Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Yeni profil mesajları

Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi… Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş..Gözbebekleri bulutlandığında, yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında onun gözlerinden gelmeli yaş…Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri…‘Parkurun bütün zorluklarına rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız’ diyebilmeli…Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa ama ümit var bir yazıyı yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:
‘Bunu da aşacağız!
Eklediğin için teşekkür ederim value. bide köyün delisi martin eklese :p
Önümde dursan ve bana baksan; içimdeki acılar hakkında ne bilebilirsin ki; ben seninkiler hakkında ne bilebilirim ki? Ve ayaklarına kapanıp ağlasam ve anlatsam; sana cehennemin sıcak ve korkunç olduğunu anlatsalar; benim hakkımda cehenneme ilişkin bildiklerinden daha fazla bilecek misin? Bu yüzden bile biz insanlar cehennemin kapısının önündeymişiz gibi birbirimizin karşısında o kadar saygılı, o kadar düşünceli, o kadar sevgiyle durmamız gerek.
dostum selamlar ,

ben magnet etiket baskı ile ilgili bilgi istiyorum senden,yurtdışında çalışıyorum ve makinalar hakkında araştırma yapmama rağmen ele dokunur bir bilgi bulamadım,grafiksel açıdan sıkıntım yok açıkcası ,benim sıkıntım 1 baskı makinası ve diğeri ise kesimi nasıl yapılıyor alanında
Ters düşerim görüntülerle,
Kalbimde kırılır ışıklar.
Bir ilaç gibi ihtiyaç umutlar,
Kalmaz bende yokluğun kadar...
İçimde yelkovan, beynimde tefrikalar,
Sensiz kaybettiğim zamanlar,
Ziyan eder beni gözyaşım olur...
Yaşatmaz bir kelebek kadar !.
İçimde kaygılar, cevapsız sorgular,
Sensiz kaybettiğim anlamlar...
Ziyan eder beni katilim olur.
Yaşatmaz bir kelebek kadar !.
Her gün erken söner lambalar,
Düşlere iltica her gece,
Bir kaçak gibi sığındığım uykular,
Kalmaz bende yokluğun kadar...
Şimdi ben yok denecek kadar çokum.
Firardayken insan ve buz kesiyorken hava,
Soğuk en çok parmak uçlarıma yakışmaz.
Şimdi vakit seyir defterimde yorgundur,
Şimdi feryat en çok sesimin tonunda vurgundur...
Ve şimdi hayat;
Cevabını bildiğim en zor sorudur !..

Kuleler yaptırdım içime,
11 eylül gibi vurulmak isterim.
Kalbini çarpanlarına ayıra bilen varsa gelsin.
Yoksa zerafet, bu başta döndürme kuvveti değildir.
Cüceler yaptırdım içime, görmek isteyen varsa eğilsin.
Sırtı görünen herkesi kaçıyor sananların aklını yerinden oynatacak olan, o kişinin savaş aletlerini almaya gittiğini öğrenmesi olacaktır… Hayri Küçük..
Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milad demektir. Şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir !...
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi.
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten,
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği.
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne,
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa.
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır.
Kopmaz kökler salmaktır oraya...
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını,
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin.
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara,
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin...
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine,
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına.
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın,
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına.
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar,
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın.
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu,
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın.
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle,
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı.
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına,
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına...
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır...
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...
Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini gerçekten çok seven bir bulutla yıldız vardı... Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu. Yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı. Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı, Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki; bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu... Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen... Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı...
Yıldızsa bulutu için elinden gelen her şeyi yapabilir, herkese meydan okuyabilirdi.Zaten onun için bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri vardı... Bir derdi olduğunda gider periye anlatırdı... Nereden bilebilirdi ki, perinin bir Gün bunların hepsini yıldızla bulutun ayrılmalari için kullanacağını? Bir gün nazar değdi bulutla yıldıza... Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar. Bulut, çekti gitti, hatalı olmasına rağmen. Yıldızsa "Nasılsa bulutum beni seviyor, dönecektir." diye düşündü.. Fakat hiç bir şey beklendiği gibi gitmedi... Bulut dönmedi. Kim bilir, belki de cesaret edemedi dönmeye.Tek bir gerçek vardı ki: O da; ikisinin de çok üzgün olduklarıydı... Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağladılar onların durumlarına ama ne fayda...
Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlattı... Periyse göstermelik bir hüzne büründü... Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık hayatı boyunca kıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde. O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen kullanacaktı kozlarını... Hem de büyük bir zevkle...

Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü ama elindenhiç bir şey gelmeyeceğini düşündü... Çünkü yıldız inatçıydı.. Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi. Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp ona olan sevgisini itiraf etti... Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin,yıldızının yerine geçmesine izin verdi... Yıldız, günlerce bulutunun dönmesini, ondan af dilemesini bekledi... Ama bulut gelmedi.
Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip, konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı. Bulut, dostu sandığı periyle birlikte Ayda el eleydi... Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza... Çok üzüldü ve çaresiz, döndü arkasını gitti.Yavaş yavaş sönmeye başladı... O Günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu.. Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi. Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü... Ama kolay pes etmezdi.Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi.

O Güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecektive biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti... Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi... Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza... O gün bu gündür yıldız,dünyaya güneşin sevgisini yansıtır.... Bulutsa; hep gözyaşlarını akıtır dünyaya...Bir de yüreğinde kopan fırtınaları !
Yanılmıyorsam, Donald Trump’a sormuşlardı:
“Sizce zengin olmak için ne kadar servete ihtiyaç var?”
Cevaben, “15 Milyon dolardan sonrası fark etmez” demişti.
Hak verdim. Tamam, insanın ihtiyaçları sınırlı, istekleri sonsuzdur. Fakat dünyanın limiti belli güzelim. Bedenin kapasitesi de ortada… Dünyanın tamamı senin oldu. Bahamalar, Havai… Pırlanta tuvalete s...n, som altından tabaklarda havyar yedin, dünyanın en kaliteli şarabını içtin, en kaliteli fırtı çektin… Eeee, sonra? Ne kadar zenginleşirsen zenginleş, geriye dönüp baktığında pırlanta tuvalete bıraktığın eserin, Hint fakirininkinden bir farkı olmadığını anlayacaksın. Zenginlik, bir yerden sonra öyle bir raddeye ulaşacak ki, her şeyi satın alabileceğini gördüğün an, aslında hiçbir şeyi satın alamayacağını göreceksin. Şimdi bana bak, gözlerimin içine bak ve söylediklerime kulak ver bebeğim; daha çok zenginleşmek yoktur, daha çok şımarmak vardır.
Ve sen çok şımarıksın.Murat Zelan
Bazen insan öyle bir özlenir ki.. Özlenen bilse, yokluğundan utanır....
Sizinle yaşadığım her şey kıyamet,
Sizinle yaşadığım her şey cinnet,
Sizinle yaşadığım her şey cinayetti.
Ruh kirlendi,
Kalbimin kenarında atını durduranlar için,
Akrep beslemekteyim.
Birhan Keskin
Üst