ilkokul ikinci sınıfa kadar iyilik melekleri var ve ne yapıyosam anneme söylüyorlar zannederdim. cici ve uslu bigün geçirmişsem, annem; "git saloonda yastığın arkasına bak, melekler sana çikolata bırakmış" derdi, bakardım her defasında da bulurdum, meğerse annem hepsinin arkasına saklarmış
sadece istanbulda insanlar yaşar, diğer yerlere yörelere gezi maksatlı gidilir diye düşünürdüm.
babam isviçreye döndüğü zaman, eviminizin karşısında bulunan dağın ardına bakıp bakıp iç geçirirdim, isviçre o dağın arkasında derdim, 1 gün kesin gidicem yürüye yürüye diye azmeder ve her denenmemde göze alamayıp eve kös kös geri dönerdim
bütün hayvanların yaprakla beslendiğini zanneder, kurbağa larvaları ve uğur böceklerini kavanozlarda biriktirir, içine de birer yaprak atıp sıkı sıkı kapardım kavanozları, ölürlerdi.. bende bunu beğenmediler diyip başka başka yaprak türleriyle devam ederdim denemelerime
taksiyle giderken annemin şoföre yol tarif edişine anlam veremezdim. Düz gidin dediğinde neden düz gitmiyo bu adam diye düşünürdüm, çünkü yol virajlıydı ve benim için düz, dağ bayır dinlemeden dümdüz gitmekti
bi dönem hayali arkadaşım ayşegül varmış; annem bigün onun üstüne oturdu diye kıyameti koparmışım, benim boyumda olduğunu söylediğim ayşegül, annemin oturma eyleminden sonra kısalıp parmak çocuk ebatlarına gelmiş, hatta bigün gezmeye giderken evde unuttum onu diyip geri döndürmüşüm bizimkileri, onlarda dönmüşler, alıp devam etmişiz
hay allam ya..
akşam olduğunda bahçemizde bulunan uyku çiçeklerinin yapraklarını yermişim, uykum gelsin, erken uyuyabileyim diye (zira her çocuk gibi erken yatmayı sevmezdim, aslında hemen uyumak isterdim ama ayşegül bırakmıyodu muhtemelen
)
uzaylıların gelip beni kaçırdığını anlatıp durmuşum 1 dönem, gemilerinin resimlerini felan çizermişim, bizimkiler korkmaya başlamışlar bu anlattığım hikayelerden dolayı, neyse ki sonra geçmiş...
galiba mutlu, zaman zaman sorunlu ama çok hayalperest bi çocukmuşum...