

Duygularını açmak "KENDİNİ ORTAYA KOYMA" riskini göze almaktır.

Düşüncelerini söylemek ise "DOKUZ KÖYDEN KOVULMA" riskini...

Umutlanmak "HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMA" riskini göze almaktır.

Sevmek ise "KARŞILIK GÖREMEME" riskini...


Ama riskler alınmalıdır, çünkü hayatımızın en büyük riski hiç risk almamaktır.

Çünkü yaşamak, "ÖLME" riskini göze almaktır.

(kizilkedi' den alıntı yaptığım bu yazılar,
çok şey anlatıyor değilmi ona teşekkür ediyorum)
 

Hepyek

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
17 Eyl 2007
Mesajlar
3,069
Tepkime puanı
84
Yaşam bir risk başlıbaşına zaten :D

Ben de bir ekleme yapayım.

Uykudan uyanıp gözlerinizi açtığınız an, yeni bir günün risklerini göze almışsınız demektir :lol:
 

ayyuce1

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
1 Eyl 2008
Mesajlar
201
Tepkime puanı
32
Yaş
47
Yaşam Bir Risktir


Gülmek "SAFTIR" denme riskini göze almaktır.

Ağlamak ise "DUYGUSAL" görünme riskini...

Birine yakınlaşmak "KENDİNİ KAPTIRMA" riskini göze almaktır.

Sevdiğini söylemek "SEVİLENİ YİTİRME" riskini...

Duygularını açmak "KENDİNİ ORTAYA KOYMA" riskini göze almaktır.

Düşüncelerini söylemek ise "DOKUZ KÖYDEN KOVULMA" riskini...

Umutlanmak "HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMA" riskini göze almaktır.

Sevmek ise "KARŞILIK GÖREMEME" riskini...


Ama riskler alınmalıdır, çünkü hayatımızın en büyük riski hiç risk almamaktır.

Çünkü yaşamak, "ÖLME" riskini göze almaktır.

(kizilkedi' den alıntı yaptığım bu yazılar,
çok şey anlatıyor değilmi ona teşekkür ediyorum)








Risk denilince akla hemen ticarette, borsada para kazanmak için alınan riskler gelir nedense.
Aslında hayatın her anında her saniyesinde bir risk yok mudur?
Araba sürerken kaza yapma riskini, yeni bir işe girerken işten çıkarılma riskini, bir sınava girerken kazanamama riskini, zengin olurken fakir olma riskini, mutlu olmak için mutsuz olma riskini, evden çıkarken geri dönememe riskini, bunlar gibi birçok riski ve en önemlisi yaşamak için ölme riskini göze almadık mı?

Hayat ne garip ki önümüze her zaman risk alma zorunluluğu koyuyor. Ve biz bu risklerle yaşıyoruz farkında olmadan. Yaşamın her anında, hep yeni kararlar veriyoruz. Verdiğimiz bu kararların hangisi ne kadar doğru hangisi ne kadar yanlış bunu zaman gösterir. Ama verdiğimiz her yeni kararın altında yepyeni risklerin olduğunu unutmamalıyız ki: Bazen işler yolunda gitmeyebilir ve biz hayal kırıklığına uğrayabiliriz.
Ama her kararın bir riski olduğunu düşünürsek, iyi veya kötü sonuçların olabileceğini düşünürsek o zaman inanın bana; hayatta fazla hayal kırıklığına uğramayacağız.

Peki biz hangi riskleri göze alabiliyoruz ve göze alamadığımız riskler için neler kaybediyoruz?
Neden ufacık riskler almaktan kaçıp büyük mutluluklara ulaşmaktan kaçıyoruz?
Hiç düşündünüz mü risklerden kaçmak, hayatımızı daha tekdüze yaşamak yaşamımızı ne kadar güzelleştiriyor?
Bu soruları kendimize soralım ve kendi içimizde cevaplarını bulmaya çalışalım.

Hayat bize bu kadar risk sunarken, önemli olanın doğru zamanda, doğru riski almak olduğunu unutmayalım. Ve aldığımız her riskin kendi kontrolümüz altında olmasına dikkat edelim...

AMA RİSKLER ALINMALIDIR. ÇÜNKÜ HAYATIMIZIN EN BÜYÜK RİSKİ HİÇ RİSK ALMAMAKTIR.

Teşekkür ediyoruz namasteeee,
 

TC3D Graphic Design

Kreatif Stratejist
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
23 Kas 2008
Mesajlar
5,277
Tepkime puanı
208
Konum
https://t.me/pump_upp
Web sitesi
t.me
--------(Ben sadece bu risklerden çok etkilendim gerisi beni etkilemiyor)----------

Gülmek "SAFTIR" denme riskini göze almaktır.

Ağlamak ise "DUYGUSAL" görünme riskini...

Birine yakınlaşmak "KENDİNİ KAPTIRMA" riskini göze almaktır.

Sevdiğini söylemek "SEVİLENİ YİTİRME" riskini...

Duygularını açmak "KENDİNİ ORTAYA KOYMA" riskini göze almaktır.

Umutlanmak "HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMA" riskini göze almaktır.

Sevmek ise "KARŞILIK GÖREMEME" riskini...
 

özgüll

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
3,704
Tepkime puanı
168
Bunları niye risk diye nitelendirdiklerini anlamış değilim.

"Gülmek "SAFTIR" denme riskini göze almaktır.
Ağlamak ise "DUYGUSAL" görünme riskini..."

Aa pardon, biz kendi hayatımızı yaşamıyoruz değil mi? Hep "başkaları ne der, o ne düşünür, bu ne anlar..." şeklinde bir hayatımız olduğu için aslında bu korkuyu gayet normal karşılamalı. Bir an kendim olmayı denedim de o yüzden ilk cümlemi söyledim, özür dilerim...
 

TC3D Graphic Design

Kreatif Stratejist
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
23 Kas 2008
Mesajlar
5,277
Tepkime puanı
208
Konum
https://t.me/pump_upp
Web sitesi
t.me
Bunları niye risk diye nitelendirdiklerini anlamış değilim.

"Gülmek "SAFTIR" denme riskini göze almaktır.
Ağlamak ise "DUYGUSAL" görünme riskini..."

Aa pardon, biz kendi hayatımızı yaşamıyoruz değil mi? Hep "başkaları ne der, o ne düşünür, bu ne anlar..." şeklinde bir hayatımız olduğu için aslında bu korkuyu gayet normal karşılamalı. Bir an kendim olmayı denedim de o yüzden ilk cümlemi söyledim, özür dilerim...

:)
Ben o yüzden köye taşındım,
hiç değilse daha sade, daha sakin bir yaşantı var.
Sağlıklı yiyecek bulmak daha kolay, Köy ekmeği tekerlek gibi,
sütünü içtiğim inek yol kenarında otlanıyor.

Karşılık beklemeden selamlar sabah etrafındaki öten kuşlar,
(şehirde binalara pek gelmiyor burada gördüğüm kuşlar)
sokağın köpeği yanında gelir dolmuşa kadar yoldaşlık eder.

Orada iş bulsam şehre adımımı atmam.
Toplumsal bilinç insanları kaosa sürüklüyor bence...

İnsanlar duygularını rahatça ifade etmesin diye engeller, kurallar konulmuş (şehirde daha hakim).
İfade edemediğimiz duygularımız yüzünden kanser gibi hastalıkların pençesinde çoğu insanımız.(Annem de onlardan biriydi biliyorsunuz)

İçinizden geldiği için hanginiz kahkaha atabilirsiniz bir otobüste sıkış tepiş giderken radyoda duyduğunuz bir espriye ?

Ben atıyorum manyak gibi bakıyorlar garip garip.
Ben miyim onlarmı normal olmayan düşünürken rahatsız oluyorum.
 

ayyuce1

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
1 Eyl 2008
Mesajlar
201
Tepkime puanı
32
Yaş
47
--------(Ben sadece bu risklerden çok etkilendim gerisi beni etkilemiyor)----------

Kusura bakmayın Şener bey,

sadece yazdıklarınızdan dolayı bende farklı birşeyler çağrıştırdı paylaşmak istedim.
Terslemenize gerek yoktu diye düşünüyorum:sadsmile:
 
Son düzenleme:

sevgiden-iz

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
26 Şub 2010
Mesajlar
335
Tepkime puanı
67
Kayıtsız kalamadım konuya.

Şöyle bir baktım da ne kadar becerikliymişim.
Buradaki her satırı gerçekleştirmişim hayatımda. Ne yazık ki büyük harflerle yazılanların hepsi gelmiş başıma. Çok başarılıymışım. Bir tek en son satırın en son cümlesi ... O da bir gün gelecektir mutlaka.
 

TC3D Graphic Design

Kreatif Stratejist
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
23 Kas 2008
Mesajlar
5,277
Tepkime puanı
208
Konum
https://t.me/pump_upp
Web sitesi
t.me
--------(Ben sadece bu risklerden çok etkilendim gerisi beni etkilemiyor)----------

Kusura bakmayın Şener bey,

sadece yazdıklarınızdan dolayı bende farklı birşeyler çağrıştırdı paylaşmak istedim.
Terslemenize gerek yoktu diye düşünüyorum:sadsmile:

Özürdilerim Ayyuce;
Yanlış anlaşılırmı diye korkarak bu yazıyı yazmadım.
Ama oldu işte sen mesela "Tersleme" olarak anlamışsın.

Benim için "Bunların dışındakilerini saymaya bile gerek yok" demek istedim.
Sen de duygularını paylaşıyorsun, tabiki normal burası bir paylaşım sitesi.

Herkesin kendi gerçekleri vardır,
gerçek görece bir kavramdır benim için.
Zaman bile görece bir kavramdır benim için .

Benim gözümden, benim içimden gelen doğrular bunlar.

Herkes kendi gerçekliğini yaşıyor,
isterse... başkasından etkileniyor,
kendi gerçeğini yeniden gözden geçirip değiştiriyor.

Sabit gerçeklerle yaşayanlar BENCE yaşamıyor.
Çünkü yaşam değişken, Hiç birşey sabit durmuyor.

Tekrar özürdilerim.
 
  • Beğen
Tepkiler: Nur

vatandas2009

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
3 Tem 2009
Mesajlar
398
Tepkime puanı
10
Hayat ''ölme '' riskini göze almak düşüncesiyle yazan bir kişinin psikolojisi hayatla bağlantısını koparmış bir kişinin düşüncesi olabilir. Halbuki hayat ''ölmeme'' riskini göze almak düşüncesi olsaydı yaşama sevinciyle dolu bir düşünce olurdu. Daha iyi olurdu.

Bugün hürriyet gazatesi köşe yazarlarından Ertuğrul ÖZKÖK ün yazısını sizle paylaşmak istiyorum beni çok etkiledi.


İsmini 8 dakikada yazabilen genç


“MERHABA hüzün...”

Hemen arkasından, çok daha büyük bir “Merhaba umut”.


Arkasından daha da, daha da büyük bir “Merhaba azim...”
Bu pazarın hikâyesinin özeti bu üç sesleniş.
Şimdi gözlerinizi kapatın, kendinizi onun yerine koyun, hissetmeye çalışın.
* * *
Vücudunuzun sadece yüzde 8’ini kullanabiliyorsunuz.
Sadece başınızın hareketlerini kontrol etmek için yıllarca mücadele etmek zorunda kalmışsınız.
Kimsenin yardımına ihtiyacınız olmadan tuvalete gidebilmek için, hareket edemeyen uzuvlarınızın bile kırılmasını göze almışsınız.
Bütün bunlara rağmen zeki ve başarılı bir satranççı olmuşsunuz; ama konuşamadığınız ve ellerinizi yönetemediğiniz için turnuvalara kabul edilmemişsiniz.
Ve bütün bunların nedeni, bir doktor hatası...
25 yaşınıza geldiğinizde o doktor hakkında neler hissedersiniz?
Bunlara bir de anne ile babanın ayrılmasını, yoksulluğu, 17 yaşında annesini kaybetmesini ekleyin.
Sonra düşünün...
* * *
Onur Eyüp Karadoğan, 1984 yılında Adana Doğumevi’nde dünyaya geldi.
Bebekler doğar doğmaz ağlar, ama o ancak yarım saat sonra ağlayabildi.
Çok zor bir doğum olduğu için, doktor vakumla almak zorunda kaldı... Ancak bunu yaparken, beyindeki bir damarı ezdi.
Beynine oksijen gitmediği için, spastik bir çocuk olarak hayata başladı.
Önümde işte bu spastik engelli gencin yazdığı kitap duruyor.
Adı “Azim”...
Ağlaya ağlaya okudum.
Bazı yerlerinde hüzünden, bazı yerlerinde ise yaşama azminin verdiği sevinçten.
Ama en çok, hayatının her gününe, “Neden ben” isyanı ile başlayabilecek genç bir insanın, bağışlayıcılığı karşısında hissettiğim karışık duygulardan.
Onu bu hale getiren bir doktor hatası ama o kitabına hepimize büyük bir insanlık dersi vererek başlıyor:
“Engelli olmama sebep olan doktora hiçbir kızgınlık duymuyorum. Çünkü o da böyle olsun istemezdi.”
“Ne ilginç değil mi? Bir yanda sizin engelli olmanıza sebep olan insan, aynı zamanda sizi hayata döndürüyor.”
Bu iki cümlede sadece bağışlayıcılık ve affetme duygusu yok.
Aynı zamanda, “Her şeye rağmen yaşama sevincinin” insana verdiği şükran da hissediliyor.
* * *
Beni en çok etkileyen bölümü kitabın yazılış hikâyesi.
Kitabı yayına hazırlayan üvey amcası yazar Tarık Günersel, sadece bazı tekrarlara dokunduğunu, geriye kalan her şeyin Karadoğan’ın kendi yazısı olduğunu söylüyor.
Bilgisayarda ve sadece büyük harflerle yazmış. Çünkü, o kadar zor şartlarda yazıyor ki, küçük ve büyük harf değişikliği için zaman kaybetmek istememiş.
Ellerini yönetemediği için, önce klavyeyi yere koyup, ayak parmakları ile yazmayı düşünmüş ama vazgeçmiş.
“Fakat bu fikri hayata geçiremezdim. Çünkü ablalarım da kullanmaktaydı. Bencil olup diğer kişileri yok saymak hayat görüşümle bağdaşmayan bir durumdu” diyor.
Sonra masanın üzerindeki kalem kutusunu devirip, bir kalemi ağzına almış ve tuşlara onunla basmayı denemiş.
Bu da başarısız olmuş. Çünkü kalemle istediği harfe değil, çevresindekilere basıyormuş.
Bir de “Ağzımdan akan salya tuşların üzerine düşüyordu” diyor.
Son çare olarak burnuyla tuşlara basıp yazmayı denemiş.
Başarılı da olmuş ancak iki nedenden dolayı vazgeçmiş.
Birincisi, burnuyla her hareketinden sonra doğru tuşa basıp basmadığını kontrol etmek için başını ve gövdesini geri çekmek zorunda kalıyormuş. Bu da kısa sürede bel ağrılarına yol açıyormuş.
Ayrıca, bu yöntemde de ağız akıntısı sorunu yaşamış.
Neticede kitabı, sol başparmağı ile yazmayı başarmış.
İlk başladığında sadece adını 8 dakikada yazabiliyormuş.
Şimdi ise Onur Eyüp Karadoğan ismini yazmayı bir dakikanın altına indirmiş.
Hayatının en büyük mücadelelerinden birini de satranç turnuvasına katılabilmek için vermiş. Bu mücadele 579 gün sürmüş.
5 Kasım 2006’da evine internet bağlanmış. İki günde internet kullanmayı öğrenip Türkiye Satranç Federasyonu’na bir e-mail atmış. Cevap gelmemiş. Ama bakın gelmeyen cevap için ne yazıyor:
“Şimdi kitabımdan ‘Beni dikkate almadılar’ diye suçlamada bulunabilirim. Yalnız bu hiç etik olmaz. E-mailim bir nedenden dolayı ellerine geçmemiş olabilir. Empati ile kendimizi Satranç Federasyonu’ndaki görevlinin yerine koyalım. E-mail gönderen birisi kendini yürüyemeyen, konuşamayan ve ellerini tam olarak kullanamayan bir spastik olarak tanımlıyor. Dalga geçen birinin yazdığını sanmış olabilir. Veya üçüncü bir sebep. Bu sebebi pek inanarak yazmıyorum. Yetkili kişi pek duyarlı değildi.”
Ve kitabın sonunda uzun, içten ve sahici bir teşekkür listesi.
* * *
Nefreti, kini, intikamı iç dünyasından kovabilmesi, insanı en yüksek mertebelere getiren duygulardan biridir.
Anayasa referandumundan “muzaffer” çıkıp da, hâlâ intikam ve nefret çığlıkları atan liberal aydınlarımızın bu kitabı okumalarını çok dilerdim.
Spastik bir gencin sol başparmağı ile yazdığı bu kitaptan alınacak büyük insanlık dersleri var.

(*) Onur Eyüp Karadoğan: “Azim;
Spastik engelli bir gencin mücadelesi”, CanGençlik Yayınları, 2010
 
Üst