tasarımcı taklit etmez
tasarımcı doğulur
tasarımcı önce ressam sonra grafikerdir
tasarımcı kıl, yün...
Bu gün mesleğin devlerinden cücelerine tüm tasarımcılar taklitçidir. Zaten tasarım taklit işidir.
Kocaman harflerle bağıran arkadaşları duyar gibiyim
Mesleğin başlangıcı sayılan mağra resimlerini yapan tasarımcı gördüğü hayvanları taklit etmiştir. bu gün bir hava yolculuğu firmasına ilan yaparken kuşları, rüzgarı, ya da gök yüzünü taklit ederiz.
Kimse kendisini kandırmasın. İşimiz taklit etmektir.
Peki tasarımcıyı elinde kuru boylalarla resim iş defterine uçak yapan küçük çocuktan ayıran nedir?
Tasarımcı uçak kavramını bazen bire bir çizimle, bazen de 2 çizgiyle kağıt üzerine geçirir. Taklit ettiğimiz imgeleri taklit ederken nasıl yorumladığımız bizim tasarımcı olup olmadığımızı belirler.
Bu anlamda diyebliriz ki, tasarımcının algısı diğer insanlardan farklıdır. Bir uçağa baktığında onun boşlukta bıraktığı kütleyi siyah beyaz olarak hayal edendir. Gözleri eğitimli, zekası duygusal, algısı lekeler üzerine kuruludur.
Yaratıcılık dediğimiz şey ise bu lekeleri nasıl tekrar yorumladığımız sorusunun cevabıdır.
Lekeleri görebilmek öğrenilebilir bir bilgidir. Ancak bunların yorumlanmasındaki farklılık derecesi içimizden gelir, çocuk yaşta yöneldiğimiz değişkenler yeteneklerimizi belirler.
Oyuncak arabalarını çarpıştıran bir çocukla kağıda uçaklar çizip o uçakları birbiriyle savaştıran çocuk, elbette başka meslekler de başarıya koşacaktır.
Tasarımcı tanımı olmayan, tamami ile kendi değerleri doğrultusunda yaşayan kişidir. Genelde toplumdan soyut halde kendi dünyasında yaşar. Çünkü kendi dünyası gözünü açtığı ilk dakikadan bu yana onun renkendirdiği, yeni anlamlar katarak sınıflandırdığı, seslendirdiği, tadlandırdığı, diğer insanlara saçma gelen milyonlarca imgeyle dolmuştur.